ويكيبيديا

    "يؤمن" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • inanıyor
        
    • inanır
        
    • inandığı
        
    • inanmıyor
        
    • inanıyordu
        
    • inanmaz
        
    • inanmayan
        
    • inandığını
        
    • düşünüyor
        
    • inanırdı
        
    • inanmak
        
    • inanmadı
        
    • güveniyor
        
    • inandı
        
    • inananlar
        
    Bob kalp sayısına inanıyor ve kalp sayısını kolayca azaltmak çok daha zordur. TED يؤمن بوب بالقلب العامل. والأمر أصعب من أن يتم ببساطة تسريح قلب عامل.
    Bir adamın bir kez yoldan çıkarsa bir daha dönüşü olmayacağına inanıyor. Open Subtitles ، يؤمن أنه حينما يسير الرجل في طريق الخطأ فهذا يعني نهايته
    İnsan yalnızca kötü şeyleri unutmak ister, ve uydurma iyi şeylere inanır. Open Subtitles الرجل فقط يريد أن ينسى الأشياء السيئة و يؤمن فقط بالأشياء الجيدة
    Ancak babasının her zaman inandığı iyi bir temel kural vardı. Open Subtitles على أية حال, قاعدة جيدة كان ,و الده دائماً يؤمن بها
    Bir saha ajanının, işi dışında bir ilişkiye sahip olacağına inanmıyor. Open Subtitles انه لا يؤمن بأن العميل الميدانى يمكن أن تكون له علاقة
    Ajan Bir Kraliyet Mücevherlerini çalmak için bir entrika döndüğüne inanıyordu. Open Subtitles الآن, العميل واحد كان يؤمن بأنه يوجد مؤامرة لسرقة المجوهرات الملكية
    2,5 milyar insan öldü ve o hala Tanrı'ya inanıyor. Open Subtitles قد مات 2.5 بليون نسمة .وهو لِلآنَ يؤمن بوجود اللّه
    Evet, Dr. Falk şeytanın, yani Satan, biliyorsun kendini insanlar yoluyla gösterdiğine inanıyor. Open Subtitles اجل ,انه يؤمن ان الشيطان او ابليس تعرف يظهر نفسه من خلال البشر
    Parsons, gerçekten de aşılmaması gereken yasal sınırlar olduğuna inanıyor. Open Subtitles انه يؤمن حقا أنه هناك حدود قانونيه لا يمكن تخطيها
    Apaçık kendisinin Gig Limanı katili olduğuna inanıyor, ve bunun, onun sıradan hayatına bir anlam kattığına... inanıyor, ama... Open Subtitles من الواضح .. انه يؤمن بأنه قاتل غيغ هاربر و هذا هو الشئ الوحيد الذي يمنح حياته الغير ملحوظة
    - Genç, pervasız ama yolundan sapmıyor. Yaptığına gönülden inanıyor. Open Subtitles لكنّه لا يتصرّف دون قناعة إنّه فعلًا يؤمن بما يفعل
    Şeytan kuşatmasına karşı direnmenin İnsanlarla bir koalisyon kurmaktan geçtiğine inanıyor. Open Subtitles يؤمن بأن الاتّحاد مع البشر هو مفتاح الفرج في حصار الشياطين.
    Gerçek bir optimist bugün sahip olduğumuz dünyadan çok daha iyisi olabileceğine inanır. TED إن المتفائل الحقيقي هو من يؤمن بوجود عوالم أفضل من العالم الذي نعيش فيه اليوم.
    Diğer bir grup da Kur'an'ın yaşayan, canlı bir kitap olduğuna inanır. Ben de o fikri kendini güncelleyen taşlarla ifade ettim. TED وهنالك من يؤمن ان القران هو كتاب حي ، يعيش و يتنفس وقد اخذت هذه الفكرة وادرجتها في احجار النور
    Bir savaşçı bunu asla yapmaz işte. İnandığı şey uğruna ölümüne dek savaşır. Open Subtitles اسمع، المحارب لا يفعل ذلك أبداً هو يقاتل حتى الموت، لشيءٍ يؤمن به
    Hiç onun biçimsizleştirildiği ihtimali üzerine düşündün mü? Veya biçimsizleştirildiğine inandığı üzerine? Open Subtitles هل فكرت في احتمالية أن يكون مشوهاً أو أنه يؤمن بكونه مشوهاً؟
    Yeğenim 16 yaşında ve San Martin'in And Dağlarını geçtiğine inanmıyor. Open Subtitles ابن أخي,ذو 16 عاماَ, ولا يؤمن بأن القديس مارتن عبر جبال الأنديز
    Kurbanlarının pislikle dolu olduğuna ve dünyayı onların kirinden arındırdığına inanıyordu. Open Subtitles يؤمن بأن ضحاياه مليئين بالقذاره. وأنه كان ينظف العالم من قذارتهم.
    Herkes aynı tanrıya aynı şekilde inanmaz ama... sadece şunu söyleyebilirim, hiçkimse ... parlayan gözlere ve kafasında bir yılan olan şeylere tanrı diye inanmaz. Open Subtitles لكن الجميع لا يؤمنون كلهم بنفس الإله، بنفس الطريقة ولكن لا أحد لدينا يؤمن بشخص ذي عينين براقتين و أفعى في رأسه
    Bana göre hemen hemen okuduğum her şey... beni, hiçbir şeye inanmayan insanlardan daha seçici yapıyor. Open Subtitles أنا أؤمن فعلياً بكل شىء اقرأه, وأعتقد أن هذا وهذا ما يجعلني أفضل أنتقاءً من شخصاً آخر لا يؤمن بأي شىء.
    Onun da benim gibi daha adil bir toplum yaratmaya inandığını gördüm. TED وجدت أنه مثلي، يؤمن ببناء مجتمع أكثر عدلاً.
    Karnını ovalama için geliyor, çünkü bunun bana şans getireceğini düşünüyor. Parikrma'ya başladığım zaman dünyayı değiştirmek için büyük bir kibir besliyordum. TED يأتي لكي يفرك بطنه لأنه يؤمن بأنه سيمنحني الحظ عندما بدأت باريكرما لقد بدأت مع قدر كبير من الغطرسة ، لتغيير العالم
    Babam baptist bir vaizdi, ve mucizelere inanırdı, ve bu da tanrının sorunumuzla ilgileneceğiydi. TED والدي كان كاهن وكان يؤمن بالمعجزات وان الله سيتولي امره
    İnanmak istemeyenler, veya olaylara anlık olarak inananlar var. Open Subtitles ولَتَجِدَنّ من الناس من لم يؤمن بالجبروت أو لعله آمن حينًا من الدهر. ‏
    Babam mucizelere hiç inanmadı ama şimdi benim için mucize peşinde. Open Subtitles كما ترين. والدي .. من قبل لم يؤمن والدي بالمعجزات مطلقا
    Dilenciler ona güveniyor, o da onlara inanıyor ve koşuşturup duruyor. TED والمتسولون يثقون به، وهو يؤمن بهم، وهو مقنع.
    Benim bile kendime inancım yokken Nolan nasıl bana inandı? Open Subtitles كيف لنولان أن يؤمن بي بينما أنا لم أؤمن بنفسي؟
    Bir çocuk ana rahmindeyken annesinin rüyalarını paylaştığına inananlar vardır. Open Subtitles هناك من يؤمن بأنّ الطفل في رحم أمه يُشاركها أحلامها

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد