Kötü bir adamdan çalıyoruz diye nitelendirebilir miyiz yoksa sana ait olmayan birşeyi çalıyor olmanın mazereti var mı? | Open Subtitles | هل هذا ينطبق على مبدأ السرقة من الناس السيئين فقط أو لديك عذر جديد للاستيلاء على شيء ليس لكِ؟ |
Onlar teslim edildiğinde de, Brian'ın mükemmel bir mazereti olacaktı. | Open Subtitles | في الوقت الذي يتم فيه استلامها بريان عنده عذر مقنع |
Ama Samantha şu an komada. Ailesinin de mazereti var. | Open Subtitles | و لكن سامانثا في غيبوبة و والديها لديهم حجة غياب |
Erkek arkadaşının mazereti mantıklı geliyor, ama senin mazeretin yokmuş gibi duruyor. | Open Subtitles | تم التحقق من حجة غياب خليلك، لكن لا يبدو أن لديك واحدة |
Tamam, peki, sağlam bir mazereti varsa o zaman soru şu: | Open Subtitles | حسناً، لو كان لديه عُذر غيابٍ ثابت، فالسؤال الوحيد الباقي هُو، |
En azından onun, çocuğuyla iletişim kuramamasının bir mazereti vardı. | Open Subtitles | على الأقل كان لديه عذر لبعده عن التواصل مع ولده |
Kız arkadaşını kontrol et. Hippi olmasından başka bir mazereti yok. | Open Subtitles | تحقق من الخليلة ليس لديها أيّ عذر حقيقي عدا كونها حرّة |
Çünkü her türlü mazereti kapsın diye, nefret olayıyla aşırı suçlamada bulundun. | Open Subtitles | لأنك لعبت بثقل له مع جريمة كراهية لذا هو يمسك بأي عذر |
Baba hizmetçilere hep söylerdi, dikkatsizliğin mazereti yoktur. | Open Subtitles | بابا كان يقول دائما للخدم لا يوجد اى عذر للأهمال |
Viski, kumarda kaybetmenin mazereti olur. Buna hiç gerek yok. | Open Subtitles | إذا كنت تقامر، الويسكي تعطيك عذر لتخسر، أنت لست بحاجة لهذا. |
O sekilde çekip gitmemin bir mazereti olamaz. Özür dilerim. | Open Subtitles | لايوجد عذر لمغادرتي بمثل تلك الطريقه، وانا آسف. |
Görünüşe göre Teresa Banks öldürüldüğü gece Leo'nun mazereti vardı. | Open Subtitles | يبدو أن لدى "ليو" حجة غياب لليلة مقتل "تيريسا بانكس". |
Baş şüphelimizin sağlam bir mazereti var. Yani sıkıştık kaldık. | Open Subtitles | مشتبهنا الرئيسي لديه حجة غياب قوية، ولهذا فنحن عالقون |
mazereti yok; ama şahidimiz de yok, silah yok, itiraf yok. | Open Subtitles | ليس لديه حجة غياب .. لكن ليس لدينا شهود أسلحة جريمة .. ولا أية إعترافات |
Onun mükemmel bir mazereti varken ortakları Pascal'ı burnumuzun dibinden götürdü. | Open Subtitles | بينما لديها أفضل حجة غياب مساعدها ، أخذها ونحن نراقب |
Ürkünç bile olsa herifin su geçirmez bir mazereti var. | Open Subtitles | حتى لو كان مُخيفاً، فالرجل لديه عُذر غياب مُحكم. |
Bu bilimi hep sevdim ve onu böyle bir duruma getirmiş olmamızın bir mazereti yok. | TED | أنا أحب هذا العلم، وأعتقد أن هذا الموقف الذي وضعناه فيه غير مبرر. |
Az önce onun mazereti olduk. | Open Subtitles | أصبحنا للتوّ عذره |
mazereti düzmece. Adam dikkatli, hesaplı ve toplayıcı. | Open Subtitles | حجته مزيفة إنه دقيق، وحاسب كل شي |
Miguel'in siyah bir arazi aracı var ve Ellen'ın öldüğü gece için hiç bir mazereti de yok. | Open Subtitles | لديه سيّارة دفع رباعيّ سوداء، وليست لديه حجّة غياب ليلة مقتلها |
Ve nihayetinde gerçek olan şey, kendine hangi mazereti söylersen söyle bu terörizm ile alakalı değil. | Open Subtitles | في النهاية كنت أدرك أنه مهما ما يبرر ذلك، - - حتى انها ليست حول الإرهاب. |
Ya onca mazereti sadece korktuğum için uydurduysam? | Open Subtitles | ماذا لو خلقت جميع هذه الاعذار لاني كنت خائفا? |
Hiçbiri Ford Explorer sürmüyor ve hepsinin mazereti var. | Open Subtitles | لا أحد منهم يقود فورد إكسبلورر، وجميعهم لديه أعذار غياب. |
Kurmay subayı Tümgeneral Klaus Kahlenberge'nin de o gece için mazereti yoktu. | Open Subtitles | رئيس أركانه اللواء كلاوس كالينبرج أيضا لم تكن له ذريعة هذه الليلة |
Gerçi nişanlısı temiz. mazereti vardı ve dün gece de gözetim altındaydı. | Open Subtitles | على وجه الدقة ، العروس بريئة عذرها تأكدنا منه الليلة الماضية |
Altı aydır acınası hâlde yaşamanın mazereti bu mu? | Open Subtitles | . اهذا عذرك لقضاء ستة أشهر بحفلة الشفقة |
Ailesinin katledildiği gece abisine sunduğu mazereti de geri çekiyor. | Open Subtitles | حتى سحب حجة الغياب التي أعطتها لأخيها ليلة مقتل والديها |
Burada mazereti olmayan bir kişi var. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي كان بدون حجه غياب كانت هذه |