Onlar eğlence sektörü denen iş alanında başarılı olmaları en az beklenenler ama cesaretleri ve yetenekleri onları buraya ulaştırdı. | TED | وكانوا أقل من يُتوقع أن يكونوا ناجحين في مجال العمل الترفيهي في النهاية تغلبت شجاعتهم ومواهبهم الى اتخاذ هذه الخطوة |
Önce, yaşanacak en kötü şeyin onların kaybolmuş olmaları Sanıyordum. | Open Subtitles | في البداية, ظننت أن أسوأ شيء هو ان يكونا مفقودين |
Erkek olmaları sorun mu sizce? Karanlık çağlardan mı kaldınız? | Open Subtitles | هنالك مشكلة معهم كونهم رجال هل أنت من العصر الحجري |
Esas dikkat çekici olan, bu klavyeyi kendi başlarına keşfetmiş olmaları. Bizim tarafımızdan hiç bir müdahale olmadı. | TED | المدهش هو أنهما كانا يستكشفان تلك اللوحة بطريقتهما الخاصة. فلم يكن هناك تدخل من طرفنا. |
Ama eğer geçmişse, onu kurtarmak için terk etmiş olmaları mantıklı olurdu. | Open Subtitles | لكن إن كانت من الماضي، فهذا يعني أنّهم تركوه ليحاولوا انقاذه |
Bence bunun derinlerdeki nedeni, onun kolayca yayıldığını biliyor olmaları. | TED | وأعتقد أن السبب أنهم في قرارة أنفسهم، يعلمون سهولة انتشاره. |
Sağlık hizmetlerindeki tek günahları anlaşılan bunu bir kâr için yapmıyor olmaları. | Open Subtitles | ذنبهم الوحيد عندما يتعلق الأمر بالرعاية الصحية يبدوا بأنهم لا يعملونه للربح |
Karakterlerin orta yaşlı olmaları gerekmez. | Open Subtitles | لان اعتقد ليس من الاساسي ان يكونو الشخصيات في منتصف االعمر |
Görüyorsunuz, onların bu şiddetin kurbanı olmaları çok daha olağan faili olmalarından. | TED | أترون، من المرجح جدا أن يكونوا ضحايا لهذا العنف أكثر من مرتكبيه. |
Bunu yapma şansını yakalamak için, onların ultrasaf ve ultrasoğuk olmaları gerekiyor. | Open Subtitles | ولإعطاء فرصة لفعل هذا عليهم أن يكونوا خالصين النقاء وتحت برودة شديدة |
İnanılmaz ötesi taş olmaları lazım. Ya 9 ya da 10 yani. | Open Subtitles | يجب أن يكونوا جميلات بجنون مثل تسع أو عشر من مقياس الجمال |
Onları göremiyorum. Orada olmaları gerekiyor. Kapalı devrede bir sorun var. | Open Subtitles | لا يمكنني رؤيتهما، يفترض أن يكونا هناك هناك مشكلة في الكاميرا |
Bu küçük yavrular pençeleri kara bastıktan sonra cesur olmaları gerekecek. | Open Subtitles | هذان الديسمان يجب أن يكونا شجاعين من لحظة لمس كفوفهما الثلج |
1 saat önce burada olmaları gerekiyordu. | Open Subtitles | لقد كان من المفترض أن يكونا هنا منذ ساعة |
İnsanların nazik olmamasının diğer sebebi nazik olmak ya da iyi görünmekle ilgili olarak şüpheli olmaları ve hatta düşünceli olmaları. | TED | السبب الآخر لكون الناس أقل دماثة هو لأنهم متشككون أو حتى قلقون حول كونهم دمثين أو يبدون طيبين. |
Ortak tek noktaları farklı olmaları. | TED | الشئ الوحيد المشترك بينهما هو أنهما مختلفان. |
Ünlü olmaları onların da özel hayatları olamayacağı anlamına gelmez. | Open Subtitles | لا يَعْني أنّهم لا يَستحقّونَ سريتهم، أيضاً دعنى أرى |
Garip olan, bir grup insanın burada bir çeşit parti yapıyor olmaları. | Open Subtitles | الشئ المضحك هنا أنه يوجد مجموعة من الناس يبدو أنهم يقيمون حفلة |
Burada esas gerçekten çarpıcı olan şey bu üniversite öğrencilerinin çok uzun süre multimedya-taskingle meşgul olduklarını iddia edenlerin sınavda çok çok başarılı olduklarından emin olmaları. | TED | وهنا مايدهش فعلا، أن هؤلاء الطلبة الجامعيين الذين ينخرطون في استخدام العديد من الأجهزة في آن واحد بالدرجة الأولى مقتنعين بأنهم أحرزوا تقادير عالية في الإختبار. |
Gerçekten iyi görünüyordu. Yani erkeklerin benimle dost olmaları zor. | Open Subtitles | انه يبدو لطيفا, وانت تعرف انه صعب على الرجال ان يكونو اصدقاء لى |
Davy Jones'un himayesinde olmaları gerekirdi onların. | Open Subtitles | هم يَجِبُ أَنْ يَكُونوا في عنايةِ قعرِ المحيط. |
ingiltere'nin en iyi savaşçılarından bazılarının o gemide olmaları çok ilginç. | Open Subtitles | بعض مُحاربي إنجلترا رفيعي المستوى تصادف فقط وجودهم في تلك السفينة |
Kişisel anılarımı yazıyorum, o yüzden benimle ilgili olmaları gerekiyor. | Open Subtitles | أنا أكتب مقالات شخصية، لذا أنها يجب أن تكون عني |
Hayır, tabloların ve mobilyaların yemeğe kadar gelmiş olmaları gerek. | Open Subtitles | كلا، أود الحرص أن الرسومات والأثاث سيكونوا موجودين بحلول العشاء |
Bunların hepsini yaptım, çünkü öğrencilerimin kendileri olarak en iyi olmaları için çevrelerindeki herkesin onları desteklediğini bilmelerini istedim. | TED | وقمتُ بعمل كل ذلك لأنني أردتُ من طلابي أن يعرفوا بأن الجميع من حولهم يدعمهم ليكونوا من أفضل الناس، |
Yer çekimsel dalgaların sorunu çok zayıf olmaları; saçma bir biçimde zayıflar. | TED | لذلك المشكلة بموجات الجاذبية أنها ضعيفة جداً، إنها ضعيفة بطريقة غير معقولة |
geçen sene bir hemşire komşularını toplum sağlık çalışanları olmaları için eğitene kadar. | TED | حتى السنة الماضية حين دربت ممرضة جيرانها لأن يصبحوا عمال صحة في المجتمع. |