Gerçeğin belirsizlik olduğunu fark etmedim. Benden başka biri var mı fark etmeyen? | Open Subtitles | لم أدرك أن الحقيقة ستكون بعيده عن الأنظار هل من أحدٍ آخر ؟ |
Aniden gezegendeki en dürüst erkek olduğunu fark edemedim. | Open Subtitles | آسفة لم أدرك أنك أصبحت فجأة أكثر رجال العالم صدقاً |
Normal bir adamdı. Bay Skinner söyleyene kadar da önemli biri olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | لم أدرك أنه شخص هام حتى نبهني السيد سكينر |
Sonra, fingirdemesi için yaklaşık 1 milyon sebep olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لذا أدركت أن هناك ملايين من الأشياء تسعى إليها هذه المرأة |
Birine sormayı istiyordum. Buranın bir balıkçı köyü olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | كنت أنوي أن أسأل أحدما لقد لاحظت أن تلك قرية للصيد |
Sonra biri arabasının kampüste olduğunu fark etmiş. Kayıp olduğunu o zaman anlamışlar. | Open Subtitles | ثمّ لاحظ شخصٌ أنّ سيّارتها كانت في الحرم الجامعي، وأدركوا أنّها كانت مفقودة. |
Abraham Lincoln başka bir unsur olduğunu fark etti. | TED | أبراهام لينكولن أدرك أنّ هناك عنصرا آخر. |
Bu kadar gergin olduğunu fark etmemiştim. Seni eve göndersem iyi olacak. | Open Subtitles | أنا لم أدرك بأنك كنت عصبية جداً أعتقد أني يجب أن أرسلك للبيت |
Ve bazen herkesin tek gördüğünün bu olduğunu fark ediyorum. | Open Subtitles | وأحيانا أدرك أن هذا هو كل ما يراه أي أحد |
Ve bu bağlılık araçlarını işlettiğiniz zaman gerçekten de şeytanın ayrıntılarda olduğunu fark ediyorsunuz. | TED | وعند محاولة تنفيذ آلية الالتزام هذه ، كنت أدرك أن الصعوبة تكمن حقاً في التفاصيل. |
Bereket döngüsünün, bunu inşa eden geometrik algoritmadaki tekrarlamalı döngü ile aynı olduğunu fark ettim. | TED | و بدأت حينها أدرك أن دورات الخصوبة تلك كانت تماما مثل الدورات المتكررة في الخوارزمية الهندسية التي تبني هذا. |
Ama seni bu hâlde görünce... ne kadar küçük, acınası bir adam olduğunu fark ediyorum. | Open Subtitles | لكن عندما أراك على هذه الحال أدرك أنك مجرد رجل صغير وحزين. |
Ne kadar şirin olduğunu fark edememişim. | Open Subtitles | لم أكن أدرك أنك لازلت جميلة للغاية |
Büyü gücüne sahip olduğunu fark etmeliydim. | Open Subtitles | كان يجب أن أدرك أنه يستخدم السحر لا أحد يمكنه جعل الفراشات تظهر من العدم |
O gün bulutlara dalıp gittiğimde gerçeğin kuşkulu bir konu olduğunu fark ettim, annemin aşina olduğu çevreye uyarlanabilen. | Open Subtitles | عندما حدّقت في الغيوم ذلك اليوم أدركت أن الحقيقة موضع شك أنني أستطيع أن أضع أمي ضمن محيط مألوف |
Bu çizginin, köydeki tek kare şekilli yapının üstünde olduğunu fark ettim. | TED | حسنا ، لاحظت أن الخط يوجد حول مكان المبنى الوحيد في ساحة القرية. |
Doktor Bey, caddenin köşesinde bir güvenlik kamerası olduğunu fark etmiş. | Open Subtitles | الطبيب الطيب هنا قد لاحظ وجود كاميرا مراقبة عند باب الدخول. |
Belki de birini düşkünler evine yollamanın basit bir fotoğrafın üzerinde oynamaktan biraz daha ciddi olduğunu fark etmişimdir. | Open Subtitles | ربّما لأنّني أدرك أنّ التسبّب في فقد أحدهم لبيته أشدّ خطورة من تعديل لقطة فوتوغرافيّة |
Sadece kraliyete ait bir pislik olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | أنا لم أدرك بأنك شخص من العائلة الملكية. |
Çok geçmeden elimizdeki bu bilgilerde olağan dışı bir şey olduğunu fark ettik. | Open Subtitles | حالاً ، أدركنا أن هناك شيء ما بهذه البيانات والتي ليست غير عادية |
Emlak işinin Büro'nun alanı olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | لم اكن اعلم ان العقار كان جزءً من اختصاص وحدة المارشال |
Özür dilerim. İş işten geçene kadar, bunun hayvan hakları davası olduğunu fark etmedim. | Open Subtitles | لم أدرك بأنها قضية متعلّقة بحقوق الحيوان |
Şimdi öğrenecek çok şeyim olduğunu fark ediyorum | Open Subtitles | الآن أدركت هناك الكثير لاتعلمه |
Ama yeni bir Adventurer'ınız olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | و لكني لم استطع ألّا ألاحظ أنك قد أشتريت شاحنة جديدة |
Ama bir süre sonra takdim mektubunun sahte olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ولكن بعد مدة قصيرة , اكتشفت أن مقدمة الرسالة كانت مزيفة |
Nedenini bilmek güç ama iğnesini zaten yapmış olduğunu fark etmemiş olabilir. | Open Subtitles | من الصعب أن تعرف السبب، لكن ربما لم تدرك أنها أخذت الجرعة فعلاً |