Bunu söylemekten nefret ediyorum Mulder, ama kredini doldurduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أكره لقول هذا، مولدر، لكن أعتقد أنت فقط إستنفذت مصداقية. |
Kaptan, bunu söylemekten nefret ediyorum... fakat yanlış adamı yakalamışsın. | Open Subtitles | أكره أن أقولها أيها القائد لكنك تتحدث مع الرجل الخطأ |
Bu kategoride jürinin oy birliğiyle karar verdiğini... söylemekten memnuniyet duyuyorum. | Open Subtitles | وأنا فخور بقول هذا أمام هذا الحشد لجنة التحكيم توصلت إلى قرار جماعي بالإجماع |
söylemekten gurur duyuyorum bu sene genel seçimlerde Dir'de 93.000 kadın seçmen vardı. | TED | إنه لمن دواعي فخري أن أخبركم أنه وخلال الانتخابات العامة، في هذه السنة، كانت هناك 93000 امرأة مصوّتَة في دير. |
Bunu söylemekten nefret ediyorum çocuklar, fakat kızı evime götürmenin vakti geldi. | Open Subtitles | أكره قول ذلك ، يارفاق ولكن حان الوقت لأدعو الفتاة إلى المنزل |
Hee, aslında... arkadaş oluyoruz ya, sana şunu söylemekten çekinmiyorum. | Open Subtitles | بما أننا أصبحنا أصدقاءا, مع أنني غير مرتاحة لقولي هذا. |
Ama PISA'nın gücü ülkelere diğerlerinin ne yaptığını söylemekten geliyor. | TED | لكن قوته تكمن في قدرته على إخبارها عما يفعله الأخرون. |
Beni ve diğer trans bireyleri tamamen destekleyenler sürekli yanlış bir şey söylemekten korkuyorlar, bilmeleri gerektiğini düşündükleri şeyleri bilmedikleri için öyle utanıyorlar ki hiç sormuyorlar. | TED | الناس الذين يدعمونني ويدعمون كل المتحولين بإخلاص يخافون جدًا من قول الشيء الخطأ، ومحرجين من أنهم لا يعرفون الأسئلة التي لا ينبغي عليهم، أن يسألوها مطلقًا. |
Onu buldum, ama bunu söylemekten üzüntü duyuyorum ki bayrak hüzün verici bir şekilde yetersiz. | TED | و قد وجدته وعذرا لقول ذلك يفتقر الكثير للأسف. |
MIT'de Steven Jhonson adlı bazı teorik fizikçiler var ...söylemekten mutlu olduğum, iki benek hastalığını bitiren. | TED | هناك مختص فيزياء نظرية في أم آي تي يسمى ستيفن جونسون الذي إنخفض درجتين ، أنا سعيد لقول ذلك. |
Bunu söylemekten memnuniyet duyuyorum, ama aslında bu beni şaşırtmıyor çünkü konu tamamen fizik kurallarından ibaret. | TED | لذا أنا سعيد لقول ذلك، ولكن في الواقع أنا لست متفاجئا بهذه النتيجة، لأن ببساطة هذه هي قوانين الفيزياء التي تعمل معنا. |
Bunu söylemekten nefret ediyorum ama kendimi, başka bir kadın olduğuna inandırıyordum. | Open Subtitles | لا أحب أن أقولها لكنني كنت أجعل نفسي أعتقد أنكِ امرأة أخرى |
Onu söylemekten bile nefret ettiğimi söyledi. | Open Subtitles | لقد قلت الكلمة إنه يقول أننى أكره أن أقولها |
Ya yeni bir sayfa açmamın yolu doğruyu söylemekten geçiyorsa? | Open Subtitles | ماذا إن كان طريقتي في إعادة إختراع نفسي هي بقول الحقيقة؟ |
Evet, bayanlar baylar yakın gelecekte bu büyüleyici manzaraların tekrar bize verileceğini size söylemekten büyük mutluluk duyarım. | Open Subtitles | حسنا .. أيها السيدات و الساده أنا سعيد لأن أخبركم |
Bunu söylemekten nefret ediyorum, ama neden oturup burada beklemiyorsun? | Open Subtitles | و الآن أكره قول ذلك لكن لماذا لا تنتظرين هنا؟ |
Kimsenin ekleyeceği bir şey yoksa, ilk defa erken bitirdiğimizi söylemekten memnuniyet duyarım. | Open Subtitles | إذا لم يكن أحد لديه سؤال ليضيفه إذن أنا سعيد لقولي أنتهينا مبكراً لأول مره |
Bir şeylerin kaybolduğunu söylemekten vazgeç yoksa çalışmak için üstüne biz para ödeyeceğiz. | Open Subtitles | إما أن تتوقفي عن إخبارها بضياع الأشياء وإلا سندفع لها لكي نعمل عندها |
Boz sakallı birkaç kişiye doğruyu söylemekten korkayım diye mi? | Open Subtitles | حتى أخاف الآن من قول الحق لمجموعة من المسنين؟ |
söylemekten nefret ediyorum ama Rupert'la daha çok sigortası için birlikteyim. | Open Subtitles | أكره أن أقول ذلك , لكنني غالبا مع روبرت بسبب تأمينه |
Bunu söylemekten nefret ediyorum ama bugün Nathan'ın hayatını kurtarmış olabilirsin. | Open Subtitles | انا اكره ان اقولها ولكنك ربما تكونين انقذت حياة نايثن اليوم |
Ve şunu söylemekten memnunum; bu aracın kavranması artıyor. | TED | وأنا سعيدة بأن أقول أن الإقبال على الأداة في ازدياد. |
Sana söylemekten rahatsız olmam, bu küçük randevuyu bütün hafta dört gözle bekledim. | Open Subtitles | حسناً , لا أمانع بإخبارك كنت أتشوق لهذا اللقاء طوال هذا الأسبوع |
Bunu söylemekten gurur duymuyorum, ama ilk yumruğu ben attım. | Open Subtitles | أنا لست فخورًا لإخبارك بهذا لكني أنا من لكمه أولًا |
Tüm suikast meraklılarını ve kendim de dâhil tüm komplo teorisyenlerini kontrol ettim ve bunu söylemekten üzülüyorum ama hepimiz temiziz. | Open Subtitles | لقد تفقدت كل متابعي الاغتيالات و مؤمني نظرية المؤامرة و من ضمنهم انا و انا حزينة قليلا للقول أننا كلنا نظيفين |
Beyler ve bayanlar bu akşamki programınızda değişiklik olacağını söylemekten büyük bir üzüntü duyuyorum. | Open Subtitles | السيدات والسادة يؤسفني أن أبلغكم ان كان هناك تغيير في إجراءات اليلة |