Sağ tarafımızda, ünlü gergi aletinin maketini görüyoruz... mahkumların üzerinde gerildiği işkence aleti. | Open Subtitles | واذا اتجهنا الى اليمينو نجد نموذجا لأدوات التعذيب التى كان السجناء يتعلقون عليها |
Senin işkence altında ezildiğini ve onlara istedikleri bilgiyi verdiğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | باعتبارك تحت التعذيب والمعلومات التى لديك و حتى لا تبوح اكثر |
Hiç şüphem yok ki maymunluk dışı bir işkence görmüştü. | Open Subtitles | فقد عقله, مما حطم آي شك عن تعذيب القرده لبعضهم. |
Bu sadece cinayet değil, aynı zamanda parçalama ve işkence. | Open Subtitles | لم تكن جريمة قتل فقط, بل تشويه و تعذيب أيضاً |
İşkence yapmış olmak gibi. Ama burada anlamı öyle değil. | Open Subtitles | كما لو كان تعرض للتعذيب و لكنه ليس المعنى الصحيح |
Boğmak da işkence yöntemlerinden biri ve hepsi imzasının parçaları. | Open Subtitles | الغرق نوع من التعذيب ايضا وهذا كله جزء من توقيعه |
Bu filmlerin bu kadar gözde olmalarının sebebi psikolojik işkence unsuru içermesi. | Open Subtitles | حسنا، السبب الذي يجعل هذه الأفلام ذات شعبية هو عنصر التعذيب النفسي |
Başkasına teslim etmenin tehdidi genelde o anki işkence tehdidinden daha ikna edicidir. | Open Subtitles | عادة مقنع اكثر من التعذيب الفوري من أجل السجناء الذين يريدون ان يصدقوا |
Buda Şişman'ın muhtemelen işkence gördükten sonra haritanın yerini onlara söylediğini gösteriyor. | Open Subtitles | مما يدل على إن صاحبنا على الأرجح أخبرهُ بمكان الخريطة بعد التعذيب |
Kurbanları öldükten sonra hadım ediyor, yani işkence tarzı değil. | Open Subtitles | انه يخصي الضحايا بعد الوفاة اذن فهو لا يهوى التعذيب |
Bu ciddi bir durum, yakında o işkence sandalyesinde hepimiz oturuyor olabiliriz. | Open Subtitles | هذا أمرً جاد , فنحن مِن المُمكن أن نكون بِكُرسي التعذيب قريباً |
İşkence ettiği insanların yüklerini taşıyor ve bu yük onun için çok ağır. | Open Subtitles | هو يتحمل عبء تعذيب العديد من الناس و هذا يُشكِّل عبئاً ثقيلاً عليه |
Uzman değilim ama hayvanlara işkence etmekle anılmak işler için kötüdür. | Open Subtitles | أنا لست خبيرا لكن ارتباطك مع تعذيب الحيوانات شيء سيىء للعمل |
Ağabeyimi öldüren adama işkence etmek istiyorum. Ona çığlık attırmak istiyorum. | Open Subtitles | أود تعذيب الرجل الذي قتل أخي ، أريد أن أجعله يصرخ |
Öyle olsun Solo, eğer konuşmayacaksan çok etkili işkence yöntemlerimiz var. | Open Subtitles | حسنا، سولو، ان كنت لا ترغب بالكلام لدينا طرق فعالة للتعذيب |
Ajan Simms, kadınlara işkence etmekten hoşlanan bir cinsel sadist olduğunu düşünmüş. | Open Subtitles | العميل سيمز ظن انك سادي جنسي وانك تستلذ جنسيا بتعذيب اولئك النساء |
Henson'ların onlara zarar verip vermeyeceğini bilmiyoruz, ama bunca zaman tecrit altında işkence gördülerse ne yapacaklarını kim bilir. | Open Subtitles | قد يرغبا في إيذائهم، لكن لو عاشا في عزلة و عذاب كل هذه المدة مَنْ يدري بما قد يفعلاه |
Korkin'in penis deliğini yayvanlaştırdılar. Jake'e kötü müzik ile işkence ettiler. | Open Subtitles | كوركين, حصل على عينة من قضيبه جيك عذب بموسيقى سيئة جدا |
Yiyecekle dolu bir kızağı sürüklerken, günbegün kendinizi açlık noktasına getirerek bitkin düşürmek mükemmel bir işkence şekli. | TED | و هو نوع فريد من العذاب ان تنهك نفسك الى حد التضور من الجوع يوماً بعد يوم بينما نقوم بسحب مزلجة مليئة بالطعام |
Kadınlara sana korkunç mesajlar bırakmaları için işkence ediyorsun çünkü hoşuna gidiyor. | Open Subtitles | انت تعذب النساء الى حد يتصلون بك ويتركون رسائل تروع,لأنك تحب هذا |
Bana yalnızca işkence edeceklerini bildiğim halde neden onları hatırlıyorum? | Open Subtitles | لماذا استمرّ في مناشدتهم مع علمي بأنّ هدفهم تعذيبي ؟ |
Tamam, ben yukarıdaki işleri idare edeyim. Kocama işkence ettim... | Open Subtitles | حسناً، سأذهب لأتعامل مع الفوضى الموجودة بالأعلى. لقد عذبت زوجي، |
Ama şimdi kendisine zarar vermemiş olduğu halde işkence ettiği kişiye dokunmak zorunda. | Open Subtitles | لكن الآن يجب أن يلمس شخص ما والذي يقوم بتعذيبه رغم أن هذا الشخص لم يؤذه |
Öbür dünyada ceza kestiğim herkes kızgın demir ve kıskaçlarla bana işkence yapıyor. | Open Subtitles | كل الأشخاص الذين قابلتهم يقومون بتعذيبي بكماشة من حديد حمراء ساخنة |
İşkence kötü bir şey, fakat kahramanınız tarafından yapıldığında sizi birçok yönden mahvediyor. | TED | والتعذيب امرٌ مروع بحد ذاته .. ولكن ان تعذب على يد شخص كنت تعده بطلك فهذا يدمرك نفسياً على عده أصعده |
Tamam sen Laura'yla git, iyi ve işkence edilmeyi hak etmeyecek birine benziyor. | Open Subtitles | إذن، إذهبي مع لورا، والتي تبدو طيبة والتي لا تستحق ان يتم تعذيبها |
Sanırım bu yüzden insanlara ayaklarının altlarına vurarak işkence ediyorlar. | Open Subtitles | ولهذا افترضت بأنهم يعذبون الناس. بواسطة الضرب على اسفل الاقدام |