Şimdi öğlen güneşinde dışarı çıkmış deli İngilizler gibi görünmeliyiz. | Open Subtitles | سوف نقلد الرجل الانكليزي المجنون, الذي خرج في وقت الغداء |
Ugşşşşşşşşşş. O adamın ağzından çıkmış herhangi bir şeyi duymak istemiyorum; | Open Subtitles | لا أريد أن أسمع أي شيء خرج من فم ذلك الرجل |
Yukarı kata çıkmış dışarıdaki sözüm ona banyo yerinde kalan elbiseleri toplamışlar. | Open Subtitles | ذهبوا للاعلى وجمعوا مخلفات اليهود من ملابس وأمتعة خارج مايفترض انها حمامات |
Sudan çıkmış balık gibiyim. Daha önce hiç bu kadar hissetmemiştim. | Open Subtitles | أنا سمكة خارج الماء أنا أبداً ما أحسسته أكثر من اليوم. |
Yani kafa dağıtacağı kişiyle çoktan çıkmış ve ona planladığım gibi çıkma teklifinde bulunsaydım şimdi benimle mi âşk yaşardı diyorsun? | Open Subtitles | أنتظر, أذن هي قد خرجت مع فتى العلاقة العابرة و لو كنت قد طلبتها كما كنت أريد لكانت الان منجذبه لي؟ |
- Beş dakika önce çıkmış olması lazım. - Bu taraftan çıkmadı. | Open Subtitles | ـ لقد غادر مُنذ 5 دقائق ـ لم يخرج من هذا الطريق |
Hapisten yeni çıkmış, temizleme işinde çalışan biri için güzel bir ev. | Open Subtitles | ثقوب جيدة بالنسبة لرجل خرج مؤخراً من السجن ويعمل في واجب داخلي |
Komşulardan biri postasını almak için dışarı çıkmış, eve girerken kalp çarpıntısı başlamış. | Open Subtitles | واحد من الجيران خرج ليجلب البريد رجع ولديه حاله من خفقان القلب لماذا؟ |
Ön kapıdan çıkmış, park yerindeki bakım kamyonuna düz kontak yapmış. | Open Subtitles | خرج من الباب الأمامي، وقام بتشغيل شاحنة صيانة موجودة بمنطقة الانتظار |
Buradan girmiş, kürekkemiğini parçalamış ve bir parçası çıkmış ve arkasındaki tahtaya saplanmış. | Open Subtitles | حسناً، لقد دخلت من هنا، و حطمت عظم الكتف، ثم جزء منها خرج |
Bu tarafa gelen kontrolden çıkmış bir orman yangını var. | Open Subtitles | هناك أحد خارج عن السيطرة ترأس حرائق الغابات بهذه الطريقة |
Yoksa bu öğle yemeğine çıkmış gibi duranlardan mı? | TED | أم أنكم ستختارون هذه الخلاية التي تبدو وكأنها خارج الخدمة |
Şu an hepimiz opioid krizi ve salgınının kontrolden çıkmış olduğunu biliyoruz. | TED | نعلمُ الآن أن أزمة ووباء المواد الأفيونية هي خارج سيطرتنا. |
Kendimi biraz sudan çıkmış balık gibi hissediyorum. | TED | رغم أني أحس قليلاً كأنني سمكه خارج الماء. |
...kuru gecede, sogukta dışarıya... ...çıkmış bir kadın ve hayatının... ...kötü izlerini bırakmak için... ...çayırda derin derin... ...nefes alıyor. | TED | خرجت في ليلة باردة جافة وأخذت تشهق وتزفر فوق العشب لتترك لتترك علامة على وجودها علامة نَفَسها |
Belki de hepimizi sudan çıkmış küçük bir balık olarak düşünmek çok daha iyi. | TED | ربما لا يزال من الأفضل اعتبار أننا أسماكًا صغيرة خرجت من الماء. |
tahmin edersiniz. Sudan çıkmış balık gibiyim | TED | أشعر مثل سمكة خرجت من الماء أو ربما بومة خرجت من الهواء |
Yan kapıdan veya yükleme bölümünden çıkmış olmalı. Yükleme bölümü mü? | Open Subtitles | ربما انه غادر من الباب الجانبي او من خلال ارصفة الشحن |
Ne zaman birine manastırdan bahsetsem, hapisten çıkmış muamelesi görüyorum. | Open Subtitles | كلما أخبرت أحداً أين كنت، يتصرفون وأنني خارجة من السجن. |
1800lerin başında İngiltere'de, gariptir ki... ..Stonehenge yakınlarında yeni bir tapınım ortaya çıkmış. | Open Subtitles | طائفه جديده ظهرت فى انجلترا فى بدايات القرن الثامن عشر قرب موقع ستونهنج |
Son 24 saate bu odaya kim girip çıkmış bir fikriniz var mı? | Open Subtitles | أيّ فكرة عمّن دخل وخرج من هذه الغرفة في الساعات الـ 24 الماضية؟ |
Sonra merdivene tırmanıp, pencere eşiğine çıkmış. | Open Subtitles | وبعد ذلك صعد السلم وقف على عتبة النافذة الخارجية |
Röntgen sonuçlarını bekliyoruz ama görünüşe göre mermi girip çıkmış. | Open Subtitles | ننتظر نتائج الأشعة السينية ولكن يبدو أن الرصاصة دخلت وخرجت |
Peki, belki de adı çıkmış ünlü komşumla tanışmak için bir yol arıyordum. | Open Subtitles | حسناً ، ربما كنت أبحث فقط عن طريقة لأقابل بها جاري السيء السمعة |
Bu insanlar adeta Cartoon Network'ten çıkmış gibiler. | TED | هؤلاء الرجال يبدون كأنهم قد خرجوا مباشرة من شبكة الكرتون |
Eğer atlamış olsaydın, şimdiye çıkmış olacaktın. | Open Subtitles | إذا قَفزتَ فيه، أنت سَتَكُونُ خارجا الآن. |
Bir dişi aslan sokak ortasında doğurmuş, mezarlar yarılıp ölüler çıkmış dışarı. | Open Subtitles | هناك لبؤة ولدت أشبالها في الطريق والقبور تشققت، ولفظت موتاها خارجاً |
İstasyondan çıkmış olmalılar. Büyükelçiliğe gitmelisin. | Open Subtitles | لابد إنهم قد غادروا المحطة الآن للذهاب إلى سفارتهم |
Birisi gidip arkadan çıkmış mı baksın. | Open Subtitles | يَذْهبُ شخص ما إلى الظهرِ والمراقبةِ ويَرى إذا خَرجَ الظهرَ! |