Sonra geri geliyoruz, eğer bir telefonunuz yoksa, size basit bir telefon satıyoruz ve birkaç hafta sonra ona para yolluyoruz. | TED | بعد ذلك نعود، فنبيعك جهاز هاتف بسيط إن لم يكن لك جهاز من قبل، وبعد أسابيع قليلة، نبعث لك المال عبره. |
Ayrıca dünya değiştiren değerleri cep telefonu gibi basit bir şeyde görebiliriz. | TED | و بإمكاننا معاينة قيم العالم المتغير في شيء بسيط ، كالهاتف الخليوي. |
Resif nasıl çalışır? Çok ama çok basit bir şekilde. | TED | كيف تعمل الشعاب المرجانية؟ حسنا ، انها بسيطة جدا جدا. |
basit bir blok şekli dışında başka hiç birşey yapamayacaklar. | Open Subtitles | لن يكونوا قادرين على فعل أي شيئ بخلاف الاغلاق البسيط. |
basit bir soru sormama izin verin: dikdörtgenin alanı kaçtır? | TED | الآن دعني أسألك سؤالا بسيطا: ما مساحة المستطيل؟ |
basit bir kardeşlik ortamı aslında. Kadın karşıtı değiliz yoksa, kesinlikle değiliz. | Open Subtitles | حسناً , أنها أخويه بسيطه سيدتي نحن لسنا ضد النساء على الاطلاق |
basit bir öykü anlatmayı bırak en sıradan sorulara bile yanıt veremeyebilirim. | Open Subtitles | او الاجابة عن الاسئلة البسيطة لن استطيع ان اتمكن من اجراء حوار |
Bu işi çok basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım, tamam mı? | Open Subtitles | الآن ، انا ذاهب لشرح هذا لكم بكل بساطة ، بخير؟ |
en ilginç şeylerden birisi bir soruya karşılık olarak verilen bir cevaptan gelmedi onun yerine basit bir misafirperverlik jestinden geldi. | TED | وواحدة من اكثر الامور اثارة للاهتمام لم تأتي من الاختبار نفسه بل جاءت من تصرف بسيط كنا نقوم به لنرحب بالمتطوعين |
Gerçekte çok basit bir soru olsa da bazen cevaplaması çok zor olabiliyor. | TED | هذا السؤال حقا بسيط. و أحيانا يصبح بطريق ما، من الصعب الإجابة عليه. |
Fakat sana çok basit bir soru soruyorum ve bana doğru cevabı veremiyorsun. | Open Subtitles | لكنى أسألك سؤال بسيط للغايه و أنت لا تستطيع أن تعطينى إجابة صحيحة |
Mahalledeki basit bir evcil hayvan dükkanında ne bulmayı umduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف ماذا تتوقّع أن تجد، في متجر حيوانات أليفة بسيط. |
Oh, o magazin haberi çok yanlış. Ben çok basit bir adamım. | Open Subtitles | أوه، مقالة تلك المجلة كانت رديئة، في الواقع أنا رجل بسيط جداً |
Bu basit bir hata çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. | Open Subtitles | لقد كان خطأ يمكن حدوثه بسهولة لأنه هناك اختلاف بسيط في الحروف |
Steve ve ben , matematiksel analizden yararlanarak, aslında bunun kökeninin beynimizdeki çok basit bir fenomen olduğunu düşündük. | TED | قمنا أنا و ستيف من خلال التحليل الرياضي، باقتراح وجود ظاهرة بسيطة لتفسير ذلك، و التي تكمن في عقولنا. |
Hükümetlerin, doğal kaynaklardan elde ettikleri gelirleri vatandaşa rapor ettikleri basit bir girişim. | TED | إنها فكرة بسيطة للغاية حيث ينبغي على الحكومات إبلاغ مواطنيها بالإيرادات التي لديها. |
Ancak herhangi başka bir robotla başlarsa basit bir talimatlar dizisi takip ederek sıfır-robotuna doğrudan ulaştıracak bir yol bulabilir. | TED | ولكن إذا بدأ بأي آلي آخر، لايزال بإمكانه إيجاد طريق يقود مباشرةً للآلي الصفري من خلال إتباع سلسلة تعليمات بسيطة. |
Bir çiçeğin kokusu gibi basit bir şeyin kuvvetli anıları tetiklemesinin sebebi nedir? | Open Subtitles | لماذا, هذا الأمر البسيط مثل رائحة الورد يمكن له أن يحفز ذكريات قوية؟ |
Size basit bir soru sorayım çok basit de bir cevabı var. En yüksek | TED | واسمحوا لي ان اطرح عليكم سؤالا بسيطا مع إجابة بسيطة جدّا. من الذي يملك أكبر ميزانية عسكرية؟ |
Filmi yapmak için yola çıktığımda faillerin ve mağdurların basit bir hikayesi olacağını umuyordum. | TED | وعندما قررت أن أصنع الفيلم كنت أتوقع أن تكون قصة بسيطه عن الجناة والضحايا |
Şimdi buna basit bir cevap şudur ki genler dil gibi çok karmaşık şeylerin ortaya çıkmasını yalnız başlarına değil, hepsi beraber belirlerler. | TED | الإجابة البسيطة لهذا أن الجينات، لا تستطيع لوحدها، أن تحدد النتيجة لأشياء معقدة مثل اللغة. |
Ve degisim zamanlarinda, bizim bu yeni seceneklere ihtiyacimiz var cunku mevcut cozumler basit bir ifadeyle ise yaramiyor. | TED | وفي أوقات التغيير هذه, نحتاج أن نجدد خياراتنا لأن الحلول الموجودة أصبحت بكل بساطة قديمة الطراز. |
Bana hepsinin basit bir kaza olduğuna inanmak zor geliyor. | Open Subtitles | أجد من الصّعوبة تصديق بأنّ هذا كان كلّ ببساطة حادث. |
Ebeveynlerime göre, şu an kolsuz bir üst giymem kadar basit bir şey olan omuzlarımın görünüyor olması, beni değersiz yapıyor. | TED | وبالنسبة لوالدي، فكوني أفعل شيئًا بسيطًا كارتدائي لثوب بلا أكمام يظهر كتفي، كما الآن، ذلك يجعلني غير جديرة. |
basit bir şekilde bile yazabiliriz, 1,3 veya 1,6 gibi. | TED | ويمكن حتى أن نكتبه بشكل أبسط مثل 1.3 أو 1.6. |
Genç adam, suçlandığın "güvenlik kameralarını çalma" fiili basit bir vandalizmden fazlasıdır. | Open Subtitles | إيها الشاب سرقتك لآلات التصوير تلك كانت أكثر من مجرد فعل تخريبي |
bu cok basit bir biyoteknoloji. Ve bunu isterseni milyarlarca kere yapabilirsiniz. | TED | وهذه تكنولوجية حيوية في غاية البساطة. ويمكن أساسا القيام بهذا مليار مرة. |
basit bir at arabasıydı. Karnım aç. | Open Subtitles | ولكن هذه كانت مجرد مركبة الرجاء كنت جائعا |
Kararı sana bırakmıyorum. Sana basit bir soru soruyorum. | Open Subtitles | لست أضعه على عاتقك أنا أسألك سؤالاَ بسيطاَ |
Böylesine basit bir soruyla seksenlerdeki gibi... dalga mı geçiyorsunuz? | Open Subtitles | لقد سأل سؤالاً بسيطاً وأنت تردي عليه بتهكم من الثمانينيات؟ |