sözleşme tarihi 8 Haziran 1925. paragraf 34, A maddesi. | Open Subtitles | عقد تاريخه الثامن من حزيران 1925 ، الفقرة الرابعة والثلاثين |
Geçen hafta, stüdyoyla üç yıllık bir sözleşme daha imzalamaya zorladı beni. | Open Subtitles | في الإسبوع الماضي أجبرني على توقيع عقد لمدة ثلاثة سنوات مع الإستديو |
Bazı insanlar, egzersiz dersim için sözleşme yapmamı tuhaf buluyor. | Open Subtitles | بعض الناس يعتقدون أنّه غريب إمضاء عقد لصف التمرين لدي |
Ama Bay Luthor babanız ordu ile bir sözleşme yaptı. | Open Subtitles | لكن سيد لوثر تفاوض والدك على هذا العقد مع الجيش |
Dosyalamam gereken birkaç sözleşme var da senin imzan gerekiyor. | Open Subtitles | لدي مجموعة من العقود احتاج ان ارسلهم احتاج فقط توقيعك |
Bir Amerikan profesyonel ligi tarafından sözleşme imzalanan ilk Hintli sporculardı. | Open Subtitles | كانا أول رياضيين من الهند يوقعون عقداً في دوري المحترفين الأمريكي |
Yeni bir sözleşme yaptığın için, risk alman gerektiğini söylediler. | Open Subtitles | لقد قالو أنك يجب أن تخاطر به لأنه عقد جديد |
Eğer sana fazlasını verirsem, ...gelecekteki her sözleşme daha fazlasını isteyecek. | Open Subtitles | لو أعطيتكِ المزيد فسأضطر أن أعطي المزيد لكل عقد في المستقبل |
Sayın yargıç, Rowby Canton'un sözleşme süresi gece yarısına kadar dolmamıştı. | Open Subtitles | عقد روبي كانتون لم ينته حتى منتصف تلك الليله , حضرتك |
Dreyfuss girişimcilik Lincoln'un başı kaybolmadan önce heykeli restore etmek için sözleşme yapmış. | Open Subtitles | مجموعة شركات دريفوس كان لديها عقد لترميم التمثال قبل ان يفقد رأس لينكولن |
İçeri yürüdüğüm esnada görevli bayan bazı kişilerle sözleşme yapıyordu ve bazı insanlar arkamdan geliyordu. | TED | عندما مشيت الى الداخل، السيدة كانت قد انهت توا عقد مع بعض الاشخاص، بعض الاشخاص الآخرين كانوا يدخلون خلفي. |
Bu, bir sertifika, bir sözleşme, gerçek bir nesne, hatta kişiyi tanımlayan bilgiler olabilir. | TED | يمكن أن تكون شهادة أو عقد وأشياء من العالم الواقعي، وحتى المعلومات التعريفية الشخصية. |
-Bununla bir yere varamazsın. Sana bir fiyat tahmini verdim, sözleşme değil. | Open Subtitles | أعتقد بأنك لا تستطيع الذهاب بهذا إلى أي مكان ليس بدون العقد |
sözleşme, 9,3 milyon dolar değerinde iki yıllık bir kontrattı. | TED | وكانت مدة العقد سنتان مقابل 9.3 مليون دولار. |
Bu toplumlarda, Balıkçılar, sosyal bir sözleşme geliştirdiler. Bu sözleşme, balıkçıların gereğinden fazla balık yakalamasını önlüyordu. | TED | في هذه المجتمعات، طوّر صيادو الأسماك نوعًا من العقد الاجتماعي الذي أخبر كل واحد فيهم للتريث قليلًا لمنع الصيد الجائر. |
Onun için bir sözleşme imzalarsanız, o muhakkak parayı yanlış kişilere götürecektir. | Open Subtitles | لو استطعت أن توقع له بعض العقود فسوف يحصل على الاموال بإدعاءات زائفة |
Masamdaki sözleşme sahteydi, kendim gönderdim. | Open Subtitles | تلك العقود كانت مزيفه ، وارسلتها لنفسي بالبريد |
Sana üç yıllık bir sözleşme ve bugünden başlayarak yılda 25.000 dolar veriyorum. | Open Subtitles | أنا أعرض عليك عقداً لمدة ثلاث سنوات بقيمة عشرون ألف دولار سنوياً، بدءاً من اليوم |
Polisler sözleşme yapmak istediğinizi söyledi. Bu işi lehimize çevireceğiz. | Open Subtitles | اخبرتنى الشرطة انك تريد عقدا للتسجيل , لنتحدث عن هذا |
Şirketi birçok kimyasal tesisle sözleşme yapmış. | Open Subtitles | شركته لديها عقود مع العديد من المنشآت الكيميائية |
Müdür Bey, düzgün oynamazsan sözleşme uçup gidecek. | Open Subtitles | أيها المُدير، إذا لم تلعبْ جيدًا فسيُلغى عقدك. |
Bunlar yeni bir sözleşme için yeterli demek mi? | Open Subtitles | هل أياً من ذلك يعني إنهُ لديّ تعاقد جديد؟ |
Bu koalisyon herkesin kaliteli göz bakımına erişmesini sağlamak adına harekete geçen 53 devlet başkanıyla sözleşme yapmak için bir araya geldi. | TED | وقد اجتمعت هذه التحالفات هذا العام، لعقد اتفاق مع 53 رئيس حكومة، التزموا الآن باتخاذ إجراءات نحو توفير العناية بالبصر والعينين للجميع. |
- Ailemin imzalamanı istediği evlilik öncesi sözleşme. | Open Subtitles | ما هذه؟ إنها اتفاقية ما قبل الزواج التي يريدك والداي أن توقعيها |
Gördüğün gibi, eğer imzalamazsan, bu sözleşme gereğince, seni boşarım. | Open Subtitles | إن لم توقعيها سأسحب إتفاقية التعويض و أطلقك |
Bana eski kafalı diyebilirsin. Bir sözleşme imzaladığında, ona uyarsın. | Open Subtitles | قُل عني تقليدي لكن أرى أنه اذا وقعت عقدًا يجب أن تلتزم به |
Birilerine bu foroğrafı satmak istiyorsanız, sözleşme ihlallinden size dava açacağız. | Open Subtitles | لو قمت ببيع تلك الصورة لأي شخص سنقاضيك لإخلالك بشروط التعاقد |
Sayın yargıç müvekkilimin kötü niyetle sözleşme yaptığını iddia ediyorlar. | Open Subtitles | سيدي القاضي، إنهم يدعّون أن موكلتي قامت بالعقد بنيّة سيئة. |
Amerika'daki sözleşme planladığı gibi gitmeyecek. | Open Subtitles | عقده بأمريكا لن يسير كما هو مخطط |