| Yalnız aşırı nemli. Buraya daha yeni geldim ama çok terledim. | Open Subtitles | المكان رطبٌ هنا كالجحيم لقد وصلتُ لتوي وها أنا غارق بالعرق |
| Son poşete geldim, 80. kopyaya, birden anne ayı belirdi | TED | وصلتُ إلى الكيس الأخير، النسخة رقم 80، وفجأةً، ظهرت الدبة الأم الرمادية مرةً أخرى. |
| Buraya, bu sabah Lider ile beraber geldim ve bir saat içinde ona yönelik bir suikast planını açığa çıkardım. | Open Subtitles | لقد وصلتُ برفقة الفوهرر هذا الصباح , و في غضون ساعة واحدة أكتشف مؤامرة لاغتياله |
| Bu yüzden sabah işe geldiğimde kayıp olduğunu bilmeden "özür dilerim" notunu yazıp dolabına koydum. | Open Subtitles | و قد ترفع شكوى ضدي لذا حين وصلتُ للعمل هذا الصباح و قبل معرفتي بشأن إختفائها كتبت ملاحظة الإعتذار |
| 1997 Ocak'ında nihayet dünyanın sonuna vardım. | Open Subtitles | في يناير 1997, وصلتُ أخيراً إلى نهاية العالم. |
| Kıyıya ulaştım ve şans eseri evinizi buldum. | Open Subtitles | وصلتُ إلى الشاطىء, و وجدت مكانك هنا بالصدفة |
| Bunu açıklamadan önce buraya nasıl geldiğimi açıklayayım. | TED | لتوضيح معنى ذلك، اسمحوا لي أن أخبركم كيف وصلتُ إلى هنا. |
| Daha yeni geldim. | Open Subtitles | كلا طبعا، كيف لي أن أعلم؟ فقد وصلتُ للبيت للتو |
| 6:30'da geldim ve çıkmadım. | Open Subtitles | وصلتُ هنا الساعة 6: 30 و لم أغادر أبداً. |
| Evli, aldatılmış, eşcinsel, terkedilmiş ve uyanıyorum ama buraya nasıl geldim bilmiyorum. | Open Subtitles | متزوّجة، مغدورة، سحاقيّة، مهجورة ثمّ أستيقظٌ وأنا لا أعرف كيفَ وصلتُ إلى هنا |
| Mesela, dün sabah 7:45'de geldim. | Open Subtitles | على سبيل المثال، وصلتُ هنا أمس في 7: 45 صباحاً |
| Daha yeni geldim. | Open Subtitles | وهذا كل شيء ، ستخرج من هنا فحسب؟ لقد وصلتُ إلى هنا |
| Sonunda geldin. Buraya geldim, ev boştu. | Open Subtitles | ها أنتَ ذا، حينما وصلتُ وجدتُ المنزل خاوياً. |
| Şehre yeni geldim ve emeklilik için oldukça gencim. | Open Subtitles | لقد وصلتُ لهذه المدينة للتو، ولا زلتُ صغيرًا على التقاعد |
| Ben Oraya geldiğimde özgür kuşlar gibi uçuyordun etrafta. | Open Subtitles | هراء، عندما وصلتُ هناك كنتَ طليقا وكان يمكنك الخروج متى شئت |
| geldiğimde ev kale kadar sıkı kilitlenmişti. | Open Subtitles | لقد كان المنزل موصد بإحكام حين وصلتُ إلى هنا |
| Şafak vakti Atina'ya vardım ve kızıma Alba demeye karar verdim. | Open Subtitles | وصلتُ إلى أثينا عند بزوغ الفجر لذا قررت تسميتها ألبا |
| Önce yolumu kaybettim ve bir süre oralarda dolaştım fakat sonunda Iguazu'ya ulaştım. | Open Subtitles | ضللت طريقي وتجولت في الجوار لمدة, لكن أخيراً وصلتُ إلى إغوازو. |
| Buraya nasıl geldiğimi bile bilmiyorum. | Open Subtitles | بل إنّي لا أعرف كيف وصلتُ إلى هذا المكان |
| Şef Green'in evine gittiğimde Rus adam da oradaydı ama hemen ayrıldı. | Open Subtitles | كان الروسي مع القائدة عندما وصلتُ إلى هناك، ولكنّه غادر على الفور. |
| Ne olur ne olmaz diye Oraya 23 dakika 37 saniye erken gittim. | Open Subtitles | وصلتُ إلى هناك23 دقيقة و37 ثانية مبكراً, لمجرد تحسّب |
| Oraya vardığımda da ne olduğu belliydi. | Open Subtitles | وعندما وصلتُ إلى هناك، عرفتُ كيف سيبدو الأمر، |
| Buraya geldiğimden beri duyduğum ilk hoş söz bu. | Open Subtitles | إنها ألطف كلمة سمعتها منذ أن وصلتُ إلى هنا |
| - Az önce Londra'ya indim. | Open Subtitles | - وصلتُ إلى لندن للتو - |
| geldiğimde kapı açıktı ben de içeri girdim ve- | Open Subtitles | عندما وصلتُ هنا... لم يكن الباب مُغلقاً، لذا دخلتُ، و... |
| Görevimi yapmaya çalıştım fakat geldiğim gün burada hiçbir şeyin olmadığını biliyordum. | Open Subtitles | لكني علمت، في اليوم الذي وصلتُ بهِ إلى هُنا، أن هذا المكان لا شيء، |
| Birden eve varıyorum ve Oraya nasıl geldiğimin farkında bile değilim. | Open Subtitles | فجأةً أصل إلى البيت ولا أعرف حتّى كيف وصلتُ إلى هناك |