İnsan neslini iyileştirmeye biraz uzağız. Şu andaki hedefimiz, bunu yapabilme şansını yakalayabiilmek için yeterince uzun yaşamayı garantilemek. | TED | نحن بعيدون من تحسين قدرات الناس. وهدفنا هو التأكد من أن لدينا فرصة للصمود بما يكفي لفعل ذلك ربما. |
Su altında nefesinizi tutmanız, kendinize ağırlıksızlığı deneyimleme şansını verilmesi anlamına gelir. | TED | أن تحبس الأنفاس في الماء، معناه أن تملك فرصة تذوق انعدام الجاذبية. |
Galactica buraya geldiğinde, Cylonlar büyük bir isyanla uğraştığı için dikkatleri dağılmışsa, bizi bu gezegenden kurtarma şansını yakalar. | Open Subtitles | الفرصة الوحيدة التى لديهم لإخراجنا من هذا الكوكب أن يكون السيلونز منشغلون بشدة بمقاومة إنتفاضة قادمة عندما يصلون هنا |
Hayır, çok ileri gittiğinde şansını da kaybettin. | Open Subtitles | لا .. أنت إنتهكت حظك عندما أوغلت فى البحر بعيدا جدا |
Amerika'ya sağ salim dönmek için tek şansını mahvetmiş olursun. | Open Subtitles | فانت تدمر فرصتك الوحيدة للعودة الى امريكا حيا |
1 fincan kahve için şansını birlikte getirmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن تجلب حظّك من أجل فنجان من القهوة |
Bunu yapma şansını yakalamak için, onların ultrasaf ve ultrasoğuk olmaları gerekiyor. | Open Subtitles | ولإعطاء فرصة لفعل هذا عليهم أن يكونوا خالصين النقاء وتحت برودة شديدة |
Kendiniz, kurtarma ve bu olayı bitirme şansını size sunuyoruz. | Open Subtitles | نحن نعطيك فرصة لكي تساعد نفسك ، وتنهي الأمر الآن |
Onun tek kurtarıcısı ve beyaz atlı prensi olma şansını gördün. | Open Subtitles | لقد رأيت فرصة أن تكون منقذها الوحيد، فارسها ذو الدرع المضيء. |
İş için uygun hale geldiğinde düzgün rekabet şansını elde edecektir. | Open Subtitles | ستكون لديها فرصة لتنافس بشكل صحيح على الوظيفة عندما يحين الوقت. |
Her dedektif onun nasıl düşündüğünü anlama şansını... değerlendirmek ister. | Open Subtitles | أي محقق سيفضل أي فرصة ليستمتع بــ بــتحليل طريقة تفكيرها |
Kardeşimin evlenme şansını yok etmemden daha önemli ne olabilir acaba? | Open Subtitles | ماهو أكبر من احتمالية تخريب الفرصة على أختي لكي تتزوج .. |
Bu yüzden bu konuşma şansını bulabildiğimiz için çok sevindim. | Open Subtitles | ولذلك أنا سعيدٌ جداً بأن أُتيحت لنا هذه الفرصة للتحدّث |
Hepsi istediği gibi bir insan olma şansını hak ediyor. | Open Subtitles | كل واحد فيهم يستحق أن يُمنح الفرصة ليكون علي حقيقته |
Belki belindeki silahla şansını denemek istersin. | Open Subtitles | قد تريد أن تجرب حظك من جديد مع هذا السلاح .. |
Ama şansını daha fazla zorlama. Benim katılmamı bekleme. | Open Subtitles | ولكن لا تعتمد على حظك أكثر من ذلك ولا تتوقع مني أن أكون حاضراً |
Eğer cesaret ediyorsan, şansını dene ve Boksör Eryx'le ringe çık! | Open Subtitles | لا إذا تجرؤ خذ فرصتك و اخطو لداخل الحلبة |
Ya burada kalıp bizimle yaşa ya da orada şansını dene. | Open Subtitles | حالما تصل لخيار أن تبقى هنا وتقول بعملك المكلف أو تجرب فرصتك في الخارج |
Her neyse, birinin dokunuşu şansını berbat edebilirmiş. | Open Subtitles | على أية حال، يقولون إذا لمسك شخص يمكن أن يهدم حظّك |
En azından, kurtuluş şansını sürdürmesine yardım ettim. | Open Subtitles | على الأقل فقد ساعدته لكي يحافظ على فرصته في البقاء |
Ayık kalman lazım. Ayık olmazsan, şansını zorluyorsun demektir. | Open Subtitles | عليك أن تبقي غير ثملة فإن أصابك الثمل وسكرت ستفقدين كل فرصك |
Tüm bu hayır işlerini onun adına da yapman karşılığında iyi giden şansını seninle paylaşacak. | Open Subtitles | ويريد أن يشاركك حظه الجيد جزاءاً لك على كل أفعالك الجيدة معه |
Eğer genç bir öğrenci tüm virüslerin DNA sı olduğunu düşünürse bu onun bilimde başarılı olma şansını mahvetmez. | TED | إذا كان متعلم صغير يعتقد أن كل الفيروسات لديها حامض نووي ، هذا لن يؤثر في فرص نجاحهم في العلوم في المستقبل. |
Annem piyangoyla şansını deneyeceğini söyledi, ama o seçilmedi. | Open Subtitles | أمى قالت انها ستجرب فرصتها بالإقتراع لكنها لم تُختار |
Bütün geceyi bir katille geçirerek, şansını fazla zorlamıyor musun? | Open Subtitles | أخذت فرصه فى الجحيم بقضائك الليل مع قاتل |
Ona yaslanarak bana karşı ayaklanma şansını artık sana vermeyeceğim. | Open Subtitles | إننى لن أعطيك المزيد من الفرص للتآمر ضدى |
Her şansını kullan. | Open Subtitles | فلتدللي الفتى فى كل مره تُتاح لكِ الفرصه |
Cameron'a bunun sorun olduğunu söylersem, bağlanmama izin vermeyecek, ve babam bu olaya bağlantılıysa onu bulma şansını riske atamam. | Open Subtitles | انظري ، إذا قمت بإخبار هذا الأمر ل كاميرون لن يدعني أقوم بالغرز أبدا ولا يمكنني أن أخاطر بفرصة اكتشاف |
Leni, belki Michelle'e yardım etme şansını gördüğünden, belki de bu işgalci düşman askerinin içindeki adamı merak ettiğinden, akşam onunla buluşmaya karar veriyor. | Open Subtitles | ربما لأن ليني ترى فرصةً لمساعدة ميشيل و ربما لأن ليني ترغب بأن تعرف أي نوع من الرجال يكمن في العدو المحتل |