Hadi ama anne. Fransız yemekleri O kadar kötü değildir. Patates kızartması ısmarla. | Open Subtitles | بالله عليك أمي الطعام الفرنسي ليس بذلك السوء ، فقط أطلبي رقائق شيبس |
Hayatım anlamsız geliyor. Aslında O kadar kötü değil. | Open Subtitles | حياتي لا تتجيه لاي مكان ولكنها مع ذلك ليست بذلك السوء |
Ben çok küçükken çalışıyordu. O zaman, O kadar kötü değildi. | Open Subtitles | عندما كنت صغيرة وهو كان بالعمل لم يكن بهذا السوء حينها |
Evet, Ben O kadar kötü hissetmezdim. Gerçekten bir melek değil. | Open Subtitles | نعم وأود أن لا يشعر بهذا السوء انها ليست حقا ملاكا |
Hayır O kadar kötü değil. Sürekli ağrı kesici veriyorlar. | Open Subtitles | لا ، ليس بذلك السوء لقد اعطوني الكثير من مسكنات الالم |
Belki de sigara içmek O kadar kötü bir şey değildir. Yani baksanıza, en azından temiz hava alıyoruz. | Open Subtitles | ربما التدخين ليس بذلك السوء أعني ، لقد أخرجنا للجو المنعش |
Özür dilerim. Aslında O kadar kötü değildir. Sadece biraz kıskanıyorum o kadar. | Open Subtitles | آسفة ، هي ليست بذلك السوء فقط أغير منها قليلاً |
Sığınma evi seçeneklerim ile ilgili biraz araştırma yaptım bazıları O kadar kötü değilmiş. | Open Subtitles | أقمت بعض البحوث عن خياراتي للمنازل المشتركة وبعضًا منها ليست بذلك السوء |
O kadar kötü olduğunu düşünmüyorum, sadece biraz büyük. Bu oyun müthiş bir şey. | Open Subtitles | لا أعتقد أنها بذلك السوء, إنها كبيرة نوعا ما أاه, لابد و أنه رائع |
Durumun O kadar kötü olmadığını düşünen dedem, kalmaya karar verdi. | TED | قرر جدي البقاء، معتقداً أن الوضع ليس بهذا السوء. |
- İki haftaya hiçbir şey kalmayacak. - O kadar kötü olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | ـ لن يكون هناك شيء بعد أسبوعين ـ لم أتخيل أن الأمر سيكون بهذا السوء |
- Sence O kadar kötü mü? - Başka ne yapabilirim? | Open Subtitles | هل تعتبد أنه بهذا السوء أنا لا أعرف ما الشيئ الآخر الذي يتوجب فعله |
Hayatımda hiç O kadar kötü eller görmemiştim. | Open Subtitles | سيئا جدا لم ألعب بهذا السوء من قبل في حياتي |
Dur bir dakika. Belki de O kadar kötü değildir. Nasıl ayrıldınız? | Open Subtitles | مهلا ً، ربما لا يكون الأمر بهذا السوء كيف تركتها ؟ |
Evlilik O kadar kötü bir şey değil. Eliza'nın annesiyle evlenmişsin. | Open Subtitles | الزواج ليس مخيفا لهذه الدرجة " أنت تتزوج والدة " إليزا |
O kadar kötü değildi, gürültülüydü sadece. | Open Subtitles | و لم يكن الأمر بذاك السوء لقد كان الصوت عالي فقط |
Arkadaşın O kadar kötü ki o çalarken, ellerimi gözümden beynime kadar sokmak ve beynimi karıştırmak istiyorum. | Open Subtitles | و لكن لأنها سيئة جدا هي تجعلني أشعر بأن أخرق عيني بأصابعي حتى أصل إلى المخ ثم أقلبهم جميعا |
- O kadar kötü değildi, değil mi? | Open Subtitles | أرأيت . لم يكن ذلك سيئاً جداً . اليس كذلك ؟ |
Hafızası O kadar kötü ki, bir hafıza problemi olduğunu bile hatırlamıyor, bu inanılmaz. | TED | كانت ذاكرته سيئة جداً لدرجة أنه لم يتذكر أن لديه مشكلة في الذاكرة وهو أمر مدهش |
Bu O kadar kötü değildi. | Open Subtitles | حسناً , هذا لم يكن سيء جداً |
Tabii, eğer onu sevseydin, O kadar kötü olmazdı. | Open Subtitles | بالطبع، لوأحببتيه، سيكون الأمر سيئا للغاية |
Aman Tanrım. Gerçekten O kadar kötü mü? | Open Subtitles | أوه يا الهى هل كان هذا سئ جدا |
Başlarda O kadar kötü değildi, kendimizi Tanrı gibi görüyorduk. | Open Subtitles | لم يكن الأمر سيئاً في بداية الأمر، ونحن نحس كأننا آلهة المشكلة أني كنت أعرف أنّه عالم وهمي |
O kadar kötü olacağını düşünmemiştim. | Open Subtitles | لا أعتقد بأنها كانت بتلك السوء. |
- Yapma. O kadar kötü değildi. - Bunu yapmak zorunda değildin. | Open Subtitles | هيا , لم يكن بهاذا السوء لم تكن مضظرا لفعله |
Hayır ama yaş ve olay büyüklüğünü göz önüne alırsak bir O kadar kötü olabilir. | Open Subtitles | كلّا، لكنّ التكيُّف مع التقدّم بالعمر والتضخّم الماليّ قد يكون بنفس السوء. |