Çok uzun zamandır teşkilatta, onu zar zor fark ediyorsunuz. | Open Subtitles | وأنها كانت هناك وقتاً طويلاً لاحظت بالكاد لها |
Bu hakkı elde edecek kadar uzun süre kalmadın burada. | Open Subtitles | لم تقضي وقتاً طويلاً بما يكفي هنا لتكتسب ذلك الحقّ |
Küçük beynimin içinde seni düşünerek çok fazla zaman geçiriyorum. | Open Subtitles | حسناً، أنت تعرف ذلك أقضي وقتاً طويلاً داخل عقلي الصغير |
Gerekli şeylerin toplanmasının bu kadar uzun sürdüğünü hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم تكن لديّ فكرة بأن الضروريات تستغرق وقتاً طويلاً لحزمها |
Karanlık bir odada tek başıma o beyin hücrelerini dinleyerek çok vakit harcamıştım. | TED | أقضي وقتاً طويلاً أُنصت إلى خلايا الدماغ تلك في غرفة مظلمة، لوحدي. |
-Ona bu zevki vermeyin profesör. -Çok uzun sürdü bu -Bankalara girmemiz gerek | Open Subtitles | هذا يَستغرقُ وقتاً طويلاً إختارىْ الأجهزةَ التى تَحتاجُيها وحمّليُها إلى صقور الجو 2 |
Güven bana. Bulunmak istemeyen insanların izini sürerek çok fazla vakit geçirdim. | Open Subtitles | ثق بي، أمضيت وقتاً طويلاً أتعقّب أناساً لا يريدون أنْ يُعثر عليهم |
Bunu söylediğini duymak için uzun zamandır bekliyordum Gibbs. | Open Subtitles | لقد انتظرت وقتاً طويلاً لسماعك تقولها، غيبز |
Ayrıca yeterince uzun zamandır ortalıkta değildim. | Open Subtitles | بالاضافة بقيت في الأسفل وقتاً طويلاً كافياً |
Bu anı çok uzun zamandır bekliyorlardı. | Open Subtitles | لقد انتظروا وقتاً طويلاً من اجل هذه اللحظة |
uzun süre bok çukurunda kalan denizcilerde olur. | Open Subtitles | تَجِدُهَا في أَعْيُنِ جندي المشاة بَعْدَ أن يُمْضِي وقتاً طويلاً في الميدان |
Gitmenize izin vermemin hata olduğunu uzun süre kabullenmedim. | Open Subtitles | إستغرقت وقتاً طويلاً لأعرف أن فراقكما كان خطأ كبير |
Umurumda bile değil. Neden dünyada çok fazla zaman harcayarak geçirdiğimi düşünüyor musun? | Open Subtitles | لم تظن أني أقضي وقتاً طويلاً على الأرض ؟ |
Tek bir hedef için çok fazla zaman harcadın. | Open Subtitles | لقد استغرقت وقتاً طويلاً من أجل هدفٍ واحدٍ فقط |
Oldukça da kolay. Bu tırnakları yapması o kadar uzun da sürmüyor. | Open Subtitles | وبكل سهولة , شرائح الاظافر هذه لا تأخذ وقتاً طويلاً على الاطلاق |
Hayatından çıkmış olan birisi için, onunla bayağı çok vakit geçiriyorsun. Meraklanma. | Open Subtitles | بالنسبة لشخص خارج الصورة أنت تمضين معه وقتاً طويلاً |
Genetik kodundaki 6 milyar karakteri okuyup ezberlemek sandığımdan uzun sürdü. | Open Subtitles | وإستغرقني وقتاً طويلاً لقراءة وتحليل صفاتك الشخصية الموجودة داخل شفراتك الوراثية |
Duygularıyla ilgili endişe duyarak çok fazla vakit geçirmiyorum. | Open Subtitles | لا أقضي وقتاً طويلاً في القلق تجاه مشاعره |
Yeryüzünde, uzmanların bir çözüm olmadığını anlamaları Fazla uzun sürmemişti. | TED | على سطح الأرض، لم يستغرق الأمر وقتاً طويلاً حتى يتبين للخبراء أنه لا يوجد أي حل. |
Bu biraz zaman alır ama bir arkadaşı kurtarmaya çalışıyorsanız buna değer. | Open Subtitles | يستغرق وقتاً طويلاً لكن عندما تكون تحاول انقاذ صديق عندها الوقت ينتظر |
Seni bulmak çok zamanımı aldı. | Open Subtitles | استغرق الأمر وقتاً طويلاً لكي أعثر عليكم. |
Üzgünüm uzun zaman oldu. Ama onu çok sevdik. Kitabınızı yayımlamak istiyoruz. | Open Subtitles | اسف استغرق وقتاً طويلاً ، لكننا اعجبنا به ، ونود ان ننشره |
uzun süredir bu anı bekliyordum Doktor. | Open Subtitles | لقد أنتظرتُ وقتاً . طويلاً من أجل هذه الفرصة , أيها الدكتور |
Bu tuzağı kurmak biraz uzun sürecek değil mi? | Open Subtitles | لقد أخذ وقتاً طويلاً منذ بدأ، أليس كذلك؟ |
JK: Seninle çok zaman vakit geçirmedim, ama biliyorum ki yine de beni seviyorsun, ve muhtemelen hala benim için dua ediyorsundur ve beni düşünüyorsundur. | TED | لم أقضي وقتاً طويلاً معك و لكنني أعلم أنك مازلت تحبينني و ربما مازلت تدعين لي و تفكرين بي |
Uçsuz bucaksız kainatta mesajların hedeflerine ulaşması çok uzun zaman alacaktır. | Open Subtitles | في كون فسيح كهذا تأخذ الرسائل وقتاً . طويلاً للوصول لمقصدها |