Teşekkür etme fırsatı vermemiştin. O kitap benim için çok önemliydi. | Open Subtitles | أنت لم تعطنى الفرصه لكى أشكرك فهذا الكتاب هام بالنسبة لى |
Bana vediğin bu fırsatı takdir etmememden değil, çünkü ediyorum. | Open Subtitles | ليس لأنني لا أقدر الفرص التي تأتي إليّ، فأنا أقدرها |
Bütün öğretmenlerimize istedikleri ve hak ettikleri desteği verme fırsatı beni heyecanlandırıyor. | TED | أنا جد متحمس لهذه الفرصة لمنح جميع مدرسينا الدعم الذي يحتاجونه ويستحقونه. |
Artık Tesla'nın eline, Şikago'da bir tarih yazma fırsatı geçmişti. | Open Subtitles | والان , تيسلا لديه فرصه ليغير التاريخ هناك في شيكاغو |
Konu teknoloji olunca, onu bu mavi gökyüzü fırsatı olarak konuşuyoruz. | TED | عندما نتحدث عن التكنولوجيا، فإننا نميل للتحدث عنها وكأنها فرصة خيالية |
Artık Tanrı'ya olan borcunuzu ödeme zamanı. Bu fırsatı kaçırmamalısınız. | Open Subtitles | فرصتك الآن لتردّ دينك لله، يجب أن تغتنم هذه الفرصة. |
Böyle bir fırsatı yakalayamazdık ve Krallığımızda böyle farklı yerleri göremezdik. | Open Subtitles | لم نكن لنحظى بفرصة كهذه لرؤية العديد والعديد من الممالك المختلفة |
Bu fırsatı kullanacağız ve ona saygı duyarak bunu ödeyeceğiz | Open Subtitles | لابد ان ننتهز هذه الفرصه للعوده و الصلاه احترام له |
Değilim. Uygun fırsatı yakalarsa, beklemeyebilir. | Open Subtitles | انا غير متأكد.الا اذا وجد الفرصه المناسبه |
Umarım bu iş bitmeden, elime seni, senin onu kullandığın gibi kullanma fırsatı geçer. | Open Subtitles | اننى اتمنى فقط قبل ان تنتهى هذه المهمه ان تكون لدى الفرصه لاستخدمك بنفس الطريقه التى استخدمته بها |
İnsan deneyimini ilerletmek için programlama kullanma fırsatı elimizde Bu aralar daha yeni başlıyoruz. | TED | إن الفرص لاستعمال الحوسبة لتطوير خبرة الإنسان في متناول يدنا، هنا والآن، نحن نبدأ فحسب. |
Nil timsahları bu kısa süreli fırsatı tepemez. | Open Subtitles | تماسيح النيل الموجودة لا تستطيع تحمل تضييع مثل هذه الفرص العابرة |
Bugün vuruldu, biz de bu fırsatı görsel zarı değiştirmek için kullanıyoruz. | Open Subtitles | لاشيء. لقد أطلق عليه النار اليوم ونحن نستغل الفرصة لإستبدال اللحاء البصري |
Eğer benim askeri taktiklerimi kullanmış olsaydık Dola'nın bizimle uğraşmaya fırsatı kalmazdı! | Open Subtitles | اذا بدئت اساليب الجيش خاصتي دولا لن تمتلك الفرصة لتدخل معنا اطلاقا |
Laboratuar işini bitirmeden önce... sana kendini açıklama fırsatı vermek istedim. | Open Subtitles | انا اعطيك فرصه لتفسر نفسك قبل ان ينتهي العمل في المختبر |
Ama bu fırsatı kaçırmamanı istiyorum çünkü çocukken benim için çok önemliydi bu. | Open Subtitles | لكني اريدك ان تمنح هذا فرصه لأنها عنت لي الكثير عندما كنت طفلاً |
Ve daha önce hiç konuşma fırsatı bulamadığım pek çok insanla arkadaş oldum. | TED | وأصبحت صديقاً للكثير من الناس لم تكن لدي فرصة للحديث معهم من قبل. |
Eline geçen bu ilk fırsatı boşa harcamanı istemiyorum, hepsi bu. | Open Subtitles | لا أريدك أن تضيعي فرصتك الأولى، هذا كل ما في الأمر |
Ona ölmeden önce söylemek istediğim her şeyi söyleme fırsatı bulamadım. | Open Subtitles | لم أحظ بفرصة لأخبرها بكل ما أردتُ قوله لها قبل وفاتها |
Sonunda isyancı ordusu güneye yöneldi, özgür olmak için ellerindeki son fırsatı geri tepmişlerdi. | TED | في النهاية، تحول جيش الثوار إلى الجنوب متجهاً لما ستكون فرصته الأخيرة في الحرية. |
Fiona'nın babasıyla durumu düzeltmek için tek fırsatı da ormanda kaybolarak heba ediyorum' | Open Subtitles | فرصتي الأخيرة لتحسين الأمور مع والد فيونا وإنتهت إلى أنني مفقود في الغابة معك |
Özür dileme fırsatı bulamadığı için üzülmelisin. | Open Subtitles | عليك أن تشعر بالأسى أنه لم يصل لفرصة الاعتذار |
Düşündüğünüz zaman, aslında devasa bir yatırım fırsatı ve politik değişim ve filantropiyi teşvik edecek bir fırsat. | TED | إذا فكَّرتم في الأمر، إنها بالفعل فرصة هائلة للاستثمار وفرصة لدفع عجلة التغيير في مجال السياسات والأعمال الخيرية. |
Ne sıklıkla yaşamında ne kadar geliştiğini keşfetme fırsatı geçiyor? | Open Subtitles | بالضبط. كَمْ في أغلب الأحيان في الحياةِ تَتحمّلُ فرصةً لإكتِشاف حقاً كَمْ أنت هَلْ تَطوّرَ؟ |
Dinleyin, bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. | Open Subtitles | اسمع، أنا فقط اريد ان اشكركم لهذه الفرصةِ العظيمةِ |
Bu yüzden fırsatı tepip, bu güzelim masum çiçeklerle olmuyorsun. | Open Subtitles | هذا سبب أنك أفسدت فرصتنا مع هذه الزهور البريئة الحبّوبة |
Bir hayatı yönlendirme, destekleme ve birçok yol kullanarak; yönetme fırsatı. | Open Subtitles | أن أحظى بالفرصة للإرشاد والدعم، ومن خلال طرق عديدة، أُوجه حياة. |