Bana şans dile. Bu kapıdan çıkarken şansa ihtiyacım var. | Open Subtitles | تمنّي لي بالحظ ، أريد الحظ لأخرُج من هذا الباب |
İtiraf etmek istemeseniz de varlığınızın büyük bir kısmı şansa dayanıyor. | Open Subtitles | الحظ هو الجزء الأكبر في وجودك حتى لو لم تعترف به |
Bu şeye işi şansa bırakamayacak kadar çok şey bağladık. | Open Subtitles | لدينا أغراض كثيرة لحملها على هذا القارب ليكون لنا فرصة |
Korkarım ne kadar beklersek işimiz o kadar şansa kalacak. | Open Subtitles | أخشي أنه كلما طال إنتظارنا كلما كان للحظ دوراً أوفر |
Ama kardeşimi tanıyorsam dünyanın kaderini böyle küçük bir şansa bırakmayacaktır. | Open Subtitles | فهو لن يخاطر بمصير العالم .. من أجل هذهِ الفرصة الضئيلة. |
İş arama konusunda da bu şansa ihtiyacın var, Pickle. | Open Subtitles | يجب عليك الحفاظ على ذلك الحظ لمطاردة عملك .. بيكل |
La Quica'yı takip etme şansımız doğdu. Sadece biraz şansa ihtiyacımız vardı. | Open Subtitles | كانت لدينا فرصة حقيقية في تعقب لاكيكا احتجنا لقليل من الحظ فقط |
Şimdi şansa bakın ki, oksitosin hem beyinde hem de kanda üretilebiliyor, yani bu deneyi sinir cerrahisi öğrenmeden yapabilecektim. | TED | لحسن الحظ ، الأوكسيتوسين يتم إنتاجه في المخ وفي الأوعية الدموية لذا يمكنني القيام بهذه التجارب بدون عمليات جراحية دماغية |
şansa dayalı ve afaki olan piyasada bile işleri mantıkla değerlendirip nereye gittiğini tahmin edebileceğimizi düşünürüz. | TED | حتى فيما يخص الأسواق التي تعتمد على الحظ والعشوائية، نظن أنه بإمكاننا التنبؤ بعقلانية بمسارها |
Bu çocukların da yoksulluğun pençesinden kurtulmak için gerçek bir şansa kavuştuğunu göreceğiz. | TED | أننا سوف نجد أن هؤلاء الأطفال، أيضا، لهم فرصة حقيقية في كسر طريقهم نحو الخروج من الفقر. |
Size bir şansa daha tanıyorum. Bakalım bir sonuca ulaşabilecek miyiz? | Open Subtitles | سأمنحكم فرصة واحدة الآن, ونرى اى سبيل ستتخذونه |
Şimdiye kadar patojenin okyanusta konak bulabilmesi için iyi şansa ihtiyacı olduğu düşünülüyordu. | TED | وحتى الآن، كان من المُعتقد بأن الفيروسات المسببة للأمراض بحاجة للحظ الجيد لتجد مضيف في المحيط. |
benimse doğduğum için şanslı olduğumu. Benim yine de şansa ihtiyacım yok. | Open Subtitles | يقول إنني محظوظ لأني وُلدت لكني لا أحتاج للحظ |
Ben şansa inanırım ve senin bu şans olabileceğini düşündüm. | Open Subtitles | و بما أني أومن بالحظ الجيد أعتقد أنك الشخص المناسب |
Evet, evet, başardın. Fakat her zaman şansa güvenemezsin. | Open Subtitles | نعم لقد فعلتها ولكنك لا يمكنك أن تثق بالحظ دائما |
Herkes eşit şansa sahip olmalı, sence de öyle değil mi... | Open Subtitles | الجميع يجب أن يحصلوا على نفس الفرصة ألا تظن ذلك ؟ |
Bence bu çok önemli, çünkü şu anda birilerinin bir şeyler yapması gerekiyor. Ve bu jenerasyonun gazileri, eğer imkan tanınırsa bu şansa sahip. | TED | أعتقد أنه مهم للغاية، لأنه الآن ينبغي أن يتقدم شخص ما، ولدى هذا الجيل من قدامى المحاربين الفرصة لفعل ذلك، إذا تم إعطاؤهم الفرصة. |
Bunun olumlu bir şey yapmak için güvenli bir yol olacağını düşünmüştüm ama tabii ki olabilecek en kötü şansa sahiptim ve hepimiz tutuklandık. | TED | اعتقدت أنها قد تكون طريقة آمنة لعمل شئ إيجابي، لكن بالطبع وبما أنني أملك أسوأ حظ على الإطلاق فقد تم اعتقالنا جميعًا. |
Ben de efendim. Ama hiçbir şeyi şansa bırakamayız. | Open Subtitles | و أنا كذلك يا سيدي لكن لبس بامكاننا المخاطرة |
Hadi ama yeni şerifin şansa itiyacı olacak. | Open Subtitles | هيا ، الرئيسِ يحْتاَج لكُلّ الحظّ الذي يُمْكِنُ أَنْ يحصل عليه |
Ama Connie'nin kardeşinin ölümünden sonra, işleri şansa bırakmak istemiyoruz. | Open Subtitles | ولكن بعد وفاة أخيها ، نحن لا تأخذ أي فرص |
İkinci bir şansa ihtiyacı var. karımın böyle bir şansı hiç olmadı. | Open Subtitles | هو يحتاج لفرصة ثانية التي لم تحصل عليها زوجتي أبداً |
Bilmiyorum, ama şansa bırakamam. Belki hala zaman vardır. | Open Subtitles | لا أدري لكن لن أخاطر فربما يكون هناك وقت |
Eğer hepimiz aynı şansa sahip olursak hepimiz aynı temel kuralları takip etmek zorunda oluruz. | TED | إذا كانت لدينا جميعاً نفس الفرص علينا جميعاً اتباع نفس القواعد الأساسية |
Pardon baba, şu polis tavrını böleceğim ama ikinci bir şansa hiç mi inanmıyorsun? | Open Subtitles | أبي، انس عقلية الشرطة أتؤمن بالفرصة الثانية؟ |
Ruhsat için duruşma tarihi yaklaşıyordu ve hiçbir şeyi şansa bırakmak istemiyordum. | Open Subtitles | اقتربت الجلسة الخاصة بترخيصي و لم أترك شيئاً للصدف |
Kaptan, benim durumumda olan bir adam işi şansa bırakmaz. | Open Subtitles | كابتن, رجل فى وضعى .لا يترك شىء للمصادفة |