Beyin ve uzuvları dışında hiçbir şey kalmadı ama hala işlevsel durumda! | Open Subtitles | لم يتبقى شيء من الجثة سوى الدماغ و الأطراف و مازال يتحرك |
Hiçbir iz kalmadı. Dişçi raporlarından teşhis için bile delil bulunamadı. | Open Subtitles | لم يتبقى شيئاً و لا يمكنك التعرف عليهم من أسنانهما حتى |
Bu kasadan sonra ve diğer kasadan sonra, sadece bir kasa kaldı! | Open Subtitles | بعد هذه العبوة ، والعبوة الأخرى ، لن يتبقى سوى عبوة واحدة |
Cesedini kazıp çıkarana kadar, bildiğiniz hiçbir şey kalmamış geriye. | Open Subtitles | حين قاموا بالحفر في ذلك الحين لم يتبقى شيء حينها |
Mulder ! Bu sonuncu kurtçuk. Geriye başka kalmayacak ! | Open Subtitles | مولد بعد هذه , لا يتبقى غيرها سيكون كلهم ميتين |
O kadar yıl boyunca ondan saklanabilenlerden fazla kimse kalmadı. | Open Subtitles | لم يتبقى الكثير مننا، ممّن سيتمكن من الأختباء لسنوات المُقبلة. |
Evet? Biraz acele etsen fena olmaz. Zaten çok kişi kalmadı | Open Subtitles | حسنا , من الأفضل أن تسرعى .فلم يعد يتبقى الكثير منا |
Her şey o barakadaydı. Bana yardım edecek kimse kalmadı. | Open Subtitles | كلّ شيء كان في تلك السقيفة لم يتبقى أحد لمساعدتي |
Yankee'ler ve haydutlar alacaklarını aldı bize hiçbir şey kalmadı! | Open Subtitles | اليانكز و الكاربيتباغرز حصل عليه ولم يتبقى أي شيء لنا |
Ve aslında, bu sayıya ulaştıktan sonra sayması çok zorlaştı, çünkü neredeyse hiç kalmadı. | TED | وفي الواقع، يصبح عد الأرقام بعد ذلك صعبًا جدًا لأنه لا يتبقى منها الكثير بعد ذلك. |
Ne paramız, ne de yiyeceğimiz var. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Anlıyor musun? | Open Subtitles | ليس لدينا مال, لا طعام لم يتبقى لنا شئ, مفهوم.. |
"Kötü haber, yaşamak için sadece 1 ayınız kaldı." demiş. | Open Subtitles | الخبر المحزن هو: لم يتبقى لديك إلا شهرًا واحدًا لتعيشه. |
Tanrım, en azından tek seçenek kaldı. Buradan sağ çıkabiliriz. | Open Subtitles | على الأقل، يتبقى خيار واحد ربما سنخرج من هنا أحياء |
Burada, Solomon Adaları'nda, bu türde sadece birkaç bin tane üreyen dişi kaldı ve burası, onlar için önemli noktalardan biri. | TED | وهنا في جزر سليمان، لم يتبقى سوى بضعة آلاف من الإناث الولودة من هذا النوع، وهذه واحدة من المناطق المهمة بالنسبة لهم. |
- Geride hiç boya kalmamış ve bir iz süremem. | Open Subtitles | لم يتبقى أثار للطلاء و لا يُمكنني تتبع أثر الصدمة |
İkizler gitti, sen de gidersen gösteride sergileyecek fazla şeyimiz kalmayacak. | Open Subtitles | بعد اختفاء التوأم، ولو رحلتِ أنتِ، أعني، لن يتبقى الكثير للعرض |
ancak bu iki temeli kaldırırsanız bana kalırsa geriye pek bir şey kalmaz. | TED | لكن إن أزلتم هاتين الركيزتين، لن يتبقى الكثير على ما أعتقد. |
Hemşire beni muayene ettiği zaman bulabileceği bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | في الوقت الذي فحصَتني فيه المُمرضَة لم يتبقى دليل لتجدَه |
sadece kalabalık bitene kadar bekleyecektim. Mutlaka iyi şeyler kalır. | Open Subtitles | معي قطع معدنيه ولكن أردت الأنتظار, حتى يتبقى شىء جيد. |
Geride açlıktan başka hiçbir şey kalmayana kadar kendimizi yiyip bitirmeliyiz. | Open Subtitles | يجب علينا التغذي على أنفسنا حتى لا يتبقى لنا سوى الشهية. |
Nasıl oluyor da ne kadar sağlam darbe alırsa alsın bu battaniye kılıklı şeyin bir parçası patlamadan sonra illa geride kalıyor? | Open Subtitles | بغض النظر عن المجزرة التي قمنا بها لهذا النوع من الاشخاص ولكن لم يتبقى منه أي شـيء هل باعتقادكم نجا من الانفجار |
Üç haftası kalmış biri kaçıyor ve iki adam öldürüyor. Neden? | Open Subtitles | لماذا يرغب الرجل بالهرب مالم يتبقى لديه سوى 3 اسابيع ؟ |
sadece sen ve ben kaldık sevgilim. Ama takma kafana, seni buradan çıkaracağım. | Open Subtitles | الان لم يتبقى الا انا و انت، لكن لا تقلقى ساخرجك من هنا |
Dindiğinde ise korkarım dünyamızdan geriye çok az şey kalacak. | Open Subtitles | وحين تمرّ، أخشى أن لا يتبقى الكثير من عالمنا. |
artık yapmamız gereken tek şey bu gece şelaleye dönüp büyüyü yapmak. | Open Subtitles | كل ما يتبقى الآن هو أن نعود إلى الشلال ونقوم بعمل التعويذة |