Ama kötü bir gün geçirdiğimizde ve korkunç birşeyler olduğunda onu nadiren yaparız | TED | ولكن نحن نادراً ما تفعل ذلك عندما نواجه يوما سيئاً، ويحدث شيء فظيع. |
Böyle korkunç bir sey yasamak onlari daha da güçlendirebilirmis. | Open Subtitles | أن المرور في شيء فظيع يمكن حتى أن يجعلهما أقوى. |
Bu korkunç bir şey. Hapiste ne olduğunun farkında değildim. | Open Subtitles | هذا مريع, لم اكن اعلم ان ذلك يحدث في السجون |
Şu fikri iyice benimsedim, benim karakterim diğerleri kadar korkunç olmayacaktı. | TED | لذا التزمت بفكرة أنني لن أجعل شخصيتي مخيفة كشخصيات بعض الآخرين. |
Hayatımın böylesine korkunç bir yerde sona ermesi tuhaf geliyor. | Open Subtitles | يبدو أن حياتي يجب أن تنتهي في مكان رهيب كهذا |
Ve şu korkunç trampetçi oğlan her yerde peşimden geldi. | Open Subtitles | و ذلك الفتى الطبال الفظيع الذي يتبعني في كل مكان |
- Emin değilim. Şu kısık korkunç sesin inanmamı güçleştiriyor olabilir. | Open Subtitles | يمكن أن يكون الصوت المخيف المنخفض هو ما يسبب لي القلق |
O en iyi dostum. Bu korkunç. Onu incitecek, biliyorum. | Open Subtitles | فهو افضل صديقى هذا فظيع سيؤلمه و انا اعلم ذلك |
Ona korkunç bir şey olduğunu ya da bizi unuttuğunu sanıyorduk. | Open Subtitles | لقد تخيلنا أنه حدث شيىء فظيع لها أو أننا تم نسيننا |
Ailenizdeki herkesten daha uzun yaşamak çok korkunç bir şey Bayan Vaughan. | Open Subtitles | إنه لأمر فظيع سيدة فون بأن تعيشي لمدة أطول من جميع عائلتك |
Bütün gece kalmanı istesem bunun korkunç olduğunu düşünür müydün ? | Open Subtitles | تعتقد بأنه سيكون فظيع إذا طلبت منك ان تبقى اليله كلها؟ |
Onun için korkunç. Bir de beni, öyle bir gücü olan çocuğu düşün. | Open Subtitles | فظيع لها ، لكن فكر بي ولد صغير مع تلك النوع من القوي |
Olanlar konuşulmayacak derecede korkunç ama burada bir daha böyle bir şey olmayacak. | Open Subtitles | ما حدث أمرٌ مريع ولا يوصف لكن لن يحدث أمراً مشابهاً له مجدداً |
Bunlar insanın gözünde hayatı korkunç ve anlamsız hale getirir. | Open Subtitles | يجعل حياتك بأكملها تبدو مخيفة نوعاً ما و بلا معنى |
Bunların, bebek doğmak üzereyken olduğu için kendimi korkunç hissediyorum. | Open Subtitles | اشعر شعور رهيب بانه كل شئ يحدث قريب بمولد الطفل |
Demek bu talihsiz çocuğu zindana kapatan korkunç zalim sensin. | Open Subtitles | أفهم بأنك المستبد الفظيع الذي سجن هذا التعيس السيء الحظ |
Senin her şeyini seviyorum hapşırdığında yüzünde yaptığın korkunç şekli bile. | Open Subtitles | أحبّ كلّ شيءٍ فيكِ، حتّى الوجه المخيف الذي يظهر عندما تعطسين. |
- Size çok kızdım. - korkunç bir şey oldu. | Open Subtitles | عندما أكون غاضبة , فأننى غاضبة لقد حدث شيئاً فظيعاً |
Aslında, bu insanlara aşırı derecede korkunç muamelelerin yapılmasına neden oldu. | TED | في الواقع، لقد قاد إلى التعامل بطريقة رهيبة مع بعض البشر. |
Ancak hastalığı kaptığınızda hamileyseniz, korkunç bir riskiniz vardır. | TED | لكن إذا حصل وكانت المرأة حاملًا عندما تصاب به ستكونُ في خطر حدوث شيء مروع. |
Ülkem adına, bu korkunç trajedi hakkında en derin acılarınızı paylaşıyorum. | Open Subtitles | بالنيابة عن بلادي، أقدم لك أحر تعازينا عن هذه المأساة الرهيبة |
Her birimizin kaçınılmaz bir şekilde o korkunç günahı işlemesi gereken an gelir. | Open Subtitles | لنا ولكل واحد منا سنضطر لمواجهة اللحظة عندما نضطر للقيام بذلك الذنب الرهيب |
Endüstrinin büyümesi ile birlikte korkunç insan hakları suistimalleri meydana geldi. | TED | حاليًا، إلى جانب نمو هذه الصناعة. تحدثُ انتهاكات مروعة لحقوق الإنسان. |
İnişe geçerken bir şey hissettim, vay canına, ölüm korkunç degildi. | TED | و أثناء السقوط كان لدي الشعور، يا ألله، الموت ليس مخيفاً. |
Yaşayanlar Dünyası'na dönmeme izin verecekti ama korkunç bir bedel karşılığında. | Open Subtitles | بأن يسمح ليّ لأعود إلى أرض الأحياء. و طالب بثمن شنيع. |
Tünel girmek için korkunç ama çıkmak için harika bir yer. | Open Subtitles | إن النفق طريق سيء في الدخول لكنه طريق جيد في الخروج |