Sizde bunu sağlayacaksınız ve... ...herşey felaket gidiyorsa, bedelini ödeyip... ...hayatınızı alırdınız. | TED | فتحمل شئ كهذا معك وإذا دُمر كل شئ يمكنك الدفع لشراء حياتك |
Müzik hayatınızı değiştirebilir, hem de her şeyden daha fazla. | TED | الموسيقى يمكن أن تغير حياتك أكثر من أي شيء آخر |
İnanılmaz derecede önemli bir şey yaparak hayatınızı iyi yönde değiştiren ve asla uygun bir şekilde teşekkür etmediğiniz birini hatırlamanızı istiyorum. | TED | أريد منكم ان تتذكروا شخصا قام بعمل شديد الأهمية و غير حياتك إلى إتجاه افضل, شخصا على الأرجح أنك لم تشكره ابدا. |
Sonuçta bir gün, bir faj hayatınızı kurtarabilir. | TED | في نهاية المطاف، إحدى العاثيات قد تنقذ حياتكم يومًا ما. |
hayatınızı kör bir adam için harcama düşüncesi sizi korkutmadı mı? | Open Subtitles | ألم تكن لديك مخاوف من قضاء حياتك مع رجل اعمى ؟ |
Hayır, Tanrı aşkına, sadece hayatınızı kurtarmaya çalışıyorum. Beni dinleyin. | Open Subtitles | لا أنا أحاول أن أنقذ حياتك, لغرض إلاهي, استمع إليّ |
- Senatör, bugün karımı ve kızımı kaçırdılar ve yine de hayatınızı kurtarabildim. | Open Subtitles | سيناتور ، كان لديهم زوجتى و ابنتى اليوم و مازلت استطيع انقاذ حياتك |
hayatınızı kurtarmak için sadece ve sadece bir şansınız var. | Open Subtitles | لديكِ فرصة واحدة و فرصة واحدة فقط لكي تنقذي حياتك |
Eğer ölmekten korkuyorsanız... hayatınızı, onu korumaya değer şekilde yaşamalısınız. | Open Subtitles | حسناً، إن كنت تخاف الموت فإن حياتك تستحق الحفاظ عليها |
Sonsuz hayatı kaybedecekseniz, neden burada şu anda hayatınızı kurtarma derdine düşesiniz? | Open Subtitles | لماذا تحافظ على حياتك هنا بينما تخسر حياتك الأبدية هناك بالأعلى ؟ |
Merkeze adım attığınız andan itibaren hayatınızı bize teslim ettiniz. | Open Subtitles | منذ أن وطأت قدمك هذا البيت أصبحت حياتك ملك لنّـا |
Bence geçen sene hayatınızı kurtardığım için bana bu kadarını borçlusunuz. | Open Subtitles | أضن أنك مدين لي بذلك بعد أن أنقدت حياتك العام الماضي. |
Eski hayatınızı siliyorlardı daha önce bulunduğunuz her yer, tanıdığınız herkes. | Open Subtitles | كان يمحون حياتك القديمة كل شئ قمت به, وكل شخص عرفته |
St. Louis'te aylar sürecek tedavi için hayatınızı değiştirmeniz pek mantıklı değil. | Open Subtitles | حسناً, بالكاد من المنطقي بالنسبة لك, آه, اعتزال كل حياتك لشهور متتالية |
Bütün hayatınızı kitap okuyarak geçirince, etrafta yaşanan her şeyi-- | Open Subtitles | عندما تقضي كل حياتك تقرأ تبدأ برؤية كل شيء كـ |
İsteseniz de istemeseniz de radikal şeffaflık ve algoritmik karar verme hızla geliyor ve hayatınızı değiştirecek. | TED | شئتم أم أبيتم، الشفافية المطلقة وخوارزميات اتخاذ القرار ستتغلغل سريعا في حياتكم، وستغير حياتكم. |
Ve arabanızda CD'leri bulunuyor, ve senfonilere gidiyorsunuz. Ve çocuklarınız enstrüman çalıyor. hayatınızı klasik müzik olmadan hayal edemiyorsunuz. | TED | ولديكم أقرص ليزرية في سياراتكم وتذهبون لحضور السمفونيات .. وأولادكم يعزفون الآلات ولايمكنكم تخيل حياتكم بدون الموسيقى الكلاسيكية .. |
Veya önceliğini artırarak ya da dikkatinizi ona vererek hayatınızı zenginleştirebileceksiniz. | TED | أو سوف تستطيعوا إثراء حياتكم بجعلها أولوية و بإعطاءها اهتمامكم. |
Eğer konuştuğunuz adamlara anlattıklarınızın hepsinin... yalan olduğunu söylerseniz hayatınızı kurtarabilirsiniz. | Open Subtitles | اذا اعترفت علانية للرجال الذين تحدثت اليهم ان كل ما قلته اكاذيب ستنجو بحياتك |
hayatınızı zorlaştırmaktan başka bir şey yapmadım. Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? | Open Subtitles | إنني لم أفعل شيئاً سوى تصعيب حياتكِ مالذي يجعلكِ متأكدة من هذا؟ |
Siz tüm hayatınızı bu asil icadı iyileştirmeye adadınız. | Open Subtitles | وأنت بدورك كرست حياتكَ لتشذيب هذا الإختراع النبيل |
Biliyor musun, doğru olanı yapacağım çünkü geri kalan ömrünüzü, hayatınızı eskiden eziyet ettiğiniz çocuğun kurtardığını bilerek geçireceksiniz. | Open Subtitles | أتعرف، سآخذ الطريق السريع لأنه عليكما أن تعيشا بقية حياتكما مدركين أن الطفل الذي إستخدمتماه لتعذيبكما قد أنقذ حياتكما |
hayatınızı kurtarmak için koşarken daha önce geçtiğiniz 5 çıkışı olan bir yol ayrımına geldiniz; bu yollardan biri mihraba, diğeri de çıkışa gidiyor. | TED | هربتم بحياتكم وصلتم إلى غرفة مررتم بها من قبل مع خمسة مداخل تتضمن مدخل يؤدي للهيكل والآخرللعودة للخارج |
hayatınızı burada heba ediyorsunuz. Özellikle de sen. | Open Subtitles | أنتما تهدران حياتيكما هنا وبخاصة أنت |
Umarım pek takmazsınız hayatınızı kurtardığım için teşekkür etmek istersiniz diye düşündüm. | Open Subtitles | آمل أنكم لا تمانعون، لكني استنتجت أنكم تريدون شكري على إنقاذك حيواتكم. |
Davanın normal hayatınızı etkilememesi için her türlü önlemi alıyoruz. | Open Subtitles | إننا نبذل كل جهد معقول للابتعاد عن التدخل غير الضروري بالنمط الطبيعي لحياتك |
# Ormandan gelen toynak sesleri # Ey ahali, oğlunuzu kızınızı kilit altına alın # hayatınızı kısaltmak istemiyorsanız | Open Subtitles | تمت الترجمة في معامل A CoNDiTiON (فهد)) |
Başkaların hayatını kurtarmak adına kendi hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz. | Open Subtitles | تُخاطرُ بحياتَكَ لأنقاذ حياة الغرباءِ |
Ayinleriniz, anlamadığınız, hayatınızı adamadığınız boş yeminlerden ibaret. | Open Subtitles | إن قسمك عديم المعني و أنت لا تقهمه و لا تعيش علي نهجه |