Bu, benim eve getirdiğim o korkunç şeyden kaçma yerleri. | Open Subtitles | إنها مهربهم من الشئ المروع الذي أحضرته أنا إلى المنزل |
Onu eve getirdiğim ilk gece beşiğine yatırıp uyumasını izlerken düşündüm: | Open Subtitles | أول ليلة أحضرته للبيت جلست قرب مهده وراقبته وهو نائم وفكّرت |
Hayır, ben yüzük yastığını ve getirdiğim 7 hediyeyi alıyorum. | Open Subtitles | كلا ، سآخذ وسادة الخاتمين والـ7 هدايا التي أحضرتها إليه |
- Kale'den getirdiğim kristalde ona yardım edecek bir şeyler olmalı. | Open Subtitles | لابد أنه هناك شيء بالكريستالة التي أحضرتها من الحصر يمكنه مساعدتنا |
Kendime ve bu dünyaya getirdiğim lanete bir son vermenin vakti geldi. | Open Subtitles | حان الوقت لإبطال هذه اللعنة التي جلبتها على نفسي وعلى هذا العالم. |
Tamara'yı bize getirdiğim anda sanat ve zanaat konusunda ortak paydada buluştular. | Open Subtitles | في ذلك الوقت احضرت تمارا انها ماهره في الفنون اليدوية |
Ve size uzun bir nutuk çekmek yerine bugün yanımda getirdiğim bir icatım hakkında konuşmak istiyorum: 44. icadım. Yok, bu da doğru değil. | TED | ومن دون خطب عصماء أريد أن أتحدث إليكم عن اختراع أحضرته معي اليوم اختراعي الرابع و الاربعين لا هذا غير صحيح أيضا |
Hatta yanımda getirdiğim kayıt cihazıyla seslerini kaydetmek de istiyorum. | Open Subtitles | وسأقوم حتى بتسجيل أصواتهم على جهاز أحضرته معى |
Yüzünde tamamen eve getirdiğim köpeğin aslında bir fare olduğunu söylediğin zamanki ağabey bakışı var. | Open Subtitles | لديك نظرة الأخ الأكبر على وجهك بالكامل مثل الوقت الذي قلت لي فيه أن الجرو الذي أحضرته إلى المنزل كان جرذا |
Bunun sağlığıma faydası olacağını düşünmüyorum, Doktor. Şimdi bunu rüşvet olarak düşünmeyin ama getirdiğim Japon tabancası sizin olabilir. | Open Subtitles | اسمع، إن كنت تقبل الرشاوي فيمكنك أخذ المسدس الياباني الذي أحضرته |
Eve getirdiğim mendil vardı ya, nerede biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرفين أين تلك المنشفة التي أحضرتها معي ؟ |
getirdiğim belgeler tamam mı? | Open Subtitles | الوثائق التي أحضرتها هل جميعها سليمة معك؟ |
- Yaklaşık bir ay sürüyor. - getirdiğim kadar elde etmek için. | Open Subtitles | تستغرق العملية شهراً للحصول على نفس الكمية التي أحضرتها |
Son getirdiğim kutunun parasını ödemedin hala. | Open Subtitles | انت لم تدفع لى فى العلبة الماضية الذى جلبتها لك |
Bu benim getirdiğim su çünkü yangınlar beni susatıyor. | Open Subtitles | هذا هو المياه التي احضرت بسبب حرائق تجعلني العطش . |
- getirdiğim yemek ne kadar idare eder? | Open Subtitles | تجهيز الغذاء الذي جلبته أنا لى متى يدوم؟ |
Şimdi ise buradasın, seni getirdiğim bu yerde. | Open Subtitles | ،والآن أنت هنا .في المكان الذي أحضرتك إليه |
Todd'dan getirdiğim postalar nerede? | Open Subtitles | اين هي كل الرسائل التي احضرتها من عند تود ؟ |
Kendisi için seni buraya getirdiğim, ve bir gün seni tanıştıracak olduğum adamın adını. | Open Subtitles | اسم الرجلِ للذي احضرتك هنا من اجلة الذي سَأُقدّمُك اليه يوماً ما |
Yani size kendim ve dışarıda tanışıp şu an içeri getirdiğim bu duvar hakkında bir hikaye anlatmak için buradayım. | TED | لذلك أنا هنا لأخبركم بقصة عني وهذا الجدار الذي تعرفت عليه في الخارج، والذي أجلبه الآن للداخل. |
Aksine, sizi İngiltere'ye beş parasız getirdiğim için ben size bir özür borçluyum. | Open Subtitles | على العكس, أنا أدين لكِ بأعتذار, فلقد أحضرتكِ إلى إنكلترا و أنا مفلس |
- Ne için? - Seni buraya getirdiğim için. | Open Subtitles | -على إحضارك إلى هنا , هيا أخبرنى |
Polisi getirdiğim için ödeştik, tamam mı? | Open Subtitles | لكن بإحضاري لك هذا الشرطي يعني أننا متصافين . هل تفهمني؟ |
Seni buraya getirdiğim için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسفه لأني جلبتك هُنا. |
Kendiminkini getirdiğim gibi, bunları da... bunları da kullanabilirim. | Open Subtitles | حَسناً، طالما جَلبتُ شراشفي، من الأفضّل أن... منالأفضّلأنأستعملُهم. |
Ben yoksul biriyim, cömert efendim. getirdiğim bilgi çok değerli. | Open Subtitles | أنا رجل فقير أيها الكريم الذى سآتيك به يساوى الكثير |