Gördüğüm şeyi size anlatamam, rahip. Bu büyük bir günah. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أقول لك يا أبتي، أنها خطيئة عظمى |
Meg, senin yaşında bir kız için erkeklere bakmak günah değildir. | Open Subtitles | ميغ ، انها ليست خطيئة بان تعجبي بالاولاد في هذا العمر |
Tamam, görünüşe göre o günah topları bizim düşündüğümüzden hızlı çalışıyormuş. | Open Subtitles | حسناً، لقد اتضح أن كرات الخطيئة مفعولها أسرع مما كُنّا نتوقع |
Ama önceden de pederdin! Bu bir günah! Bir günah! | Open Subtitles | لكنك الآن أنت كاهن سيعد هذا الآن ذنب ، خطيئه |
Ya da erkek vampirle. En büyük günah gibi bir şey. | Open Subtitles | أو حتى مع مصاص دماء رفيق ، هذه تعتبر أكبر الخطايا |
O sadece bir günah keçisi. Ben başka birinin peşindeydim. | Open Subtitles | انها مجرد كبش فداء أنا كنت أعني بها شخص آخر |
günah çıkarma odasında mastürbasyon yapmanın... günah anlayışımı cezbeden bir tarafı vardı.. | Open Subtitles | كانت هناك شئ في الاستمناء على كرسي الاعتراف يجعلني اتجاوز الاحساس بالخطيئة |
Evet,sonrada bana homoseksüelliğin günah olduğunu söyledi, ve tanrının gazabına uğrayacağımı. | Open Subtitles | أجل ، أجل .. عدا أنها أخبرتني أن الشذوذ الجنسي خطيئة |
Zarfı yalamak bir günah olsa da, bunlardan 100 tane gönderdim bile. | Open Subtitles | لقد قمت بإرسال حوالي 100 خطاب, بالرغم من أن لعق الخطابات خطيئة, |
Tanrımıza hizmet için yapılan hiçbir davranış asla günah sayılamaz. | Open Subtitles | أي عمل في الخدمة الرب لا يمكن أن يسمى خطيئة |
Federal Şerife yalan söylemenin sadece günah değil, suç da olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | أتدرين أن الكذب على مارشال إتحادي ليس مجرد خطيئة بل هو جريمة |
Avrupa'daki ilk Yahudi ve Hıristiyan yazarlar şarabı ritüellere soktular ancak aşırı sarhoşluğu günah olarak gördüler. | TED | أدخل اليهود والمسيحية الأوائل في أوروبا النبيذ للطقوس الدينية ولكن اعتبروا الاستهلاك الكبير خطيئة. |
Bahse varım birçok insan annelerinden nefret etmenin günah olduğuna inanır. | Open Subtitles | أراهن أن معظم الناس يعتقدون أنه من الخطيئة أن تكره أمّك. |
günah mağarasına girebileceğimizi ve zararsız çıkabileceğimizi düşündük ama çok zarar verdik. | Open Subtitles | ظننا أن بوسعنا دخول جبّ الخطيئة ونخرج سالمين لكننا في المقابل تلوثنا |
günah haftamız sadece beni ikna etme planının bir parçasıydı. | Open Subtitles | وأسبوع الخطيئة الذي قضيناه معاً كان جزءً من خطته لإقناعي |
Tanrımıza hizmet için yapılan hiçbir davranış asla günah sayılamaz. | Open Subtitles | لا يوجد أي خدمة تتم من أجل الإله وتُسمى ذنب. |
7 ölümcül günah, hepsi onun için! | Open Subtitles | ستحدث كل الخطايا السبعة القاتلة بالنيابة عنها |
İster komplocu ister günah keçisi olsun saldırganlar onu tanıyormuş. | Open Subtitles | متآمرة أو كبش فداء بكل الأحوال هي معروفة لناصبي الكمين |
Sonra cemaatin önünde diz çöküp günah çıkarma şansına sahip olacaksın. | Open Subtitles | عندها قد نفكر بجعلكي تركعين حتى السماح و قبل الاعتراف الجماعة |
Olabildiğince iyi günah çıkartacağım ama kalbimde bir boşluk var. | Open Subtitles | أريد الإعتراف وكأن هذا أفضل ما يمكنني فعله لكن قلبي فارغ |
Barış getirdim ve bir "günah" kadar açım! | Open Subtitles | أنـا أكثر جوعاً من الذنب ومُسـالم لأبعد الحدود |
Haftada bir günah çıkarıyor olabilirsin, ama Büro günahları affetmez. | Open Subtitles | ربما تقوم بالأعتراف مرة بالأسبوع ولكن مكتبنا لا يغفر الذنوب |
Son günah çıkarmamdan bu yana çok zaman geçti. Aklında ne var, evlat? | Open Subtitles | لقد مرّ وقت طويل على آخر اعتراف لك، ماذا يدور بخلدك يا بنيّ؟ |
Affedilemez, canice bir günah işledin ve şimdi... sen ve senin aciz ırkın Tanrının gazabını çekeceksiniz. | Open Subtitles | أنظر , لقد أرتكبت ذنباً بشعاً ولا يٌغتفر وستعانى أنت وقومك من غضب الإله |
Pazar okulunda hırsızlığın günah olduğunu öğrendik. | Open Subtitles | في درس يوم الأحد تعلّمنا أن السرقة هي إثم |
İster bunu günah olarak adlandırsınlar isterlerse sadece pişmanlıklarını dile getirsinler, suçluluk duyguları evrensel. | TED | سواء يسمونها خطايا او ببساطة يقولون انهم نادمون ذنبهم عام |
Eşcinsel vatandaşlar gerçek siyasi gündemi dağıtmak için günah keçisi yapıldı. | TED | هؤلاء المواطنين هم كبش الفداء لصرف النظر عن المشاكل السياسية الحقيقية. |