Bu madde diş taşı denilen... ...fosilleşmiş bir çeşit diş plağıdır. | TED | إنها نوع من بلاك الأسنان المتحجر .والتي تسمى رسميا جير الأسنان |
Ama eğitim olmadan, bir çeşit ışık ölçer olmadan, nasıl bilebilirsiniz? | TED | لكن بدون تدريب، بدون نوع ما من القياس الضوئي، كيف ستعلم؟ |
Sadece tek çeşit ışık varlayıcısına sahip olmak renkleri görme şansı tanımaz. | TED | وجود نوع واحد من مستشعرات الضوء لا يترك أي مجال لرؤية اللون. |
Onun ipi ve benim mendilimle, bir çeşit çuval yaptım. | Open Subtitles | عن طريق حبله ومنديلي، تمكنت من صنع كيس نوعاً ما. |
Ve bazı durumlarda orjinal olma isteğimiz aslında bir çeşit düzeltme. | TED | وفي بعض الحالات، رغبتنا بالتميز تكون في الواقع نوعا من التعديل. |
Bence bunun sebebi... ...bu çeşit ekmeğin... ...gerçekten de güvenilir olduğunu düşünmemizden dolayı. | TED | وأعتقد أنه بسبب أنّنا نعتقد أنّ هذا النوع من الخبز يرمز إلى الأصالة. |
Bu toprakları topluyor olma eylemi bile bir çeşit manevi iyileşmeyi sağladı. | TED | إن عمل جمع التربة بحد ذاته قاد إلى نوع من المعالجة الروحية |
Tekli yollar yerine çoklu yollara izin veren bir sokak ağı ve tek bir çeşit yerine pek çok çeşit sokak sağlıyor. | TED | هي شبكة طرق والتي تتيح العديد من الطرق بدلاً من الطرف المفردة وتوفر العديد من أنواع الشوارع بدلا من نوع واحد فقط. |
Böylece bir anlamda, bu bir çeşit dijital bilgi tipiydi. | TED | إذاً إنها في أحسن تقدير نوع ما من المعلومات الرقمية. |
Bir çeşit ruh hakkında konuşabiliriz, onları zoryacı bir hayalet. | TED | يمكن أن نتحدث حول نوع من الحس لشبح مسخر لهم. |
Ve bu bizim için hayatımızdaki bu gücün bir çeşit uyanışı. | TED | ولذلك كان في الأمر نوع من إيقاظ هذه القوة في حياتنا. |
bir tür sebep olma, bir çeşit insandan insana bulaşma. | TED | كنوع من التقليد ، نوع من الإنتقال من شخص لآخر. |
Bu korkunç sesler de ne? Bir çeşit hayvan falan mı? | Open Subtitles | بحق السماء ما هذه الأصوات الفظيعة أهو حيوان من نوع ما |
Sanırım siz çocuklar benim de bir çeşit canavar olduğumu sanıyordunuz? | Open Subtitles | أتوقع بانكم يا أولاد تعتقدوا بانني نوع من الوحوش ؟ هممم؟ |
Adamla beraber okula gitmedin, ne çeşit bir etiketi olduğu umurumda değil, tanımıyorsunuz. | Open Subtitles | أنّكم لم تذهبوا للجامعة مع الرجل، ولا أهتم ما نوع الشارة على سترته، |
Ray'in gerçeği kavrama yetersizliği vardı. Bir çeşit travma sonrası stresten mustaripti. | Open Subtitles | لا يستطيع ان يدرك حقيقة ما عاناه من نوع من الاجهاد المؤلم |
Anladım. Bir çeşit deprem ya da volkan bu çatlakları açtı. | Open Subtitles | فهمتها ، نوعاً ما من الزلازل والبركاين أحدث تلك الشقوق ؟ |
Yani bir çeşit... Archangel Ağı ikinci bir düşük seviye sinyaline sahip. | Open Subtitles | حسناً، نوعاً ما، والآن شبكة كبير الملائكة لديها إشارة محدودة هي الأخرى |
Raporu okudum. Bir çeşit ateş topu gördüğünü iddia ediyor. | Open Subtitles | نعم، قرأت ذلك التقرير، وتدعي شاهدت نوعا من روح فوكسفيرية |
Bu çeşit tespit edilmeden girişi asla bir daha yakalayamam. | Open Subtitles | ولن نحصل على هذا النوع من الوصول بدون اكتشافنا ثانية |
Ve böylece siber-suçlular CarderPlanet bir çeşit süpermarket olmaya başadı, | TED | و لذلك أصبح كاردر بلانت كنوع من المتاجر لمجرمي الانترنت. |
Sanki bir çeşit bilemiyorum, ateşin birden bacayı sarma durumu gibi birşey. | Open Subtitles | كان نوعا ما يشبه لا أعلم، ذلك عندما النار حقا قد تأججت |
Çünkü bu insanların, senin gerçekte ne çeşit bir insan olduğunu bilmelerini istemiyorsun. | Open Subtitles | لأنك لا تريدين لهؤلاءِ الأشخاص أن يعلموا من أيِّ نوعٍ من الفتياتِ أنتِ |
sadece bir kitap değil, bir çeşit zaman işaretli dosya gibi. | Open Subtitles | إنه ليس كتابا بالضبط، ولكنه أشبه بملف مُقسم وفقا لمدد زمنية |
Öğrecilerime göre havalı değildim. Bir çeşit aptal olduğumu düşünüyorlardı. | TED | لم يعتقد طلابي أني رهيب. اعتقدوا بأني نوعًا ما أحمق. |
Bu demek oluyor ki, yakın arkadaşlarınızın ve akrabalarınızın 5'te 2'sine bir çeşit kanser teşhisi konulacaktır ve onlardan birisi ölecektir. | TED | هذا يعني أن 2 من كل 5 أشخاص من أصدقائك المقربين وأقاربك سيتم تشخيصه بنوع من أنواع السرطان، وسيموت واحد منهم. |
Bugün ellerinde kaç çeşit test olduğunu Tanrı bilir. | Open Subtitles | هناك الياف او اشياء صغير جدا الله وحده يعرف مانوع الاختبارات التي يستخدمها من اجل التفتيش.. |
Ne bileyim, bir çeşit cadı kitabıydı sanırım. | Open Subtitles | أنا لا أَعْرفُ، بَعْض الكتابِ من نوعِ ساحرةَ، أَحْزرُ. |
Çatıya gitmeden önce bir çeşit meditasyon müziği dinkediğini duydum. | Open Subtitles | سمعته يستمع لنوع من موسيقى التأمل ، قبل ذهابه للسطح |
Daha ziyade, bir çeşit politik aksiyondu seçildiğim sırada kullanılabilir şehir bütçesinin sıfır virgül birşeyler olduğu bir çevrede bir aksiyon. | TED | بل كانت شكلا من أشكال العمل السياسي في وقت كانت فيه الميزانية المتاحة للمدينه بعد انتخابي ، اكثر بقليل من الصفر |
Bu planının bir parçası olabilir, bir çeşit intikam için. | Open Subtitles | يُمكنُ أن تكونَ هذه واحدة من خططِه، نوعٌ من الانتقام |