Bob kalp sayısına inanıyor ve kalp sayısını kolayca azaltmak çok daha zordur. | TED | يؤمن بوب بالقلب العامل. والأمر أصعب من أن يتم ببساطة تسريح قلب عامل. |
Bir adamın bir kez yoldan çıkarsa bir daha dönüşü olmayacağına inanıyor. | Open Subtitles | ، يؤمن أنه حينما يسير الرجل في طريق الخطأ فهذا يعني نهايته |
İnsan yalnızca kötü şeyleri unutmak ister, ve uydurma iyi şeylere inanır. | Open Subtitles | الرجل فقط يريد أن ينسى الأشياء السيئة و يؤمن فقط بالأشياء الجيدة |
Ancak babasının her zaman inandığı iyi bir temel kural vardı. | Open Subtitles | على أية حال, قاعدة جيدة كان ,و الده دائماً يؤمن بها |
Bir saha ajanının, işi dışında bir ilişkiye sahip olacağına inanmıyor. | Open Subtitles | انه لا يؤمن بأن العميل الميدانى يمكن أن تكون له علاقة |
Ajan Bir Kraliyet Mücevherlerini çalmak için bir entrika döndüğüne inanıyordu. | Open Subtitles | الآن, العميل واحد كان يؤمن بأنه يوجد مؤامرة لسرقة المجوهرات الملكية |
2,5 milyar insan öldü ve o hala Tanrı'ya inanıyor. | Open Subtitles | قد مات 2.5 بليون نسمة .وهو لِلآنَ يؤمن بوجود اللّه |
Evet, Dr. Falk şeytanın, yani Satan, biliyorsun kendini insanlar yoluyla gösterdiğine inanıyor. | Open Subtitles | اجل ,انه يؤمن ان الشيطان او ابليس تعرف يظهر نفسه من خلال البشر |
Parsons, gerçekten de aşılmaması gereken yasal sınırlar olduğuna inanıyor. | Open Subtitles | انه يؤمن حقا أنه هناك حدود قانونيه لا يمكن تخطيها |
Apaçık kendisinin Gig Limanı katili olduğuna inanıyor, ve bunun, onun sıradan hayatına bir anlam kattığına... inanıyor, ama... | Open Subtitles | من الواضح .. انه يؤمن بأنه قاتل غيغ هاربر و هذا هو الشئ الوحيد الذي يمنح حياته الغير ملحوظة |
- Genç, pervasız ama yolundan sapmıyor. Yaptığına gönülden inanıyor. | Open Subtitles | لكنّه لا يتصرّف دون قناعة إنّه فعلًا يؤمن بما يفعل |
Şeytan kuşatmasına karşı direnmenin İnsanlarla bir koalisyon kurmaktan geçtiğine inanıyor. | Open Subtitles | يؤمن بأن الاتّحاد مع البشر هو مفتاح الفرج في حصار الشياطين. |
Gerçek bir optimist bugün sahip olduğumuz dünyadan çok daha iyisi olabileceğine inanır. | TED | إن المتفائل الحقيقي هو من يؤمن بوجود عوالم أفضل من العالم الذي نعيش فيه اليوم. |
Diğer bir grup da Kur'an'ın yaşayan, canlı bir kitap olduğuna inanır. Ben de o fikri kendini güncelleyen taşlarla ifade ettim. | TED | وهنالك من يؤمن ان القران هو كتاب حي ، يعيش و يتنفس وقد اخذت هذه الفكرة وادرجتها في احجار النور |
Bir savaşçı bunu asla yapmaz işte. İnandığı şey uğruna ölümüne dek savaşır. | Open Subtitles | اسمع، المحارب لا يفعل ذلك أبداً هو يقاتل حتى الموت، لشيءٍ يؤمن به |
Hiç onun biçimsizleştirildiği ihtimali üzerine düşündün mü? Veya biçimsizleştirildiğine inandığı üzerine? | Open Subtitles | هل فكرت في احتمالية أن يكون مشوهاً أو أنه يؤمن بكونه مشوهاً؟ |
Yeğenim 16 yaşında ve San Martin'in And Dağlarını geçtiğine inanmıyor. | Open Subtitles | ابن أخي,ذو 16 عاماَ, ولا يؤمن بأن القديس مارتن عبر جبال الأنديز |
Kurbanlarının pislikle dolu olduğuna ve dünyayı onların kirinden arındırdığına inanıyordu. | Open Subtitles | يؤمن بأن ضحاياه مليئين بالقذاره. وأنه كان ينظف العالم من قذارتهم. |
Herkes aynı tanrıya aynı şekilde inanmaz ama... sadece şunu söyleyebilirim, hiçkimse ... parlayan gözlere ve kafasında bir yılan olan şeylere tanrı diye inanmaz. | Open Subtitles | لكن الجميع لا يؤمنون كلهم بنفس الإله، بنفس الطريقة ولكن لا أحد لدينا يؤمن بشخص ذي عينين براقتين و أفعى في رأسه |
Bana göre hemen hemen okuduğum her şey... beni, hiçbir şeye inanmayan insanlardan daha seçici yapıyor. | Open Subtitles | أنا أؤمن فعلياً بكل شىء اقرأه, وأعتقد أن هذا وهذا ما يجعلني أفضل أنتقاءً من شخصاً آخر لا يؤمن بأي شىء. |
Onun da benim gibi daha adil bir toplum yaratmaya inandığını gördüm. | TED | وجدت أنه مثلي، يؤمن ببناء مجتمع أكثر عدلاً. |
Karnını ovalama için geliyor, çünkü bunun bana şans getireceğini düşünüyor. Parikrma'ya başladığım zaman dünyayı değiştirmek için büyük bir kibir besliyordum. | TED | يأتي لكي يفرك بطنه لأنه يؤمن بأنه سيمنحني الحظ عندما بدأت باريكرما لقد بدأت مع قدر كبير من الغطرسة ، لتغيير العالم |
Babam baptist bir vaizdi, ve mucizelere inanırdı, ve bu da tanrının sorunumuzla ilgileneceğiydi. | TED | والدي كان كاهن وكان يؤمن بالمعجزات وان الله سيتولي امره |
İnanmak istemeyenler, veya olaylara anlık olarak inananlar var. | Open Subtitles | ولَتَجِدَنّ من الناس من لم يؤمن بالجبروت أو لعله آمن حينًا من الدهر. |
Babam mucizelere hiç inanmadı ama şimdi benim için mucize peşinde. | Open Subtitles | كما ترين. والدي .. من قبل لم يؤمن والدي بالمعجزات مطلقا |
Dilenciler ona güveniyor, o da onlara inanıyor ve koşuşturup duruyor. | TED | والمتسولون يثقون به، وهو يؤمن بهم، وهو مقنع. |
Benim bile kendime inancım yokken Nolan nasıl bana inandı? | Open Subtitles | كيف لنولان أن يؤمن بي بينما أنا لم أؤمن بنفسي؟ |
Bir çocuk ana rahmindeyken annesinin rüyalarını paylaştığına inananlar vardır. | Open Subtitles | هناك من يؤمن بأنّ الطفل في رحم أمه يُشاركها أحلامها |