Irakta neler olup bittiğinden bahsetmenin ayıp bir yanı yok. | Open Subtitles | ليس هناك عار في الحديث عن الذي حدث في العراق |
Ah, ne ayıp. O birlik gelemiyecek gibi görünüyor. | Open Subtitles | آه، يا له من عار يبدو الجماعة ليست قادمة |
Ah, o bizim şeref konuğumuz, bir tabak çorbada boğulsaydı, çok ayıp olurdu. | Open Subtitles | أوه، سيكون من العار أن يكون ضيفنا الشرف يغرق في طبق من الحساء |
Gelinin kendi düğününden kaçması ne kadar büyük bir ayıp. | Open Subtitles | يالـه من شيء مؤسف أن تفـر العروس مـن زفافها |
ayıp sana. Biraz saygılı davran. Gidin buradan. | Open Subtitles | عيب عليكم، استحوا، اخرجوا من هنا، سأتصل بالشرطة |
Buradaki işimiz bitti sayılır. Halka çay ikram etmemeleri de çok ayıp. | Open Subtitles | نحن تقريباً جميعنا هنا يا للعار أنهم لم يقدموا |
- Bir erkeğin pedikür olmasında bir ayıp olsaydı... | Open Subtitles | إذا كان هنالك عار فى يحصل رجل على العناية بالاقدام |
Bir erkeğin pedikür olmasında bir ayıp olsaydı... | Open Subtitles | إذا كان هنالك عار فى يحصل رجل على العناية بالاقدام |
Bir savaş olduğuna katılıyorum ama ülkeyi partiden öne koymanın ayıp olmadığını unutmamalıyız. | Open Subtitles | أنا متوفق أن هناك معركة ستحدث، لكن يجب أن نتذكر أيضاً لا يوجد عار في وضع البلد فوق مصلحة الحزب |
Bu da bizim için yalnız yüzkarası ve ayıp değil, canavar aynı zamanda elim bir kayıp. | Open Subtitles | ليس هذا خزي و عار فحسب أيها الوحش, بل خسارة لا تقدر |
Bilmiyorsanız da bu ayıp size yeter. | Open Subtitles | إذا لم يكن كذلك، هذا هو وصمة عار بالنسبة لك. |
Çünkü SAS komandosunun bir çocuk kaçırma olayın karışması büyük bir ayıp. | Open Subtitles | لأنّه من العار أن رجل من الخدمة الجوية الخاصة متورط بإختطاف طفلة. |
Böyle bir adam için kadeh kaldırmak ne ayıp. | Open Subtitles | يبدو من العار أن تضيع نخب على رجل مثل ذلك |
- Oh, ne ayıp. Bu ciddi mi? Hayır, şu anda kahvaltıdalar. | Open Subtitles | لقد سقط مع تي بي هذا مؤسف, هل تتكلم بجدية |
Bu sırtınızda taşıdığınız dünyanın sonu şeyler bir ayıp. | Open Subtitles | إنه شيء مؤسف ان تمنعك نهاية العالم من تحقيق أحلامك. |
Ben de tek yatak odalı apartmanda yaşıyorum, ayıp günah değil ki. | Open Subtitles | أنا أعيش فى شقة بغرفة نوم واحدة. لا عيب فى هذا. |
Ne kadar ayıp bize ve kültürümüze. | Open Subtitles | و قد غمغم يا للعار = هذه أهانه لحضارتنا هذا عار على حضارتنا |
İnsanlar maskenin altında genç biri olduğunu düşünsün kadınlar onu züppenin teki sansın ve kulaklarına ayıp şeyler fısıldamasına izin versin diye. | Open Subtitles | لكي تعتقد النساء أنه غندور و يتركونه يهمس بأشياء قذرة لهن |
Biliyorsun, bu ayıp. Bu şehrin hoş bir bölümüydü. | Open Subtitles | أتعرفي , هذا شئ مخزي كان هذا جزء لطيف جداً من المدينة |
Parmakla göstermek çok ayıp. Ya da o uzun tahta sopalarla. | Open Subtitles | إنه أمر غير لائق أن تشير بإصبعك أفضل أن أستخدم واحدة من هذه |
Dedemin dedesinin dedesine yaptığın ayıp. | Open Subtitles | أنتِ عارٌ على جدُ جدي جدُ جدُ جدُ جدُ جدُ جدي. |
İznimiz olmadan, benim ya da Bay Lensherr'in düşüncelerini okuman çok ayıp. | Open Subtitles | انه لأمر فظ جدا ان تقرأي افكاري او افكار السيد لينشر من دون اذن |
...o zaman birilerinin görmesi çok zor olacaktı ki bu büyük bir ayıp olacaktı. | Open Subtitles | عندها بصعوبة لأي شخص سيكون قادر على رؤيته الذي سيكون خزي كبير |
İnsanları görmezden gelmek ayıp bir şeydir. | Open Subtitles | أنت تعرف، فمن وقحا لتجاهل الناس. |
Ağladığın için özür dilemene gerek yok. Ağlamak ayıp değil. | Open Subtitles | لا تتأسف أبداً من البكاء لا شيء مخجل في هذا |
Terbiyeli ol.Böyle ayıp şeylere alışık değilim. | Open Subtitles | لا تكون بذيئا.. ليس عندي مزاج للدخول في محادثات بذيئة |
Hırslarını patrondan çıkarmaya cesaretleri olmadığı için sizinle uğraşarak, ayıp etmiyorlar mı? | Open Subtitles | أليس عاراً أن يقوموا بلومكن على كل شئ ؟ لأنهم لا يملكون النباهة الكافية للوم المدير ؟ |