| Dünyadaki diğer her şey, beni rahatsız edebilecek veya dikkatimi dağıtacak her şey ortadan kayboluyor ve sadece ben kalıyorum. | TED | وكل شيء آخر في العالم، أي شيء آخر قد يضايقني أو قد يستحوذ على انتباهي، يبتعد بعيدًا، ومجرد أنني هناك. |
| Ama sorarsa... ziyaretçim olduğunu ve beni rahatsız etmemesini söyle. | Open Subtitles | ولكن إن سألت, قولي لها أن لدي ضيوف وألا تزعجني |
| beni rahatsız eden bazı şeylerle ilgilenecek zamanınız var mı, acaba? | Open Subtitles | هل لديك بعض الوقت لفحص بعض الأشياء التي كانت تضايقني ؟ |
| beni rahatsız ediyorsun. Kendine anahtar yaptırmalısın! | Open Subtitles | أنتِ تزعجيني يجب أن تصنعي نسخة من المفاتيح |
| Bunu atmak beni rahatsız ediyor ama saklamak da çok rahatsız ediyor. | Open Subtitles | كم يزعجني أن أقوم برمي هذه. و كم يزعجنى اكثر الاحتفاظ بها. |
| Ama sanırım beni rahatsız eden bir şeyi seninle konuşmamızın vakti geldi. | Open Subtitles | لكنني اعتقد انه الوقت الملائم لنجري حديثا بيننا عن شيء كان يضايقني |
| Kimse bir şey söylemesin. İçerde kalırım. beni rahatsız etmez. | Open Subtitles | لا تنفذوا ما يطلبه, سأؤدي فترة سجني فلا يضايقني الأمر |
| Müsaade edersen, kapıyı kapatacağım. lşık beni rahatsız ediyor. | Open Subtitles | سأغلق الباب، إذا كنت لا تمانع الضوء يضايقني |
| Bundan sonra mayoyla çektirdiği tatil fotoğrafları beni rahatsız etmeyecek. | Open Subtitles | الرسالة الإلكترونية لا تزعجني بقدر صور إجازته في بزّة السباحة |
| CIA'de beni rahatsız eden birçok şeyden biri de bu. | Open Subtitles | انظري هذا واحد من أشياء كثيرة تزعجني بخصوص المخابرات المركزية |
| Bu problem yaklaşık on yıldır beni rahatsız ediyor. | TED | وهذه المشكلة ظلت تزعجني لما يزيد عن عقد كامل. |
| Arkadaşlarımla gezmeye giderken beni rahatsız etme diye kaç defa söyledim. | Open Subtitles | قلت لك لا تضايقني ثانية عندما أكون في جولة مع أصدقائي |
| - beni rahatsız eden bir çift nokta vardı ,öylesine düşünüyordum Buraya gelip bunları aydınlatmayı umdum. | Open Subtitles | هناك عدة نقاط تضايقني لذا فكرت بالمجيء وتوضيحها |
| Bu gece çalışacağım ve yarın sabah erkenden gidiyorum. beni rahatsız etmemeye çalış. | Open Subtitles | أنا أعمل هذه الليلة وسأغادر باكرًا غدًا لذا حاولي ألا تزعجيني |
| Bana bir içki ver. Yarım saat boyunca kimse beni rahatsız etmesin. | Open Subtitles | احضر لى شراب و لا يزعجنى احد فى النصف ساعة القادمة |
| beni rahatsız etseydi yapardım ama beni hiç rahatsız etmiyor. | Open Subtitles | اذا كان هذا يضايقنى فسأفعل لكنة لا يضايقنى على الاطلاق |
| Bakma ona. Çünkü sen ona bakınca beni rahatsız edecek şekilde etkiliyor onu. | Open Subtitles | لأنك تنظر إليها و هذا يؤثر عليها بشكل ما لا أرتاح له |
| Doğrusu işinin beni rahatsız edeceğini düşünmemiştim ama etti anlaşılan. | Open Subtitles | بصراحة، لم أعتقد أن عملكِ سيزعجني ولكن أعتقد أنه أزعجني |
| ama senin etrafta olmana alışık değilim ve beni rahatsız eden şeyler var. | Open Subtitles | ولكننى غير معتادة ان تكون بجوارى ويوجد بعض الاشياء التى تزعجنى |
| Bu Merkezde olamaz. Artık beni rahatsız etmeyi bırak! | Open Subtitles | ربما ليس في هذا القسم ولكن توقفي عن مضايقتي |
| Onları getirdiğim kişiyi beğenmediklerinde gece gelip beni rahatsız ediyorlar. | Open Subtitles | لذلك عندما أحضر أحد لا تحبه . يأتون في الليل و يزعجوني |
| Orda insanlar bana yabancı diyorlardı bu da beni rahatsız ettiğinden, buraya göç ettim. | Open Subtitles | و الناس دعوني اجنبي و هو ضايقني حتى اني لجأت الى هنا |
| Eve gidiyorum. Bir daha beni rahatsız etme. | Open Subtitles | انا ذاهب الى منزلى لا تضايقنى اكثر من ذلك |
| Hayatım monotonlaşmaya başladı. Bu beni rahatsız ediyor. | Open Subtitles | أحتاج عاماً لتصفية أعمالي هذا ما بدأ بإزعاجي |
| beni rahatsız etmeni bırakmanı istiyorum. | Open Subtitles | أنا أتساءل عما إذا ستتوقف من ازعاجي |