O zamanlar, 15 yıl önce, canlı bir beynin içine bakma ve yaşam süresi içerisindeki gelişimini takip etme imkanına sahip değildik. | TED | وفي ذلك الوقت ، أي قبل 15 عاماً، لم يكن لدينا القدرة على النظر داخل دماغ إنسان حيّ ومتابعة التطور خلال حياته. |
Peki ya gerçekten beynin içine girip, bu film klibini düzenleyebilmemiz gerçekten mümkün mü, aslından farklı bir şeye dönüştürebilir miyiz? | TED | لكن هل هنالك إمكانية أن نستطيع الدخول إلى داخل الدماغ و تحرير لقطة الفيلم هذه؟ بحيث نستطيع جعلها مختلفة عن الأصل؟ |
Matematikçiler bu sayıyı daire içine çokgenler çizerek tahmin etmişlerdi. | TED | قدر علماء الرياضيات الرقم من خلال نقش مضلعات داخل الدوائر. |
Aslında, bu topları neden çorbanın içine koyuyoruz, içlerinde zaten et yok mu? | TED | في الواقع، لماذا نضع هذه الكرات في الحساء، هناك لحوم على أية حال؟ |
Askeri kamyonlardan sinir gazı çalınmış. Onun içine koymuş olabilirler. | Open Subtitles | ربما حشوها بداخله أنت تعلم ماذا يعني هذا، أليس كذلك؟ |
Her durumda, hayalet bölgesinin bir haritasını çıkarıp içine girene kadar emin olamayız. | Open Subtitles | على اية حال نحن لن نكون متأكدين حتى نخطط قطاع الروح ونغوص بداخلها |
Kara deliklerin evrendeki her şeyi yuttuğuna dair bir efsane vardır, ama onun içine düşmeniz için çok fazla yaklaşmanız gerekir. | TED | هنالك خرافة تنص على أن الثقب السوداء تلتهم كل شيء في الكون، لكن في حقيقة الأمر يجب الإقتراب كثيرا للسقوط فيها. |
Cevap, pelvis içine oturan oval kese olan mesanenin çalışmasında yatıyor. | TED | تكمنُ الإجابات في عمل المثانة، والكيس البيضوي الذي يقع داخل الحوض. |
Şimdiye kadar yapılmış olan tüm filmleri bu tüpün içine koyabilirim. | TED | يمكنني وضع جميع الأفلام التي صُنعت لحد الآن، داخل هذا الأنبوب. |
Ve iniş cihazı hava-dolmuşu diye tabir ettiğimiz cihazın içine tıkıştırılmış durumda. | TED | و ستكون العربة الجوالة مطوية على نفسها داخل ما ندعوه بالمكوك الهوائي |
Neyse işte kızı küvetin içine koydu, ben de yatak odasında bebekleydim. | TED | و إذَا وضعها داخل حوض الإستحمام وكنت في غرفة النوم مع الصغير |
Tek sorun, harcı mı kazın içine koyalım, kazı mı harcın içine. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة المتبقية، أن نضع الحشوة داخل الإوزّة أو الإوزّة داخل الحشوة |
Dünyadaki tüm piramitleri bunun içine koysan, yine de içinde boş yer kalır. | Open Subtitles | يمكنك وضع كافة أهرامات الأرض داخل هذا المكان و سيظل به مساحات خالية |
fakat ilk önce, tüfeğin içine fişek koymalısın... işte böyle. | Open Subtitles | ولكن عليك اولا ان تدفع بالرصاصه داخل غرفه الاطلاق هكذا |
Yemek atıklarımı iç bir malzemeye dönüstürmek için bunların içine koydum. ki böylece saklayabiliyor ve sonra gübre haline getirilebiliyorum. | TED | أضع مخلفات الطعام في هذا المجفف، الذي يحول الطعام إلي مادة داخلية، أستطيع تخزينها ثم أحولها لسماد في وقت لاحق. |
Bizi artırılmış gerçekliğin içine daldıran teknoloji geçmiş dünyaları canlandırıyor. | TED | التكنولوجيا التي تغمرنا في الواقع المعزز يجلب الحياة لعوالم الماضي. |
Onun içine koymuş olabilirler. Bu ne demek, biliyor musun? | Open Subtitles | ربما حشوها بداخله أنت تعلم ماذا يعني هذا، أليس كذلك؟ |
Bir liste yapıp seni de içine koymamı ister misin? Hayır, Randy istemem. | Open Subtitles | أتريد مني أن أصنع قائمة وأضعك بداخلها لا أنا لا أريد ذلك راندي |
O kuyuda çıngıraklı yılan var. Seni onun içine atarım! | Open Subtitles | هناك افاعي ذات الجرس في هذه الحفرة ، سأرميكي فيها |
Şimdi de içine biraz kimya koyacağız ve hücrede biraz kimya yapacağız. | TED | والآن سنضع الكيمياء بالداخل و نجرى بعض التفاعلات الكيميائية فى هذه الخلية. |
Geminin batmasını istiyorlarsa... içine sadece hoş bir bomba koyalım. | Open Subtitles | إذا أرادوا تدمير تلك السفينة لنضع قنبلة قوية فى داخلها. |
O canavar tekrar içine girmesin diye senin için dua edeceğim. | Open Subtitles | ،سأقوم بالدعاء من أجلك لكي لا يعود ذلك الوحش إلى داخلك |
Ama sen onları içine atıp atıp dolanmayı seviyorsun herhâlde! | Open Subtitles | ولكن أنت، بالطريقة التي تحملها بداخلك لابد أنك تحب ذلك |
Ve burada, her kitap ve her dünya bu aletin içindeki sihirli aletin içine sürüklediğim küçük bir bilye halini alıyor. | TED | لذلك هنا كل كتاب وكل عالم يصبح رخامة صغيرة ينسحب للداخل نحو هذه الآداة السحرية ضمن الآداة. |
Bankanın içine girdiğimde içeride hiçbir şey yoktu. - Para mara yoktu. | Open Subtitles | ذهبت لداخل المصرف ولم يكن هناك أي شيء، لا مال لا شيء |
Duayla veya bazen bir çocuğun gözlerinin içine bakarak. İkna olmanız gerektiğini görüyorum. | Open Subtitles | بالصلاه , و بعض الأحيان بالنظر خلال أعين الأطفال، أرى أنكِ بحاجة لإقناع. |
Ne zamandır bu terfiyi bekliyorum ve sen içine ettin. | Open Subtitles | كنت في إنتظــار هذه الترقيـة والآن أفسدت أنت علي الأمـر. |
İçine girdiğimiz bilgi çağından rahatsız olabilirsiniz. | TED | قد يساورك الشعور بالضيق إزاء عصر المعلومات الذي نتحرك خلاله. |