Onlar bana sürekli insanların kaç kedisi olabileceğini anlatmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | حاولوا إخباري عن عدد القطط التي يستطيع أن يملكها الناس |
Şimdi seninle iletişim halindeyim ama anlatmaya çalıştığım ben doğuştan komedyenim. | Open Subtitles | أعمل فى الإتصالات الان ما أحاول قوله أننى ممثل هزلى بالطبيعة |
Pep, sana anlatmaya çalışıyorum, Tarla Fareleri öyle kötü ki yerde bile yuvarlanamıyorlar. | Open Subtitles | نشاط ، أحاول إخبارك هذه كلاب الحقل سيئة جدا هم لايستطيعون الإنقلاب حتى |
Size olabilecek en basit şekilde anlatmaya çalışırım ama bu tedaviyi anlayıp ona göre karar vermeniz fikri bile çılgınlık. | Open Subtitles | يمكنني أن أشرح بهذا قدر الإمكان لكن احتمال أن تفهموا علاج ابنكما الكامل و اتخاذ قرار مبني عليه شئ جنوني |
Baba, bize koroner bypass ameliyatı olacağını mı anlatmaya çalışıyorsun? | Open Subtitles | أبي ، أتحاول إخبارنا أنك ستخضع لعملية تغيير شرايين تاجية؟ |
Bir saat önce, Charlene'e ölü olduğunu anlatmaya çalıştıktan hemen sonra. | Open Subtitles | منذ ساعة تقريباً، بعد أن حاولت إخبار "شارلين" بأنها قد ماتت |
Sahte bir gerçeklikte sahte kardeşini kızdıracak bir şey yaptığın için mi? Cehennem taşı bana bir şey anlatmaya çalışıyor. | Open Subtitles | لأن نسخة وهميّة من أخيك غاضبة لشيء فعلته في واقع زائف؟ حجر الجحيم حاول إخباري بشيء، حاول إثبات مغزى معيّن. |
Aptal gibi görünmeden işi eline yüzüne bulaştırdığını anlatmaya çalışıyorsun... ve bunu yapmak oldukça zor. | Open Subtitles | تحاول إخباري إنك أفسدت الأمر بدون التصرف بغباء. من الصعب فعل هذا. |
Aptal gibi görünmeden işi eline yüzüne bulaştırdığını anlatmaya çalışıyorsun... ve bunu yapmak oldukça zor. | Open Subtitles | تحاول إخباري إنك أفسدت الأمر بدون التصرف بغباء. من الصعب فعل هذا. |
anlatmaya çalıştığım bu, sen yalnızca bir tek şey değilsin. | Open Subtitles | ،أرأيت، ذلك ما أحاول قوله أنّك لست ذلك الرجل فقط |
Bay Graham, o mükemmel zekanızın size anlatmaya çalıştığı şey son derece basit: | Open Subtitles | سيد جراهام, كما يُدرك عقلك الرائع, ما احاول قوله لك, فهو أمر بسيط للغاية |
Sana anlatmaya çalıştığım da bu, şimdi artık doğru olduğu görüyorum. | Open Subtitles | ..هذا ما كنت أحاول إخبارك والآن أري الحقيقة، أننا كنا مخطئين |
Hizmetçin, Maria. Bir saattir bunu anlatmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | خادمتك ,منذ نصف ساعة و أنا أحاول إخبارك بذلك |
Bu iş için aldığı riski anlatmaya bile gerek yok. | TED | ليس علي أن أشرح لكم حجم المخاطرة التي واجهها وهو يقوم بذلك. |
Anlıyor musunuz, size benim gibi insanlar ile ilgili bir şey anlatmaya çalışıyorum. | TED | فكما ترون فإنني أحاول أن أشرح لكم عمن هم على شاكلتي. |
Bize bir şey anlatmaya çalışıyor. Belki bizi Philip'e götürebilir! | Open Subtitles | إنه يحاول إخبارنا بشيء ربما يمكنه أن يقودنا إلى فيليب |
Şiir eski ruj reklamlarına tepki gösterir, ve şiir, söyleyişindeki keskinlikle, dönüşleri ve duraklarıyla, bize, ne isteyeceğimizi, ne yapacağımızı, ne düşüneceğimizi anlatmaya çalışan reklamların diline direnmek için her şeye sahiptir. | TED | القصيدة تتفاعل مع دعايات أحمر الشفاه القديمة، وحدتها عن بيان، انتكاساتها وتوقفاتها، لديها كل شيء لتفعله مع مقاومة لغة الدعايات التي تريد إخبارنا بكل سهولة ما نريده، ما نفعله، ما نفكر به. |
Hayatımdaki anlatmaya değer her hikaye Ben ve Louis diye başlıyor. | Open Subtitles | كلّ قصّة في حياتي تستحقّ إخبار البدايات بالكلمات لويس وآي . |
Ama ne zaman sana bir şey anlatmaya çalışsam gözlerini devirip, bana deli diyorsun. | Open Subtitles | كلا، تلفُ عيناك علي و تدّعوني بالمجنونة .بأي وقت أحاول أخبارك به شيء ما |
- Öyleyim. - Size anlatmaya çalıştığım şey de bu. | Open Subtitles | -نعم انا كذلك , و هذا ما احاول اخبارك به |
Nasıl kaz kesilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor ama bir türlü kendine gelemiyor. | Open Subtitles | وتحاول أن تصف كيف تذبح أوزة بالطريقة الصحيحة لكنها تواجه مشكلة وشيكة مع ذلك |
Aslında bir şeyler anlatmaya çalıştığım kişi yeni doğan oğlumdu. | TED | كان في الحقيقة ابني الصغير من أحاول شرح الأمور له. |
Yeni, heyecan verici neler varsa onlara anlatmaya can atıyorum, paylaşmaya sabırsızlanıyorum. | TED | ولا يسعني الانتظارلإخبارهم بكل أمر جديد ومشوّق بكل الأمور التي لايسعني انتظار إخبارهم بها |
Sonra anlatmaya başladı. Fareler de insanlar gibi yavrularını farklı şekillerde yalıyorlardı. | TED | ثم بدأ بإخباري بأن الجرذان، كما البشر، تلعق صغارها بطرقٍ مختلفةٍ للغاية. |
Bu fıskiyelerden birinin içinde olmanın nasıl bir şey olacağını anlatmaya çabalamak, sözün bittiği yer oluyor. | TED | حتى لغتنا لا تستطيع.. وصف حال ما تكون عليه واحدة من هذه النوافير النارية. |
Evliliğimizin devam etmeyeceğini anlatmaya çalışmış da olabilir tabii. | Open Subtitles | ربما كانت طريقة أيضاً لإخباري أنه لن يوجد زواج |
dediler. Ben de "Biliyorum. Bunca zamandır size bunu anlatmaya çalışıyordum. | TED | فقلت: "أنا أعلم، وذلك ما كنت أحاول إخباركم به طوال الوقت. |