Ben ona güveniyorum o yüzden sen de bana güvenmek zorundasın. | Open Subtitles | حسنا ، انا أثق بها إذا عليك أنت أن تثق بي |
Birinin yanında olmak ve onun seni bırakmayacağına güvenmek cesaret gerektirir. | Open Subtitles | تلزمكَ شجاعةٌ لتأخذ بيد شخصٍ آخر، و تثق أنّه لن يتركك. |
Bana güvenmek zorundasın Clara, ben gerçeğim. Bir adım daha. | Open Subtitles | يجب أن تثقي بي، كلارا أنا حقيقيّ، خطوة أخرى فقط |
Yerinde olsam bunu yapmazdım. Cidden sevgiline güvenmek istiyor musun? | Open Subtitles | لن أفعل ذلك لو كنت مكانكِ أتريدين حقاً الوثوق بصديقكِ؟ |
Bu davada Dedektif Marks'a güvenmek kötü bir fikir gibi gelmiyor. | Open Subtitles | قد لا تكون فكرة سيئة الثقة بالمحققة ماركس في هذه الحالة |
Yapmamız gereken çocuklarımıza uyuşturucudan uzak durmaları için sadece güvenmek. | Open Subtitles | حسنا, يجب ان نثق بأطفالنا انهم سوف يبتعدون عن المخدرات. |
Seyahat etmenin bana öğrettiği bu oldu: Bedenin hafızasına, beynin hafızasından daha çok güvenmek. | TED | ذلك ما علمني له السفر، أن تثق بذاكرة الجسد أكثر من ذاكرة العقل. |
Biliyorum, bana inanmak için sebebin yok, ama bana güvenmek zorundasın tamam mı? | Open Subtitles | ، ليس لديك سبب يجعلك تُصدّقني لكنّك يجب أن تثق بي |
Birini severseniz, ona güvenmek zorundasınız. Aksi düşünülemez. | Open Subtitles | عندما تحب أحداً يجب أن تثق بة لا توجد طريقة أخرى |
Tüm açıklar kapatıldı, bana güvenmek zorundasın. | Open Subtitles | حسناً, يجب أن تثق بوعدي أن أية اختلالات أخرى تمّ حسمها. |
Ama şimdi bana güvenmek zorunda kalacaksın, değil mi? | Open Subtitles | حسناً, عليك أن تثقي بي الآن, أليس كذلك ؟ |
Bana güvenmek zorundasınız. | Open Subtitles | عليك أن تثقي بي, فباستطاعتي أن أفعل ذلك. |
Sana güvenmek istiyorum, ama bunları yeniden kullanma riskini göze alamayız. | Open Subtitles | أريد أن أثق بكِ ولكن لايجب أن نخاطر باستخدامكِ للبطاقة مجددا |
Bana güvenmek zorunda değilsin. Ama sana güvendiğimden kesin eminim. | Open Subtitles | لست مضطرة للثقة فيّ، لكنّي أعلم يقينًا أنّي أثق بك |
Şu an sana güvenmek benim için oldukça zor bebeğim. | Open Subtitles | إنه من الصعب علي حقاً الوثوق بك الأن , حبيبتي |
Ağabeyimin hükümet politikası konusunda bana güvenmek gibi bir huyu yoktur. | Open Subtitles | أخي ليس من عادته كثير الوثوق بي . بشان سياسة الحكومة |
Sanırım şu an sana güvenmek konusunda biraz sorun yaşıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن لدي القليل من المشاكل في الثقة بك حالياً |
Hevesin takdire şayan ama kendine aşırı güvenmek bir hatadır. | Open Subtitles | أوافق على الحماسه التي لديك، ولكن الثقة المفرطة تكون فخ. |
Sanırım ikimiz de kütüphaneciye güvenmek zorunda kalacağız, değil mi? | Open Subtitles | أعتقد بأنّ علينا معاً أن نثق بأمين المكتبة، أليس كذلك؟ |
Sana güvenmek için çabalıyorum ama ne zaman kafamı çevirsem hiçbir anlam ifade etmeyen şeyler olduğunu görüyorum. | Open Subtitles | أنا أحاول أن اثق بك ولكن في كل مرة أنظر في جهة أخرى أجد شيئا مختلفا |
Ama iyi haber şu ki, beni izlersen güvenmek zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | لكنّ الخبر الطيّب هو أنّكِ إذا تبعتِني، فلستِ مضطرّة للوثوق بي |
Yani, kendine güvenmek ukalalık gibi bir şey, ama daha iyi açıdan. | TED | اقصد, انها ثقة تجعلك متعجرفًا لكن بطريقة جيدة |
Ve bu yüzden, sadece büyük veriye güvenmek bir şeyleri kaçırma ihtimalini artırarak zaten her şeyi bildiğimizi düşündürerek bizi yanıltır. | TED | لذلك الاعتماد على البيانات الضخمة وحدها يزيد فرصة إغفال شيء ما، في الوقت الذي يتهيأ لنا أننا نعرف بالفعل كل شيء. |
Pardon, bak, ama sadece onun içgüdüleri güvenmek öğrendim. | Open Subtitles | إنظر ، لقد تعلمت لتوي أن أعتمد على غريزتها |
Bir konuda bana güvenmek zorundasın. | Open Subtitles | أنت ستضظرين أن تضعي ثقتك في حول هذا الأمر الهام |
Demek ilk izlenime güvenmek gerekirmiş. | Open Subtitles | أترين ؟ يجب عليك دائما أن تثقى بإنطباعك الأول |
Bazen onlarla doğarak ve bazen doğal afet olduğuna güvenmek zorunda kalarak. | Open Subtitles | أحيانا تكون في فطرتنا وأحيانا يجب أن نعتمد على القضاء والقدر فحسب |