kelebekler veya etrafta uçuşan küçük hediye kâğıdı parçaları gibiler. | Open Subtitles | إنهم مثل الفراشات أو قطع من الورق تطير من حولنا |
Kendini kamufle eden kelebekler. | TED | وإنما نوع من الفراشات يتميز بالتمويه الطبيعي |
Arılarımız için, ama aynı zamanda göç eden kelebekler, kuşlar ve diğer yabani yaşam için yol kenarlarının çiçeklerle donatılmasına ihtiyacımız var. | TED | نحن بحاجة لجنبات من الشوارع المليئة بالزهور من أجل نحلاتنا، ومن أجل الفراشات المهاجرة والطيور وباقي المخلوقات البرية. |
Elleri kelebekler gibiydi öyle hafif... | Open Subtitles | كانت يديه شديدة الخفة كما لو كانت فراشات طائرة |
Elleri kelebekler gibiydi öyle hafif | Open Subtitles | كانت يديه شديدة الخفة كما لو كانت فراشات طائرة |
Bu sabah nehir kıyısında mavi kelebekler gördüm. | Open Subtitles | رأيت الفراشات الزرقاء أسفل من كريك هذا الصباح |
Daha fazla yapamayacağım. Sadece kelebekler ve tavşanlar. | Open Subtitles | إنني لا أستطيع أن أفعل أكثر من ذلك فقط الفراشات و الأرانب |
Öyle hafif ki... kelebekler bu delikten çıkıyor. | Open Subtitles | انها خفيفة جداً الفراشات تخرج من هذه الفتحة |
- Bunu kelebekler yapar yarasalar değil. | Open Subtitles | هيدي الفراشات اللي بتجي عل الضو ما الخفاش ااااه صح الفراشات |
kelebekler, kanatlarında taşıdıkları umutla çiçeklere doğru süzülürler. | Open Subtitles | الفراشات تطير بين الورود بأجنحتها عديدة الألوان |
kelebekler mavi, beyaz, gri, ya da siyah. | Open Subtitles | الفراشات أزرق أو أسود أو رمادي أو أبيض رشيقة .. |
Diurnal kelebekler gündüz ortaya çıkar, Nocturnal kelebeklerse yalnızca gece. | Open Subtitles | الفراشات النهارية تطير خلال النهار، الفراشات الليلية تطير في الليل فقط. |
Etrafta uçuşup duran kelebekler gibiler ya da amblaj kağıtları gibi. | Open Subtitles | إنهم يشبهون الفراشات مع بعض اللفافات الت تلفهم |
Akıllı olun, kelebekler halloldu. | Open Subtitles | تمهل، لنعتمد على ما نسمعه راقب الفراشات جيداً |
Donmuş kelebekler taşıyan bir kamyona rastladın mı? | Open Subtitles | المعذرة هل صادف و رأيتي شاحنة فراشات مجمدة ماره؟ |
Aslında o midende gezinen kelebekler değil tatlım. | Open Subtitles | حسنا ، تعرفين ، ليس حبي كله فراشات جميلة ، تعرفين |
- ...üzerinde kelebekler vardı. - Deli gibi davranıyorsun. | Open Subtitles | . و يوجد عليها فراشات . انك تصبحين مجنونة |
- Biliyorum, Astrid, Neden midemi bulandırmasına rağmen bir banka için sikik kelebekler çizdiğimi sanıyorsun? Astrid, sakinleş lüften. | Open Subtitles | ـ أعلم يا أسترد لم برأيكِ أقوم برسم فراشات لعينة من أجل البنك مع أن ذلك يجعلني أرغب في التقيؤ آسترد، أرجوك، هوني عليكِ |
kelebekler tüm ilgiyi çeker. Ama güveler ipek yaparlar. | Open Subtitles | أنه لمضحك, الفراشة تنال كل الاهتمام, لكن اليرقات, أنهم من يغزل الحرير |
Sonunda her şey hazır, ve kelebekler hala yerlerinde. | Open Subtitles | وأخيراً كل شيءٍ جاهز، والفراشات ما زالت هناك. |
Pervaneliler ve kelebekler, ışıldayarak ve parıldayarak yeni yuvalarına gidiyorlardı. | Open Subtitles | "العث والفرشات تجمعت على المضيف المرح" "ترفرف هُنا وتلمع هُناك". |
Asla mi? Kiçinda kelebekler uçusuyor desem bile mi? | Open Subtitles | ليس حتى أن قلنا لك أن هناك فراشة تطير فوق مؤخرته؟ |
Bizon ve vahşi atların yaşadığı bu yerde artık arılar ve kelebekler dolaşıyordu. | Open Subtitles | ،حيث ركضَتْ الثيران والخيول ذات مرّة يُجمّع النحل والفراش غبار الطلع |
O senin dürtmelerin, göğsümde kelebekler dans ediyormuş gibi oluyor. | Open Subtitles | هذه الأجساد الصغيرة فقط كفراشات تتراقص على صدري |
Dünya üzerinde kelebekler ve çiçekler gibi değil insanda olan güzellik. | TED | ولست أقصد في العالم، كالفراشات أو الورود، لا بل في الإنسان |
Amerikan meyve şirketi kasabaya gelince her zaman sarı kelebekler tarafından takip edilen bir tamirci de gelir. | TED | عندما تأتي شركة الفواكه الأمريكية للمدينة، ويأتي أيضًا الميكانيكي الرومانسي المتبوع دائمًا بالفراشات الصفراء، |
Dolce Gabbana'larımı bile sığdıramayacağım bir dolap, ve Pepto pembesi, üzerinde ufak kelebekler olan, ipek bile olmayan çarşaflar. | Open Subtitles | وخزانتي لن تسعها ملابسي ماركة غولتشي و غابانا مع شراشف مخططة بفراشات صغيرة وسعيدة ولا وجود للخيوط |