Beni affetmesi için bir sebep yok hem de hiç yok | Open Subtitles | ليس هناك سبب يجبرها ان تغفر لي. اي سبب على الاطلاق. |
Başkası gibi davranmak için bir sebep yok, John Sheppard. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لأن نكون على خلاف يا جون شيبرد |
Ama bilgileri dışarı çıkarmada kullanamamamız için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | لكنني لا ارى أي سبب لعدم المقدرة على إزالة المعلومات |
Diğer taraftan eğer probleminiz ertelemeniz ise bu da size bugün harekete geçmeniz için bir sebep olabilir. "sonra"nın yerine. | TED | ولكن بالمقابل، إذا كانت مشكلتك هي ميلك للتأجيل، فربما قد يمنحك كيلو العدس سببا لتقوم بالأمر اليوم بدلا من وقت لاحق. |
Eğer yüzde 90'lık bir hedefiniz olursa, işin içindeki herkes yüzde 10'luk dilimin içinde olmak için bir sebep bulur. | TED | إذا كان لديك هدف تحقيق نسبة 90٪، سوف يجد كل شخص في الشركة سبباً لكي يكون من 10٪. |
Ölmekten korkmuyorum ve dayanmam için bir sebep de yoktu. | Open Subtitles | أنا لا أخشى الموت، ولا يوجد لدي سبب يجعلني أتعلق بالحياة |
Onunla bir bağı olmasa ona hamileliği ile dadanması için bir sebep olmazdı. | Open Subtitles | لن يكون هناك سبب لتطارده بحملها لو أنه ليس متصل به بشكل ما |
- Bunu ciddiye almak için bir sebep yok, değil mi? | Open Subtitles | ليس هناك سبب يدفعنا لنأخذ هذا على محمل الجدية ، صحيح؟ |
O halde, burada olduğumu öğreneceklerini düşünmek için bir sebep yok. | Open Subtitles | إذن، ليس هناك سبب أبدا للإعتقاد بأنهما سيكتشفان أمري |
Normallerle ucubelerin birlikte geçinememesi için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | أتعلمون؟ ، لا أرى أي سبب يمنعنا من الإتفاق معاً |
Görüldü ki, yalnız çocuk cezalandırma suça uygun olduğunda hükmünüzü şekilli giymeniz için bir sebep olamayacağını öğreniyor. | Open Subtitles | شوهد فتى وحيد يتعلم اذا كان العقاب يغذي الجريمة لايوجد أي سبب لتعمل بأسلوبك الخاص |
Durdurması için bir sebep yok. Tabii sen bir tane vermezsen. Sadece çeneni kapat. | Open Subtitles | ليس لديه أي سبب لإيقافنا مالم تعطيه واحداً، فقط اصمتي |
Bereketli bir avı bırakıyoruz. Bırakıp gitmek için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | ويوجد هنا حصاد ممتاز، ولا أرى سببا لتركه |
Bana burada olmamız için bir sebep söyle. İki tane söyleyebilirim: | Open Subtitles | أعطني سببا واحدا مقنعا لماذا نحن هنا بالأعلى |
Babam ona güvendi, ve benimde güvenmemem için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | إنه عمي الذي أنت تتحدث عنه والدي كان يثق به أنا لا أرسى سبباً لكي لا أثق به |
Bak, burada kalman için bir sebep olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أنظري , أنا أعلم أنه ليس لدي سبب للبقاء هنا |
Sence, Dr. Hoke'un beyzbol formülleri üzerine çalışıyor olması için bir sebep var mıydı? | Open Subtitles | لا يوجد أي سبب أن الدكتور هوك ولقد تم العمل على مثل... الصيغ البيسبول؟ |
Bu adamın seni ortadan kaldırmak istemesi için bir sebep olabilir mi? | Open Subtitles | لا بد من وجود سبب لكي يبعدك هذا الشخص عن الطريق |
Tetiği mutlu etmen için bir sebep yok. | Open Subtitles | هذا ليس سبباً كي تسعد الزناد |
Öldürmemem için bir sebep verebilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنك أن تعطيني سبباً يمنعني من فعل ذلك ؟ |
Birbirinizi güvende tutmak istemeniz için bir sebep daha. | Open Subtitles | وهذا سبب إضافي لترغبون بإبقاء بعضكم بأمان |
Biliyor musun Chilli, düşünüyordum. Bunu sadece sen ve ben, aramızda halletmememiz için bir sebep yok. | Open Subtitles | أتعلم يا (تشيلي)، كنتُ أفكر، ليس هُناك سبب يمنعنا من الذهاب معاً. |
- ltiraf etmeliyim... ben de kalmak için bir sebep arıyordum, ama... | Open Subtitles | اعترف انني كنت اتامل وجود سبب لبقائي لكن |
Hayatımın bittiği anda bana yaşamak için bir sebep verdin. | Open Subtitles | حين ظننت أن حياتي قد انتهت، أقنعتني أن هناك ما يدعو للاستمرار. |
Birkaç kişiyi aramalıyım ama olmaması için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | يجب أن أجري بعض الاتصالات، لكني لا أرى ما يمنع |
Biliyorsun ki suçlu hissetmen için bir sebep yok. | Open Subtitles | تعرفين... لا يوجد لديكِ شيء لتشعري بالذنب تجاهه |