Biz rakunlar esasen iyi huylu, saf ve fazla nazik yapılıyız. | Open Subtitles | نحن الراكون بشكل اساسي ذو طبيعة جيدة و ساذجة و لطيفة |
Aynı zamanda ne zaman kullanıldığını bilmeyen çok saf bir adam. | Open Subtitles | وهو رجل ساذج يتم إستغلاله.. لا يعلم متى سيتم إعطاءه عملا |
Bu kadar saf olma! Biliyorsun ki bir savaş çıkacak! | Open Subtitles | لا تكن بهذه السذاجة أن تعرف أن الحرب تضع أوذارها |
İnsanların pek fazla fotoğrafını çekmedim, çünkü onlar kendilerini saf bir yönelime itiyorlar. | TED | ليس لدي الكثير من صور الناس لأنهم يشكلون عائقاً في نمط الدراسة الصافي |
Böyle bir oyunda saf altından yapılmış bir aile yadigarına oynamak çok garip. | Open Subtitles | إنه غريب منك أن تراهن بأملاك موروثة من الذهب الخالص لمثل هذه اللعبة |
Böylece ilk balinamızı parçalamış ve saf yağ elde edinceye kadar kaynatmıştık. | Open Subtitles | وهكذنا نزعنا جلد حوتنا الأول، وغلينا دهن الحوت لنحصل على زيت صافي |
Bu acı bir şey ama aslında bir yandan da mutlu bir şey, çünkü onları en saf halleriyle hatırlayabilirsiniz. | TED | و هذا شيء محزن، و لكنه في الحقيقة شيء جيد بشكل ما، لأنك تستطيع تذكرهم بروحهم النقية. |
Bunu çölde beraberinde bunun gibi kristallerle, saf takyon enerjisine bulanmış halde buldum. | Open Subtitles | لقد وجدتها في الصحراء بجانب بلورات مثل هذه التي تشع بطاقة جسيمات صافية |
Tatlım, bu kadar saf olma. Dünya bu şekilde işler. | Open Subtitles | يا عزيزتي, لا تكوني ساذجة للغاية, تلك هي حالة النظام |
Dört yıl. Geçen yıllar seni biraz saf yapmış, canım. | Open Subtitles | أربع سنوات، هذا ما يجعلكِ ساذجة بعض الشيء يا عزيزتي |
Açıkçası annemin asla senin kadar güzel ya da saf olduğunu sanmam, canım. | Open Subtitles | بصراحة، لا أظن أن والدتي كانت جميلة هكذا، أو ساذجة مثلكِ يا عزيزتي. |
Tom, lütfen bu kadar saf olma. Hepimizin sırları vardır. | Open Subtitles | توم ، أرجوك ، لا تكن ساذج كلنا لدينا أسرار |
Tom, lütfen bu kadar saf olma. Hepimizin sırları vardır. | Open Subtitles | توم ، أرجوك ، لا تكن ساذج كلنا لدينا أسرار |
Bunu bilmen gerekir Myrtle Mae. O kadar saf olma. | Open Subtitles | "عليكِ أن تعرفى ذلك "ميرتيـل مـاى لا تكونى بهذة السذاجة |
O saf bembeyaz manzarada yabancı, uzak bir dünyada gibi hissedersin. | Open Subtitles | في ذلك المنظر الابيض الصافي تشعر وكأنك في عالم غريب بعيد |
Tüm şatafatlarıyla beraber, bu robotlardan biri size saf altından bir ameliyata mal olur. | TED | مع كل أجراسه وصفاراته , الروبوت الواحد يكلفك تقريبا ثمن طبيب جراح من الذهب الخالص. |
saf protein mineraller, vitaminler... | Open Subtitles | بروتين صافي المعادن، الفيتامينات الرجل يجب أن يعتني بنفسه |
Bunu kükürt, demir, manganez, azot, karbon ile yapabilirler. Bazıları dümdüz yukarı saf elektronlar kullanabilir. | TED | يقومون بهذا مع السلفا، والحديد، والمنجنيز، والنتروجين، والكربون، والبعض منها يشارك مباشرة بالإلكترونات النقية. |
Gelecekten geri geldiğini... ve 199 yılından başlayarak sonunda insanlığı... yeryüzünden silecek olan saf bir mikrop... aradığını söylüyordu. | Open Subtitles | وأدعى انه قد جاء من المستقبل وكان يبحث عن جرثومة صافية التى ستمسح البشرية من على وجه الأرض |
İyi ve saf olan yegane şey. | Open Subtitles | ،الشيء الوحيد الجيد تماما ً و نقى تماما ً |
Ya da bileceğimiz. Çünkü o her yerde. Çünkü o saf. | Open Subtitles | أو أمكننا معرفته , إنه في كل مكان , إنه خالص |
"Yalnızca kalbi temiz ve ruhu saf olan kılıcı taştan çekebilir." | Open Subtitles | وحده صاحب القلب النقي ..والطبيعة الصادقة يستطيع سحب السيف من الصخرة |
Ama ruhuna sahip olamadı; çünkü kız çok saf ve iyiydi. | Open Subtitles | لكنه لا يستطيع امتلاك روحها لأنها طاهرة و طيبة للغاية |
Karakter gücü saf bir şekilde erdemle ve yalnızca iradeyle gelişen Alfa. | Open Subtitles | إنه يحدث لأصحاب الشخصيات القوية والنفوس الصافية المليئة بالفضائل وقوة الإرادة الشديدة |
Senin hep saf olduğunu bilirdim, ama yapma, elma gibi yanaklarının ve zeytin gibi gözlerinin seni aldatmasına izin verme. | Open Subtitles | عرفت دائما بأنّك كنت ساذجا لكن بربك لا تترك خدودها الوردية وعيونها الواسعة تجذبك |
Benim veya bir başkasının şimdiye dek gördüğü en saf meth'i pişiriyor. | Open Subtitles | يطبخ أنقى انواع الميث والذي لم أرهُ او يراه الآخرين من قبل. |