Kadın erkek ilişkileri üzerindeki etkileri hakkında çıkarımda bulunmak da ilginç olacaktır. | TED | من المهم التخمين حول الأثر الذي سيخلِّفه على العلاقات بين الرجال والنساء. |
Bilirsiniz, benim alanımda mimarinin sosyal ilişkileri ilerletmek için her şeyi yapıp yapamayacağı hakkında bir tartışma söz konusu. | TED | كما تعلمون، في مجالي، هناك مناظرة حول إن كانت هندسة العمارة قادرة على فعل أي شيء لتحسين العلاقات الإجتماعيّة. |
Kelowna hükümeti Dünya ile yeniden ticaret ilişkileri kurmak istiyor. | Open Subtitles | حكومة كيلونا كانت تريد إعادة تأسيس العلاقات التجارية مع الأرض |
İlişkileri her ne şekilde olursa olsun, ...açıkça belli ki bebek yetiştiremezler. | Open Subtitles | حسناً ، مهما تكن علاقتهما من الواضح أنهما ليسا مجهزين لتربية طفل |
Bana iltimas geçildiğinden şüphe edilmesin diye bu ilişkileri gizli tutarım. | Open Subtitles | أبقي هذه العلاقة بشكل خاص، كي لا يشك أحد بأي إنحياز. |
Ve bugün ilişkileri bir dönüşüm geçiriyor. Gerçekten çok iyi gidiyorlar ve iyileşiyorlar. | TED | واليوم، علاقتهم تحولت: إنهم يتحسنون ويتماثلون للشفاء. |
Halkla ilişkileri bana bıraksan da kendi hukuki işlerine baksan nasıl olur? | Open Subtitles | المبالغة في العواطف سيوحي بالابتذال. لمَ لا تدعي لي أمر العلاقات العامة، |
Kutsal Babamız, hükümet ile ilişkileri düzeltmek için ne yapabileceğime bakmamı ister misiniz? | Open Subtitles | هل تريد أن أرى ما يمكنني القيام به لاصلاح العلاقات مع الحكومة الإيطالية؟ |
Şu mantıklıdır ki, bu dünyada var olan bizler, hayatlarımız süresince sezgisel olarak bu ilişkileri absorbe etmekteyizdir. | TED | انها ترتكز على المسببات التي نرتكز عليها نحن في هذه الحياة والتي تحدد منحى حياتنا ونحن تمتلك ادراك حسي لتلك العلاقات |
İnsan ilişkileri çok zengin olduğu gibi dağınık ve talepkar. | TED | العلاقات الإنسانية هي غنية وفوضوية ومتطلبة |
Herkesin diğer insanlar ile ilişkileri vardır ve bu ilişkilerle ilgilenmeleri için çeşitli sebepleri vardır. | TED | الجميع لهم علاقات تربطهم بالآخرين، وهم مهتمون بتلك العلاقات لأسباب عديدة |
Ancak değişikliklerin üçüncüsü de Kongre'deki sosyal ilişkileri değiştirmemiz gerektiğidir. | TED | و لكن الفئة الثالثة من الاصلاحات هو اننا يجب علينا ان نغير طبيعة العلاقات الاجتماعية في الكونجرس. |
George Washington Carver diyor ki; bütün öğrenme ilişkileri anlamaktır. | TED | " جورج واشنطن كارفر" يقول كل التعليم هو فهم العلاقات. |
İsimler arasındaki ilişkileri görebilirsiniz. | TED | يمكن أن تَروا العلاقات بين مختلف الأسماء في حد ذاتها. |
Bu yavruyla amcam takılıyordu. İlişkileri bir süre devam etti ta ki kız amcamın başka bir yavruyla daha takıldığını öğrenene kadar. | Open Subtitles | كانت فتاة يعاشرها عمّي وكانت علاقتهما جيدة لفترة قصيرة |
Seymour, 60'lı yıllarda CalTech'de genler ve davranışlar arasındaki ilişkileri araştırmak için meyve sineğini ilk defa model organizma olarak kullanan kişidir. | TED | سيمور هو أول من استخدم ذبابة الفاكهة في الستينات الميلادية بإعتبارها النموذج الحي في معهد كاليفورنيا للتكنلوجيا لدراسة العلاقة بين الجينات والسلوك |
Birbirleri arasında çok kırılgan ilişkileri var, aynı bizim onlarla olduğu gibi. | Open Subtitles | ، حكام النظام علاقتهم هشه ببعضهم كما هى علاقتنا بهم |
Bunun anlamı, sahiplik ilişkileri zinciri yoluyla yatırdığı her avroya karşılık 26 avroluk bir pazar değeri etki kabiliyeti elde etti | TED | ذلك يعني، أنه مع كل يورو قام باستثماره، كان قادراً على نقل 26 يورو من قيمة السوق عبر سلسلة علاقات الملكية. |
Bu çiçekle çok özel bir ilişkileri vardır. | Open Subtitles | ولهم أيضاً علاقه خاصه جداً مع هذه الزهره |
50 yaşında, en tatminkar ilişkileri olan insanlar, 80 yaşında en sağlıklı olanlardı. | TED | الناس الذين كانوا أكثر رضا في علاقاتهم في سن ال50 كانوا الأكثر صحة في سن ال 80. |
İlişkileri yoksa neler oluyormuş? | Open Subtitles | إذا كانوا لا وجود علاقة غرامية ، ما يحدث؟ |
Bu iki kadınlada aşırı kontrolcü ilişkileri olmuş. | Open Subtitles | كَانَ عِنْدَهُ سَيْطَرَة على العِلاقاتِ بكلتا أولئك النِساءِ. |
Ben eski kafalıyım. Evlilik dışı ilişkileri anlamıyorum. | Open Subtitles | حسناً أنا قديم الطراز، أنا لا أؤمن بالعلاقات خارج الزواج |
Ulusal ve uluslararası ilişkileri ayıran keskin bir çizgi yok artık. | TED | لم يعد هناك خط فاصل بين الشؤون المحلية والدولية. |
O zaman, alınma ama gelmeyeyim. Öğrenci-öğretmen ilişkileri nedeniyle. Vay be. | Open Subtitles | إذا، بدون إهانة، لا أعتقد ذلك فيما يتعلق بعلاقة الأستاذ بالطلاب |
Onun ilişkileri vardı ve hiç soru sormadım. | Open Subtitles | كانت لديه علاقاته الغرامية ولم أطرح أية أسئلة |
Politik film, işçilerin ağır çalışma koşullarını gözler önüne sererken insan ilişkileri kavramına yeni bir tanım getiriyor. | Open Subtitles | فيلم سياسي يدين الوضع الجائر للعمال بينما يقوم بإرساء مفهوم جديد للعلاقات الإنسانية |
Stres tepkinizin içinde stres direnci mekanizması bulunması ve bu mekanizmanın insan ilişkileri olması gerçekten inanılmaz. | TED | وأجد الأمر مدهشا، بأنه داخل استجابتكم للضغط يوجد آلية لمقاومة الضغط، وأن هذه الآلية هي التواصل الإنساني. |