Bizi buraya kadar getirttiğine göre, iyi bir sebebin olmalı, Harold. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون لديك سبب وجيه لسحبنا إلى هنا، هارولد |
Ama senin de benden nefret etmek için yeterince sebebin var. | Open Subtitles | لكن أنظر , أعلم أنـّكَ لديكَ أكثر من سبب لتكرهني .. |
Eğer her şey yolunda giderse onlar geldiğinde cesedi bulup polisi çağıracaklar ve senin de geçerli sebebin olacak. | Open Subtitles | عندما يأتون ليروا لو كان كلّ شيءٍ على ما يُرام، فإنّهم سيجدون الجثّة، ويتّصلون بالشرطة، وسيكون لديكِ سبب مُحتمل. |
Hayır, bence Kellog'u öldürmek için birçok iyi sebebin var. | Open Subtitles | كلا ، أعتقدُ أنّهُ لديكِ العديد من الأسباب لقتل كيلوغ. |
Yani, yapmamak için çok da bir sebebin yok ama. | Open Subtitles | اعني, انا اعلم انه ليس لديك سبب لكي لا تفعلي |
Sanıyorum ki burda olma sebebin o şeyin bize saldırmış olması. | Open Subtitles | والآن أفترض أن وجودك هنا هو سبب مهاجمة ذاك الشيء لنا |
İlk karşılaştığımızda önemli bir şey yapmak için tek bir sebebin olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | عندما تقابلنا لأول مرّة، قلت لي أن هناك سبب واحد لفعل شيء هام. |
Tek kaygın kaybetmekse kongredeki koltuğunu, öyleyse burada olmak için pek de bir sebebin yok. | TED | إن لم تكن مستعد لخسارة مقعدك في الكونغرس . هنالك سبب مقنع لكونك هناك. |
Anlamadığım şey ise... beni bu saatte ziyaret etme sebebin. | Open Subtitles | ولكن, ما لا أفهمه هو سبب اتصالك بى فى هذا الوقت |
Hayır, ben bazen başka bir sebebin varlığını da düşünürüm. | Open Subtitles | كلا .. أنا أحيانا أتعجب إذا كان هناك سبب آخر على الإطلاق |
senin mutlu olmak için sebebin var. sevgilin kalbini kırmadı tabi. | Open Subtitles | عندك سبب لتكون سعيدا حبيبتك لم تكسر قلبك |
Bilesin diye söylüyorum, hayatta kalmak için iyi bir sebebin olmalı. | Open Subtitles | نظراً للحالة التى هو عليها . يجب أنه لديه سبب قوى للبقاء حياً |
Senin hayatını mahveden bir adamın ölmesini istemen için bir sebebin vardır. | Open Subtitles | لديك سبب مقنع لتتمنى موت الرجل الذي حطّم حياتك |
Biliyorum, bana inanmak için sebebin yok, ama bana güvenmek zorundasın tamam mı? | Open Subtitles | ، ليس لديك سبب يجعلك تُصدّقني لكنّك يجب أن تثق بي |
Bana inanmak için sebebin olmadığını biliyorum ama bana güvenmelisin, tamam mı? | Open Subtitles | ، ليس لديك سبب يجعلك تُصدّقني لكنّك يجب أن تثق بي |
Senin... senin beni kurtarmak için bir sebebin yoktu, ama kurtardın. | Open Subtitles | وأنتِ لم يكن لديكِ سبب يدفعكِ لإنقاذي لكنكِ فعلتِ |
Yani bu çocuğa yardım etmek için her ne sebebin var, ya da, Sana neyi ya da kimi hatırlatıyor bilemem ama... seni iyleştimeyeceği, Onları geri getirmeyeceği kesin. | Open Subtitles | و لذلك أياً ما كانت الأسباب التي تدفعك لمساعدة هذا الفتى لأنه يذكرك بشخص ما لن تجعلك تتحسن و لن تعيدهم للحياه |
Bu şekilde giyinmek için bir sebebin olmalı... | Open Subtitles | لابد وأن لديكِ عدة أسباب كي تتأنقين في ثوب كهذا |
Bir sırra ortak olduysan iyi bir sebebin olduğundan kuşkum yok. | Open Subtitles | إن وافقت على عدم البوح بهذا السرّ، أنا واثق أنّ لك سبباً وجيهاً. |
Bak, senin katılmak için sebebin olduğunu biliyorum alınmak yok ama, artık gizli olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | أعلم أن لديك أسبابك للانضمام إليهم، لكون بدون إهانة بدأت أشعر أنّك لم تعُد تتظاهر، أشعر وكأنك منهم قلبًا وقالبًا. |
Test pilotunun öldüğüne ve senin onu öldürmek için sebebin olduğuna inanıyoruz. | Open Subtitles | نظن أن طياركم الإختباري قد مات و نظن أنه لديك الدافع لقتله |
Çünkü senin paran olduğunu ve onu ifade vermekten alıkoymak için sebebin olduğunu biliyorlardı. | Open Subtitles | لأنهم يعرفون كان لديك المال و دافع لمنعه من الإدلاء بشهادته. |
Yaşamak için hiçbir sebebin olmazdı. Aramayı, cep telefonuna yönlendiririm. | Open Subtitles | لن يبقى لك شئ لتعيش من أجله ساقوم بتحويلها على هاتفك النقال |
Onun ölmesini istemen için geçerli sebebin vardı. | Open Subtitles | لديك كُلّ الدوافع في العالمِ لتريدها ميتة |
Eğer teselli olacaksa, senin sebebin daha ilginç. | Open Subtitles | وإذا كان في ذلك بعض العزاء أعتقد أن دافعك أشد إثارة للاهتمام |
Senin hep bir sebebin var değil mi Damon? | Open Subtitles | دومًا هناك مسوّغ لإثمك يا (دايمُن)، صحيح؟ |
Şu çok bilinen sözleri kaleme alan da o olmuştur, 'Kalp, sebebin bilmediği sebeplere sahiptir.' | TED | إنه من خط تلك الكلمات المشهورة القلب له أسبابه والتي لا يعرف سببا لها. |
Senin dönmek için daha iyi bir sebebin varsa söyle de duyalım. | Open Subtitles | لذا إن كان لديك سببٌ أفضل للعودة فلنسمعه يا رجل |
Bana yardım etmek ya da bana inanmak için sebebin olmadığını biliyorum ama Wyatt hakkında bilgi almam gerek. | Open Subtitles | أعرف أنّه لا يوجد سبب يدعوكِ لمساعدتي أو حتّى تصديقي "لكنّي أريد أن أعرف عن "وايت |
Bir haftadan fazla süredir okula gitmeme sebebin bu mu? | Open Subtitles | هل لهذا السبب تغيبتي عن المدرسة لمدة اسبوع ؟ |