Lamba sadece ışık vermez, aynı zamanda karanlık da verir. | TED | إذا المصباح لا يمنح النور فحسب بل و يمنح الظلام. |
Mm. Hayatta çok az şey insana avlanmaktan daha çok zevk verir. | Open Subtitles | القليل في الحياة يمنح الرجل متعة أكثر من الصيد |
Yetkili amir, mahkuma son sözlerini söyleme imkanını veriyor. | Open Subtitles | ـ المراقب يمنح الآن المحكوم فرصة نهائية لقول أي كلمات أخيرة |
Sadece bir vatandaşa bilgi isteme hakkını veriyor. | Open Subtitles | إنه مجرد قانون يمنح الناس الحق بطلب المعلومات |
Mücadele hayata anlamını veren şeydir.Zafer değil,mücadele. | Open Subtitles | النضال هو ما يمنح الحياة قيمتها، لا النصر. |
Aslında flamingolara yiyecek ve üremeleri için mükemmel bir yaşam alanı veren şey, fırtına dalgalarının gücüdür. | Open Subtitles | انه أمر غريب أن المد الناتج بسبب العواصف هو ما يمنح الفلامنجو طعاما |
Uzun kuyruk, üstün manevra kabiliyeti verirken kısa kanatlar sayesinde en dar yerlerden bile geçebilir. | Open Subtitles | الذيل الطويل يمنح قدرة التناور بينما الأجنحة القصيرة تمكّنه من عبور أصعر الفتحات |
O tatlı sıcaklığı başka ne verebilir insana | Open Subtitles | ما غيره في العالم يمنح المرء هذا الوهج الدافئ الممتع |
Aşık olduğunda sevgilisine çok kıymetli olan bir orkide çiçeği verir. | Open Subtitles | عندما يجب ، يمنح وليفته زهرة أوركيد زهرة جميلة جداً وغالية جداً |
İki kişiyken, hiçbir sorun yoktur. Biri verir, diğeri alır. | Open Subtitles | البرنامج واضح بين شخصين فأحدهما يمنح والآخر يستقبل |
Baban sana işini yapman için borç verir birkaç yıl sonra sen de ona geri ödersin. 30 yıl. | Open Subtitles | يمنح الأب إبنه قرضا ليحسّن حياته يسدّد الإبن القرض بعد سنتين فيُسجَنُ 30 سنة |
Dünyada bir savaş olsa, bu aptal muhtemelen silah partisi verir. | Open Subtitles | إن كان هنالك حرب في هذا العالم، قد يمنح ذلك الأحمق الحزب معروفاً |
Bu, pilota kapıyı kilitlemeden önce sistemi geçersiz kılmak için bir kaç saniye verir ki az önce kilitledi. | Open Subtitles | يمنح القبطان بضعَ ثوانٍ ليسيطر على النظام قبل أن يتمكن من إقفاله، و هذا ما فعله للتو |
Adam, kadına yaklaşıyor ve ona çiçek veriyor. | Open Subtitles | رجل يتقرب لإمرأة. رجل يمنح المرأة الأزهار. |
Masum olansa, suçlunun yaşaması için hayatını veriyor. | Open Subtitles | والبريء يمنح حياته للمذنب من أجل أن يعيش |
Olabilir ama omzunuzun arkasındaki değişmiş kaya farklı bir hava veriyor ve insanlar liderlerinin dünyada görünmesini seviyor. | Open Subtitles | ربما، لكن الجبل خلفك يمنح أحساس الرجل العادي والناس يحبون القائد المتواضع |
Daha klasik bar hissini veren bir şey olsun istedim. | Open Subtitles | أجل، أردت فقط شيء يمنح الحانة شيئًا كلاسيكيًا أكثر. |
Her gün söylediği şeylerden birisi de insanlara güven ve rahatlık veren şeyin "Bilmiyorum." demek olduğuydu. | TED | والشيء الوحيد الذي كان يردده كل يوم والذي كان يبدو أنه يمنح الناس الطمأنينة والثقة كان: "لا أعلم" |
Onur'a ruh veren yüzük değildir, kalptir. | Open Subtitles | لكن ليس الخاتم من يمنح الإنسان ...الشرف إنَه القلب |
"Baba, oğula bir şey verirken ikisi de güler. | Open Subtitles | "حين يمنح والد ابنه شيئاً، يضحكان كلاهما" |
Öyle, insan ancak elindekini verebilir, ben de sana bunu veriyorum. | Open Subtitles | ، بالفعل ، لكن بإمكان المرء أن يمنح ما لديه . و قد منحتك ذلك |
Hayatı Allah'ın verdiğine ve uygun gördüğünde onu alacağına inanıyorsun. | Open Subtitles | تؤمن أن الله يمنح الحياة ويأخذها في الوقت المناسب |
Bu, aromanın korunmasını sağlıyor. Çiğ olarak koyarsan, tamamen aromasız olur. | Open Subtitles | قليه ما يمنحه نكهة فإن وُضع نيئاً فلن يمنح الفطيرة نكهة |