- ...ve sakın taşları düşürme. - Harika, Sorun değil. | Open Subtitles | و لا تترك أي حجارةٍ تسقط أه، رائع، لا مشكلة |
Sorun değil. Eğer sen orada olmasaydın hamburgerlerin tadı iyi olmazdı. | Open Subtitles | لا مشكلة البرغر لن تكون جيدة المذاق إذا لم تكن هناك |
Banyo sırası için kavga etmeye pek hevesli olduğumu söyleyemem, ama Sorun değil. | Open Subtitles | لايمكنني القول انني اتطلع الى القتال من أجل المياه الساخنه لكن لابأس بذلك |
Çoğunuzun bildiği gibi, bu Sorun değil çünkü bu noktayı silebilirim. | TED | لا توجد مشكلة كما يعلم معظمكم لأنه بامكاني مسح تلك النقطة |
Sorun değil. Eğer sen orada olmasaydın hamburgerlerin tadı iyi olmazdı. | Open Subtitles | لا مشكلة البرغر لن تكون جيدة المذاق إذا لم تكن هناك |
- Aslına bakarsan, hayır. Biz de tam... - Sorun değil, gerçekten. | Open Subtitles | فى الحقيقة , نحن كنا على وشك الذهاب لا مشكلة فى الواقع |
Sorun değil, bir helikopter ayarlayıp seni istediğin yere direkt bırakabiliriz. | Open Subtitles | لا مشكلة, يمكننا تدبر أمر مروحية حتى تأخذك إلى هناك الأن |
Sorun değil, Senatör. Çocuk servisi kontrol için yarın uğrar. | Open Subtitles | لا مشكلة يا سيناتور ستأتي خدمة رعاية الطفل لتفقدها غدا |
Rica ederim efendim. Sorun değil. İyi günler Memur Bey. | Open Subtitles | أجل سيدى، لا مشكلة أتمنى لك يوم جيد، أيها الشرطى |
Sorun değil. Üç tane kol var. Ne kadar çok o kadar iyi. | Open Subtitles | حسنا لا مشكلة في ذلك، عندي ثلاثة أجهزة تحكم، سيكون ذلك أكثر مرحا |
Sorun değil, Sorun değil. Çevremde her zaman olan şeyler. | Open Subtitles | لابأس , لا بأس , فالشراب يقبعُ حولي طوال الوقت |
Sorun değil. Sadece o kadar iyi bir adam olmadığını söylüyorum. | Open Subtitles | هذا لابأس فيه , ما أقوله فقط إنه ليس رجل لطيفُا. |
Ama bu Sorun değil. Salıverin ve bir sürü parayla ödüllendirin onu. | Open Subtitles | لكن لابأس بذلك ، فلنُسامحه ونُكافئه بكم كبير من الأموال يا عزيزي |
- Sorun değil, senin hatan değildi. - Başka şansım yoktu. | Open Subtitles | لا توجد مشكلة ، إنه ليس خطئك لم أملك خياراً آخر |
Sorun değil. Eve git. Ailenin dediği gibi, git buradan. | Open Subtitles | لا عليكِ,إذهبى إلى منزلك و غادرى كما قال لكِ أهلك |
Ama Sorun değil. Biz cesur olanı ağırlamaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | لَكن لا يهم نحن نوَدُّ أَن نرحب بأيّ شجاع جداً |
Sorun değil. Depresyon bir sıkıntı değil. Eğer depresyon geçiriyorsanız, iyi olacağınızı biliyorsunuz. | TED | لا بأس بالاكتئاب. إن كنت تعاني منه، فاعلم أنّك ستكون على ما يرام. |
Oh, Sorun değil. Köpeğin cinsi nedir? | Open Subtitles | أوه، لا مشكلةَ أَيّ نوع من الكلاب لديكَ؟ |
-Evet. Yanlış otobüse binmişsiniz. Sorun değil, merak etmeyin. | Open Subtitles | أولا انت في الباص الخطأ لا تقلق ستكون بخير |
Güneş orada hiç batmıyor, ki bu benim için Sorun değil. | Open Subtitles | , حيث لا تغيب الشمس أبداً و انا لا أمانع هذا |
Nakit paran yoksa Sorun değil, kredi kartı da olur. | Open Subtitles | , ليس لديك نقود, لا مشكله بطاقة الإتمان لا بأس بها |
Sorun değil. Bugün seninle ilgilenmek istemiyorlardır zaten. | Open Subtitles | هذا لا باس به , على الارجح هم لا يريدون التعامل معك بأي حال |
Eğer bunu fark eden tek kişi bensem, Sorun değil. | Open Subtitles | , و لو أنني الوحيدة التي ترى هذا فلا بأس |
Bu Sorun değil. Kırık bir kalbinin olması, bir şeyleri denediğini gösterir. | Open Subtitles | هذا جيد لديك قلب مكسور من قبل فهذا يعنى أنك يمكن أصلاحك |
Sorun değil, bütün dünya beni Theresa'nın mektuplarından okusun. | Open Subtitles | هو بخيرُ. أنا سَأَتْركُ فقط العالم إقرأْ عنّي في رسالةِ تيريزا. |
Andy Dufresne 1949'da içeri girdiğinde ve benden Rita Hayworth'u hapishaneye onun için getirmemi istediğinde ona, "Sorun değil" dedim. | Open Subtitles | لذا عندما جاء أندى دفرين عام 1949 و طلب منى أن أهرب له ريتا هيوارث الى السجن قلت له لا يوجد مشكلة |