DW: Yani insanlar örneğin şunu bulmuştur neden görme duyumuz olduğunu farketmeden görme duyusu üzerine çalışmak bir hatadır. | TED | د. و. : اكتشف الناس على سبيل المثال أنّ دراسة البصر في غياب ادراك لماذا لدينا بصر هو خطأ. |
Işığın enerjisi bizlere onun maddeyle nasıl etkileşeceğini gösterir, örneğin gözlerinizin hücreleri. | TED | طاقة الضوء تخبرنا كيفية تفاعله مع المادة، خلايا عينيك، على سبيل المثال. |
örneğin 8. Hedef: İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme. | TED | خذ على سبيل المثال الهدف 8، العمل الّلائق والنمو الاقتصادي. |
örneğin, sesimin perdesini şarkı söylemek için o kadar inceltemezdim. | TED | كمثال لذلك، ليس بمقدوري رفع صوتي لتلك الدرجة كي أغني. |
örneğin bu olayda, 10 yaşın altındaki çocuklarla ilgilenmelisin, yoksa onlardan etkilenebilirler, çünkü bu yaştaki çocuklar, hayaletleri görüp onlarla konuşabilir. | Open Subtitles | حسناً في هذه الحالة مثلاً تتعامل مع أطفال تحت سن العشر سنوات لذلك قد يتأثروا بهم لأن الأطفال في هذا السن |
örneğin, belki de gerçeklik, bilinçli deneyimlere neden olan kocaman bir makinedir. | TED | مثلا ، يجوز أن يكون الواقع ماكنة كبيرة تتسبب في خبرتنا الواعية |
örneğin, okuldan uzaklaştırılmış her 100 kız çocuğa karşılık, okuldan uzaklaştırılan 250 erkek çocuk var. | TED | فعلى سبيل المثال : لكل مئة فتاة يتم فصلها مؤقتا من المدرسة هناك 250 شاب يتم فصله مؤقتا من المدرسة |
örneğin, farklı açılardan dinleyebileceğiniz dinleme pozisyonları olduğunun farkına vardınız mı ? | TED | على سبيل المثال لنتخيل اننا في موقفين يكون فيها الاستماع والانصات محوريا |
Sahiplerinin hiçbir planı olmaz. örneğin dün geceyi ele alalım. | Open Subtitles | المالكين ليس عندهم خطط محددة خذ الليلة الماضية,على سبيل المثال |
örneğin, bir araba... ya da şüpheli görünüşlü bir adam. | Open Subtitles | سيارة على سبيل المثال أو رجل يبدو أنه مشبوه ؟ |
örneğin, ben ve Başkan Ashwan belli bir süreye kadar ortalıkta görünmezsek, adamlarım o bataryalara ateş emri verecekler. | Open Subtitles | على سبيل المثال ينبغي عليّ وعلى الرئيس اشوان أن نعود في وقت معين وإلا رجالي لديهم أوامر لإطلاق النار |
örneğin, saldırganın kurbanlarını bıçaklamadan önce vuruyor olması durumu hızlı ve etkili bir şekilde kontrol altına almaya ihtiyacı olduğunu gösterir. | Open Subtitles | على سبيل المثال, واقع ان المجرم يطلق النار على ضحاياه يشير الى انه يحتاج الى وسيلة سريعة وفعالة للسيطرة على الموقف |
Parana dışındaki diğer büyük nehirlerden farklı olarak, örneğin Amazon veya Kongo gibi, bu nehrin tüm 20.yüzyılı kapsayan bilgisine sahibiz. | Open Subtitles | خلافا لغيرها من الأنهار من بارانا على سبيل المثال ، منطقة الأمازون أو الكونغو لدينا بيانات من هذا النهر لعشرين قرن |
örneğin, bir bebek vaftiz edildikten sonra ölse Cennet'e gider. | Open Subtitles | على سبيل المثال لو مات الطفل بعد تعميده سيذهب للفِردوس |
örneğin ben bir sihirbazın çocuk partileri için kullandığı bir tavşandım. | Open Subtitles | أعني، خذني على سبيل المثال كنت أرنباً للساحر في حفلات الأطفال |
- Boyce Fox, örneğin. Geçen hafta 80,000 tıklanma almış. | Open Subtitles | فويس فوكس على سبيل المثال جاءها 80,000 مهاجمه الاسبوع الماضى |
örneğin bir metro kondüktörü beyni yersek benzer sorunlar olacaktır. | Open Subtitles | إذا أكلنا أدمغة موصل القطار، على سبيل المثال قضية مماثلة |
örneğin, hükümet için çalışan bir kişi olsun, ve bu kişi, başka bir liderin kalp piline sinyal göndermek için kablosuz bir aygıt kullanıyor. | TED | كمثال: شخص يعمل للحكومة يستخدم جهاز لاسلكي ليرسل إشارة لمنظم قلب رئيس أجنبي آخر. |
Peki dik başlı şairimiz hiç cezalandırıldı mı? örneğin zindana atıldı mı? | Open Subtitles | ولكنهلتم عقابشاعرعاصٍ منقبل، لنقل ، كعقابه بالخنق في مكان ما مثلاً ؟ |
Elbette bazı avantajları da var, örneğin istediğim eyalette isteğim içkiyi içebilirim. | Open Subtitles | قد يكون لها بعض المزايا، مثلا إذا أردت مشروب في مكان جاف |
örneğin, beynimde sizlerin imajlarını oluşturuyorum, fakat dinleyici olarak sizlerle ilgili benim oluşturduğum imajlar ve benim beynim arasında fizyolojik bir bağlantı yok. | TED | فعلى سبيل المثال, اذا التقط صور لكم, لكن ليس هناك رابطة الفسيولوجية ما بين صوري لكم كجمهور و دماغي |
Bazı hayvanlar örneğin deniz kuşları bu karışıklık içerisinde dolanırlar. | TED | بعض الحيوانات مثل الطيور البحرية تقع في فخ هذه الفوضى |
örneğin kızgınsam ve bunu gizlemem gerekiyorsa ki nasıl hissetiğimi gizlemek konusunda uzman olmama rağmen, bunu sıkça yaşıyordum, o zaman ses gergin geliyordu. | TED | فمثلاً. إذا كنت غاضبة، وكان عليّ إخفائه، و كثيراً ما كنت بارعة جداً في إخفاء ما أشعر به حقاً، عندها يبدو الصوت محبطاً. |
örneğin, eylem birimi 12, bir Hollywood kapalı gişesi değil, aslında gülüşün ana unsuru olan dudak kenarının yukarı doğru çekilmesi. | TED | فمثلا الحركة 12، ليست بفيلم هوليوودي ضخم، في الواقع هي شد الشفتين لرسم البسمة. |
Cesette bulunan örneğin test sonuçlarıyla senin sonuçların laboratuvarda karşılaştırıldı. | Open Subtitles | مختبر خارجي قام بمقارنة النتائج من العينة الموجودة على الضحية |
örneğin, bu gerçekçi tablo, ... ...bunlar çeşitlinde, ... ...eski ustaların stilindedir, ... ...gerçekçi bir natürmort, ... ...buradaki de tek bir tüyle boyadığım resim. | TED | فمثلًا من المدرسة الواقعية تنوعت الأعمال بين هذا بأسلوب الفنانين القدامي وتصوير الطبيعة الصامتة ولوحات كهذه التي صنعتها بشعرة واحدة |
örneğin, insan sayısının çok daha az olmasının gezegen için, Gaia için daha iyi olacağını düşünen bazı aşırı çevreciler var. | TED | وعلى سبيل المثال يوجد عدد من المتعصبين للبيئة يعتقدون أنه سيكون من الأفضل لكوكبنا، لو كان هنالك عدد سكان أقل بكثير. |
Ve Orlando cinayetindeki örneğin tıpatıp aynısı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | وتحولت إلى عينة مثالية متطابقة لمن قام بجريمة القتل في أورلاندو |
örneğin, bu çıplak adama M-1, bu çıplak bayana da M-2 diyelim. | Open Subtitles | مثال على ذلك: اسمحوا لى جعل M2" السيدة العارية "M1" الرجل العاري" |
örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | "ولكنها ترى كل شيء" "جرائم عنيفة، يتورط بها أناسٌ عاديين" |
Narkotik Dairesi veya Gıda ve İlaç Dairesi ya da burada ne işler çevirdiğinizi öğrenmek isteyecek hükümet teşkilatlarından örneğin. | Open Subtitles | لنقل من.. المدعي العام.. أو إدارة الأدوية والأطعمة أو أي وكالة حكومية والتي قد تهتم باكتشاف ما كنت تخطط له |