Ve Rusya'dan sevgilerle. hardal gazıyla kullanabilirsin. | Open Subtitles | ومن روسيا مع الحب أنت يمكن أَن تستعمل غاز خردل مع ذلك |
Hayır ,hayır, yani bu domuzlar için hiç hardal yok. | Open Subtitles | لا، أعني، عدم وجود خردل على لحم الخنازير |
Ceketi giymeyecektim ama, gömleğimin arkasında hardal lekesi var. | Open Subtitles | لم أكن سأرتدي السترة لكن القميص عليه خردل على ظهره |
Bunlar neydi? Sarı hardal. Sarı hardalın içinde ne var? | TED | كيف كانا؟ مسطردة صفراء. ما الذى كان فى المسطردة الصفراء؟ |
Haftada üç dört kere hardal ve çörek yediğimden yeterince kazandığını düşünüyordum. | Open Subtitles | رغم ذلك اعلم انه عمل جهده كي اصل الى ان احصل على البسكيت والخردل ثلاث مرات او اربعة في الاسبوع |
Sarı şeyler, acı hardal değil, yengecin pankreası. | Open Subtitles | و هذه المادة الصفراء ليست خردل إنها بنكرياس السرطان |
Ben sadece stadyum hardal şişelerinden bir çift ve seni geri almak için döndüm. | Open Subtitles | ليس لوقت طويل، عدت لكى آخذك وعلبتين خردل وآخذك معى |
Çeşnili bir İtalyan olabilirim ya da ballı hardal. | Open Subtitles | لا أدرى، ربما أكون إيطالى حار أو خردل لذيذ |
Birazdan oluşacak hardal lekesini saymazsak olay ne? | Open Subtitles | ماذا يحدث معك ، غير أن بقعة خردل على وشك أن تقع لك ؟ |
Neden bildiğin sarı hardal almıyoruz? | Open Subtitles | لماذا لا نستطيع فقط الحصول على خردل اصفر عادي؟ |
Çavdar, domates, turşu, fasulye filizi fıstık ezmesi, jambon, hindi, gravyer, hardal. | Open Subtitles | , شيلم , طماطم , مخللات , بينسبروتس زبدة الفستدق , لحم خنزير , لحم ديك رومي , جبنة سويسرية , خردل |
Normal hardal almak istemiştim. | Open Subtitles | معذرةً، قصدت شراء خردل طبيعي لكنعندماذهبتإلى المنزل.. |
Ballı hardal'ın bahsettiği yer de burasıydı. Girmeliyiz. | Open Subtitles | هذا كان ما يتحدّث عنه خردل العسل علينا الذهاب. |
Biri hardal gazıydı diğeri de methylphosphonofluoridate. | Open Subtitles | واحداً من تلك كانت خردل الكبريت والآخرى كانت الميثيل |
Daha karmaşık, kültürlü ve anlamlı bir hardal. | TED | مسطردة بمزيد من التعقيد و الثقافة والمغزى. |
Acı sos için bir otaku var ama hardal için bir otaku yok. | TED | هناك أوتاكو صلصة حارة، لكن لا يوجد مسطردة أوتاكو. |
Evet, evet. Soya sosu ve acı hardal ister misiniz? | Open Subtitles | نعم , نعم , اتريد صوص الصويا او المسطردة ؟ |
Sadece, üstündeki butonlara basıyorsun ve ketçap, hardal, mayonez veya çeşniden birini seçiyorsun. | Open Subtitles | اضغط على الأزرار بالأعلى ويمكنّك الاختيار من الكتشاب والخردل والميونيز والخضرة |
hardal ve soğan olsun. | Open Subtitles | مستردة مع البصل .اوه, وهذه ايضا |
Bunun için teşekkürler ama sadece kravatına hardal bulaştığını söyleyecektim. | Open Subtitles | شكراً لك على ذلك. لقد كنت ساخبرك فقط انه هناك مسطرده على ربطه عنقك. |
Bir tane, lütfen. hardal. Sağol. | Open Subtitles | واحد، رجاءً بالخردل من فضلك شكراً لك ماذا أَدين؟ |
Al, fazladan hardal seversin... | Open Subtitles | بيتي ، تفضلي أعرف بانك تحبين خردلا ً زياده |
Sosisine hardal isteyen var mı? | Open Subtitles | الذين يريدون المستطردة على النقانق؟ |
Ama gerçekten, ballı hardal gibi bir şey veya dijon dünyasındaki herhangi bir şey? | Open Subtitles | و لكن بجدية، شيء مثل الماسترد مع العسل او اي شيء من ديجون |
Yakın zamanda bulunan kavrulmuş balık ve etle kaplı 6 bin yıllık bir güvecin içinde de hardal bulundu. | TED | في الآونة الأخيرة، تم اكتشاف قدر عمره 6,000 سنة، يحتوي على أسماك متفحمة ولحوم، كما يحتوي أيضاً على الخردل. |
Acılı hardal da var. | Open Subtitles | هنا. - يَجيءُ، هو يُحْصَلُ على الخردلِ الكثير التوابلِ. |
Ketçap, hardal, hardal... | Open Subtitles | كاتشب ومستطردة ومستطردة.. |