Ayrıca bunu müfredatta hayatlarının ve anlatılarının bulunmaması sayesinde öğreniyorlar. | TED | ويتعلمون ذلك أيضًا خلال تغيب حياتهم وحكاياتهم في المناهج التعليمية. |
Ancak bu, örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde 1956'dan beri araştırılan insanların yaklaşık yüzde 30'unun hayatlarının çok mutlu olduklarını söylediklerini gösteriyor. | TED | ولكن هذا، مثلا، يبين أن نحو 30 في المئة من المستطلعين في الولايات المتحدة منذ 1956 يقولون إن حياتهم سعيدة جدًا |
Sanki kendi hayatlarının başrolündeler ve sen de sadece bir figüransın. | Open Subtitles | قاما بأدوار البطولة في حياتهم الخاصة وأنت مجرد ممثل غير مهم |
Samimiyetimiz arttıkça vasileri ve tıbbi avukatları oldum fakat daha önemlisi, onların hayatlarının son tecrübelerini yaşatan kişi oldum. | TED | وأصبحنا أصدقاء، أصبحت وصيهم ومدافعهما الطبي، ولكن الأهم من ذلك، أصبحت الشخص الذي نظم تجربة نهاية حياتهما. |
Sadece hayatlarının geri kalanında İnterpol'e üç kuruşa sıkılarak çalışanları.. ...öyle sanıyoruz. | Open Subtitles | فقط أولئك الضجرين من العمل لحساب الإنتربول مقابل مرتب سيء لبقية حيواتهم. |
Ne kadar insan hayatlarının bir anlamı olması şansını yakalıyor, biliyor musun? Ölümlerinin bir anlamı olması şansını? | Open Subtitles | أتدرين كم يحصل قلّة من الناس على فرصة كيّ يكون لحياتهم مغزى؟ |
Derler ki, bazıları hayatlarının sonuna kadar savaşı yaşamaya devam ederler. | Open Subtitles | يَقُولونَ , بَعْض الرجالِ يحملون حربَهم مَعهم لبقيّة حياتِهم |
Radyasyon veya değil, bu kadınlar hayatlarının sonunda. | TED | الآن إما بسبب الإشعاع أو لا، هؤلاء النساء هن في نهاية حياتهن. |
Diğer insanların hayatlarının değişme hikayeleriyle aram pek iyi değildir. | Open Subtitles | لا أتعامل جيداً مع قصص الناس التي غيرت في حياتهم |
hayatlarının geri kalanında böyle bir avantajla istedikleri gibi yaşayacaklar. | Open Subtitles | بإمكانهم الإحتفال خارج نطاق الشبكة لبقيّة حياتهم بسرقة مثل هذه. |
Olsaydı bile, onlar da hayatlarının sonuna kadar kendilerini suçlardı. | Open Subtitles | و حتى لو حصل لكانوا لاموا أنفسهم لبقية حياتهم ايضا |
hayatlarının ilk iki yılında yavrular onu anneleri olarak düşünecekler. | Open Subtitles | لأول سنتين من حياتهم, ستعتقد هذه الكتاكيت انه هو الأم, |
hayatlarının geri kalanını güzel bir kızdan ibaret olmadığımı düşünerek geçiriyorlar. | Open Subtitles | قضاء بقية حياتهم لإقناع نفسهم انني لم اكن فقط جميله وحسب |
hayatlarının geri kalanını güzel bir kızdan ibaret olmadığımı düşünerek geçiriyorlar. | Open Subtitles | قضاء بقية حياتهم لإقناع نفسهم انني لم اكن فقط جميله وحسب |
Yeni bir acemi Bölüm'de uyandığında, onlara eski hayatlarının sona erdiği söylenir. | Open Subtitles | عندما يستيقظ مُجند جديد في الشعبة يُقال لهم بأن حياتهم القديمة انتهت |
Annem ve babam hayatlarının son evresinde buna ihtiyaç duydular, o yüzden bu zorluğu çok iyi anlıyorum. | TED | كلا والدّي استخدما الكرسي المتحرك في نهاية حياتهما. لذا انني أتفهم ذلك الصراع جيداً. |
23 Kasım 1966, hayatlarının en önemli günüydü. | Open Subtitles | الثالث والعشرون من نوفمبر 1966 كان اليوم الأهم في حياتهما |
Dalları birbirine kenetlendi ve hayatlarının sonuna kadar da birbirinden ayrılmadılar. | Open Subtitles | فروعهما تداخلت وقضيا بقية حياتهما يعانقان بعضهما البعض |
Kendi hayatlarının kontrolünü kaybetmiş gibi hissettiren dilsel, kültürel ve diğer engellerin üstesinden gelmeleri için yardım etmek istiyoruz. | TED | نود مساعدتهم للتغلب على الحواجز اللغوية، والثقافية وغيرها التي تُشعرهم وكأنهم فقدوا السيطرة على حيواتهم الخاصة. |
Kuşlar yavrularını sürekli beslemek ve hayatlarının ilk çetin mücadelesine hazırlamak için çalışır. | Open Subtitles | ظلّت الطيور البحرية تعمل على مدار الساعة لاطعام فراخهم ولتهيئتهم إلى أوّل تحدٍّ كبيرٍ لحياتهم |
Bazı insanlar hayatlarının değişeceği umudunu yitirmişlerdir. | Open Subtitles | بعض الناس تتخلى عن الأمل لأيّ شئِ في حياتِهم يُتَغَيّر باستمرار |
Kızları hayatlarının öznesi olma konusundan gaspetmeye o kadar alışmışız ki, artık onları gerçek anlamda nesneleştirmiş mal-eşya-imtia şekline dönüştürmüş haldeyiz. | TED | إعتدنا سرقة الفتيات لغرض أن نكون أهداف حياتهن لدرجة أننا بالفعل جعلناهن سلعة و حولناهن إلى بضائع تباع وتُشترى |
1992 de, insanların hayatlarının tehdit altında olduğu bir yıl olacaktır. | Open Subtitles | سنة 1992 ستكون كذلك سنةً ستتهدد خلالها حياة الكثير من البشر |
hayatlarının değerini bilmeyen insanlardan nefret ederim. | Open Subtitles | أكره أولئك الّذين يفكرون قليلاً بحياتهم. |