fakat bu noktada, yaratılışçılar hakkında iyi bir şey söylemek istiyorum. | TED | ولكني أود أن أتكلم ببعض الايجابية عن مناصري نظرية الحياة المخلقة. |
fakat, uzun vadede teknolojinin gerekli seviyede gelişip gelişmeyeceği de ayrı bir muamma. | TED | ولكني قلق ما إذا كنا سنحصل على التكنولوجيا التي نحتاج على المدى الطويل |
bir çoğumuz merhametin bizi tükettiğini düşünürüz, ama size söz veririm ki bu bizi gerçekten canlandıran bir şeydir. | TED | العديد من الاشخاص يظنون ان التعاطف يجر المآسي ولكني اصدقكم القول انه في بعض الاحيان يفتح لنا أبواباً كبيرة |
Ancak yükselmem için 30 saatlik alan tecrübesine daha ihtiyacım var. | Open Subtitles | ولكني لا زلت احتاج ثلاثون ساعة من العمل الميداني كي اتأهل |
Endişelenme. Ben de aynı şeyi yapardım ama Sadece onun tipim olmadığını düşünürdüm. | Open Subtitles | لا تقلقي ، كنت سأفعل نفس الشيء ولكني أعتقد بأنني لست نوعه المفضل |
fakat bu depresyon modelini yıllarca sürdürdüm ve veriler tuhaf görünüyordu. | TED | ولكني أجريت نموذج الإحباط هذا لسنوات، وظهرت البيانات غريبةً بعض الشيء. |
fakat inanıyorum ki, erkekler olarak ayrıcalığımızı geride bırakmanın ve sorunun yalnızca bir kısmı olmadığımızı görmenin vakti geldi. | TED | ولكني أعتقد أننا كرجال، حان الوقت لنبدأ في رؤية ما وراء امتيازنا والاعتراف أننا لسنا فقط جزءًا من المشكلة. |
fakat bütün yolları düşüneceğinizi gerçekten umarım ki siz gıda sistemi gibi şeylerde uzun dönem bakabilirsiniz ve değişiklik yapabilirsiniz. | TED | ولكني أأمل انكم جميعا سوف تفكرون بعد اليوم في الحلول ذات الامد البعيد فيما يتعلق بنظامنا الغذائي وسوف تصنعون الفرق |
fakat dolabımdaki silah buydu ve herkes artık kendine dikkat etsin. | Open Subtitles | ولكني ذهبت إلى دولابي, وعلى الجميع الحذر مني انطلاقا من الآن |
Kimse de beni tanımıyor. Bu yüzden bir yabancıyım. fakat aslında yabancı değilim. | Open Subtitles | ولا أحد يعرفني هنا أنا غريبا ، ولكني لا أشعر بهذا بين الجميع |
şimdi, işi tam olarak kavrayabilmiş değilim, fakat işi istiyorum. | Open Subtitles | ربما لم أكن أريد العمل في البداية, ولكني الآن أريده |
Tesadüfi sonuçları her zaman sevmedim ama sahip oldukları değeri anlamayı öğrendim. | TED | انا لا أحب دائما العواقب الغير مقصودة ولكني تعلمت حقاً ان اقدرها |
Belki ben bu durumda tekimdir, ama yalnız değilim, kesinlikle yalnız değilim. | TED | ربما أكون فريدًة في ذلك، ولكني لست وحيدًة، لست وحيدًة على الإطلاق. |
ama bu hikayeyi kullanıyorum çünkü gerçekten bana yardım etmek istediler. | TED | ولكني ذكرت هذه الحكاية لأنهم أرادوا بالفعل تقديم يد العون لي. |
Ancak ben Kral'ın emrinde yaşayıp öleceğime dair bağIıIık yemini ettim. | Open Subtitles | ولكني أقسمت كمفوض وكذلك أنت بأن نحيا ونموت طبقا لقوانين الملك |
İş yapma tarzını sevmiyorum, Ancak bunun gerekli olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لا أحب الطريقة التي تعملين بها, ولكني أرى انها ضرورية. |
bir yerlerde yetişkin bir oğlum olduğunu biliyorum Ancak onu ben büyütmedim. | Open Subtitles | انا اعرف ان لدي ابن بالغ في مكان ما ولكني لم اربيه |
Sadece bir kaç gün mutfak bıçaklarından ve açık pencerelerden uzak durayım yeter. | Open Subtitles | ولكني سأكون بخير فقط أبعدنى عن سكاكين المطبخ والنوافذ المفتوحة خلال الايام القادمة |
ama Sadece bebek sahibi olmanın güzel yanını görüyor zor olanı değil. | Open Subtitles | ولكني أعتقد أنه يرى الجانب اللطيف من الأطفال وليس الجانب السيئ منها |
Aslında böyle yaratıkları burada, yeryüzünde de bulabileceğimi fark ettim. | TED | ولكني اكتشفت أنني أستطيع إيجاد هذه المخلوقات الفضائية على الأرض. |
En eski anılarımdan biri akrabalarımdan birini uyandırmaya çalışmak ve bunu başaramamaktı. | TED | إحدى ذكرياتي القديمة هي محاولتي إيقاظ أحد أقربائي ولكني لم أستطع ذلك. |
Bunu da yapabilse keşke, yapamaz. Eğlenceye, cümbüşlere şölenlere düşkündür. | Open Subtitles | ولكني لا أعتقد أنه سيفعل ذلك، فهو مشغول بالألعاب الرياضية |
Ben her zaman bir öyküyü en iyi şekilde anlatmaya çalışıyorum. | TED | ولكني أحاول دائما إيجاد افضل طريقة لكي أروي كل قصة تصادفني |