Şimdi, bu, güven kaymasının nasıl davranış ve tüm sektör çerçevesinde meydana geldiğine gerçekte güçlü bir örnek, hikayeyi geriye döndüremezsin. | TED | الآن، هذا هو توضيح قوي حقًا كيف بمجرد أن حدث تحول الثقة حول السلوك أو القطاع بالكامل، فلا يمكنكم عكس القصة. |
Hayır. Naylonla, tek ve güçlü bir ip teli yapılıyor. | Open Subtitles | لا، الأمور أبسط الأن سنصنع خيط فردي قوي من النايلون |
- Bu güçlü bir motivasyon olabilir. - Evet olabilir. | Open Subtitles | ــ يبدو أن هذا محفز قوي ــ أجل, يبدو كذلك |
Öyle güçlü bir büyü ki... ben bile tüm büyümle yapamam. | Open Subtitles | التعويذة قويّة لدرجة أنّي مع كلّ سحري لمْ أستطع تحقيقها لوحدي |
Ölüm'ün ruhunu içine alacak kadar güçlü bir vücut yaratmak için yardımımı kullandılar. | Open Subtitles | لخلق جسد قويّ كفاية لإحتواء روح الموت و لقد أعادوا الفضل لكِ حقاً |
Şunu kabul etmeliyim ki çok daha güçlü bir Goa'uld'un temsilcisiyim. | Open Subtitles | أنا يجب أن أعترف بأني مجرد مبعوث لجواؤلد قوي أكثر بكثير. |
Beni yakalayabilecek kadar güçlü bir erkek bulabilmeyi çok isterdim. | Open Subtitles | أنا اود إيجاد رجل قوي بما فيه الكفايه ليمسك بي |
Çok güçlü bir zihnin olmalı. Ben kendiminkini kontrol edemiyorum çünkü. | Open Subtitles | لابد من أنك تملك عقل قوي, لأني لا أستطيع التحكم بعقلي |
Onlardan özgürlüklerimizi koruması için güçlü bir lider seçmelerini istiyorum. | Open Subtitles | إني أطلب منكم انتخاب قائداً قوي ليتم حفظ تلك الحريات |
Eski karınız ve kızım çok güçlü bir organizasyon tarafından kaçırıldılar. | Open Subtitles | أم جانبه؟ تم اختطاف طليقتك وابنتي من قبل تنظيم قوي للغاية.. |
Bu, Batı tıbbını farklı ve güçlü bir yola sokacaktı. | Open Subtitles | ستقدم علماً غربياً في الطب علي نهج مميز و قوي |
Bileşimindeki kantaridlin çok güçlü bir zehirdir ve radyasyona benzer tahribe sebep olabilir. | Open Subtitles | العنصر الفعال كانثيدرين هو سم قوي ويمكن ان يسبب اضرارا قوية كالتسمم الاشعاعي |
Çok güçlü bir silaha sahip olduğundan başka bir olasılık düşünemiyorum. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أفكر فيه الآن هل في حوزته سلاح قوي |
Bree Van de Kamp güçlü bir adam karşısında... kendini çaresiz buldu. | Open Subtitles | بري فان دي كامب وجدت نفسها دون حيلة في وجه رجل قوي |
Diğer taraftaki dostumuzla güçlü bir irtibat kurmak için fırsat kullandık. | Open Subtitles | سنحت لنا الفرصة وحسب، بإقامة اتصال قوي بصديقنا من الجانب الآخر. |
Gücünü emebilmek için güçlü bir cadının mezarını kutsamam gerekiyor. | Open Subtitles | أحتاج لتسخير رفاة ساحرة قويّة لكيّ يمكنني استمداد سحر سلالتي |
Bazen cadılar güçlü bir tılsım ya da eseri gücü içine gizleyerek saklar. | Open Subtitles | أحيانًا يخفي السحرة ماهيّة طلسم قويّ أو قِنية عبر تخبئة السحر في داخلها. |
Güzel. Kendini korumaya yönelik güçlü bir güdüsü var demek. | Open Subtitles | حسنا ان هذا يشير إلى غريزة قوية للحفظ علي النفس |
Yeniden başlarsak ve düğümün basitçe diğer yönünden gidersek, bunu elde ediyoruz, güçlü bir düğüm. | TED | إذا بدأنا من جديد وبكل بساطة اخذنا الإتجاه الآخر حول العقدة، سنحصل على هذا، الشكل القوي من هذه الربطة. |
Onu destekleyen kendi özel ordusuyla çok güçlü bir adam. | Open Subtitles | رجل ذو نفوذ هائل للغاية بصحبة جيشه الخاص الذى يسانده. |
Bu benim başıma geldiğinde, Babamla geçirdiğim güçlü bir deneyimi hatırlıyorum. | TED | عندما يحدث ذلك لي، أتذكر تجربتي القوية التي عشتها مع والدي. |
Baka güçlü bir adamdı. Onu öldürmek için güçlü eller lazım. | Open Subtitles | باكا كان رجلا قويا لابد أن يدين قويتين قامت بتحطيم عنقه |
Şimdi, Lydia, "saldırma" oldukça güçlü bir ifade olmuyor mu? | Open Subtitles | ليديا ان كلمه يهاجم تلك كلمه قويه ,الا تعتقدي هذا ؟ |
Çok güçlü bir tren değil ama elinden hâlâ iş gelir. Tamam. | Open Subtitles | و هو ليس بأفضل حالاته لكن ما يزالُ قويّاً بعض الشيء. |
Daha cesedi bile soğumadı ama George'un tek derdi güçlü bir eş bulmak. | Open Subtitles | إن جثتها لم تدفأ في قبرها وكل ما يهتم به هو الإيقاع بزوجة جديدة ذات نفوذ |
Akış sitomterisinde taşıyıcı dediğimiz bir araca sahip olmayı başardım; büyük, güçlü bir lazer, üstelik firmasından parayı geri alma garantisi de var, eğer gemide işe yaramazsa geri alacaklardı. | TED | لذا تمكنت من الحصول على ما نسميه جهازاً كبيراً لقياس التدفق الخلوي، وهو ليزر كبير وقوي مع ضمان استعادة الأموال من الشركة إذا لم يعمل على متن سفينة، سوف يعيدونه. |
Yani bir kez daha National City'de süper güçlü bir canavar tasmasından kurtuldu. | Open Subtitles | لذا, مرة اخرى وحش ذو قوة خارقة اطلق له العنان في مدينة نيويورك |
Birkaç yıl önce baban, Moriarty kadar güçlü bir düşman edinmişti. | Open Subtitles | منذ عدة سنوات والدك صنع عدوا لنفسه من شخص بقوة موريارتي |
Beni öldürürsen, ikinci bir şansı olur! O güçlü bir şirketin CEO'su. | Open Subtitles | لو قتلتني، فإنّه سيبدأ من جديد إنّه الرئيس التنفيذي لشركة ذات سُلطة. |