İhraç edilen şekerlemede, şeker standartları gözetleme meclis komisyon başkanı. | Open Subtitles | وهو رئيس اللجنة البرلمانية لمراقبة معايير السكر فى الحلوى المستوردة |
Eğer uyuşturucular, alkol gibi yasal olsa ve kalite standartları kontrol edilse kimin satabileceği, kime satabileceğine karar verilseydi. | Open Subtitles | إذا ما تم تنظيم الأدوية مثل الكحول، وكانت معايير الجودة التي تسيطر عليها، تحديد الجهة التي يمكن بيعها، ولمن. |
Bu salonun giriş standartları ne zaman bu kadar alçaldı? | Open Subtitles | منذ متى أصبحت معايير الدخول الى هذا المكان طليقة ؟ |
standartları ve ürünleri kullanıyoruz, tavsiyelerde bulunuyoruz, yani iletişimin güvenliğini korumak bizim için oldukça önemli, tıpkı diğer insanlar için olduğu gibi. | TED | نستعمل المعايير و نستعمل المنتجات التي نوصي بها, لذا من مصلحتنا ان نبقي اتصالتنا محميه بنفس الطريقه التي يجب حمايه الاخرين بها. |
Eğitim kurumları standartları ve performansı yükseltmek için sıralamanın açıkça yapıldığı ve ölçülerin kullanıldığı ilk yerdir | TED | التعليم هو الميدان الأول حيث المقاييس تظهر بشكل عام وحيث تستخدم القياسات كأداة لتحسين المعايير والآداء |
diye sorardık. İlk projelerden biri, yönetim kontrol protokolleri üstüne yazılım standartları geliştirmekti. | TED | كان أول مشاريعنا متعلق بتطوير معايير برمجيات بروتوكولات الرقابة الإدارية. |
Benim laboratuvarımda, sadece beyin sarsıntısının mekanizması üzerinde çalışmaktan ziyade nasıl daha iyi test standartları olabileceğini anlamak istiyoruz. | TED | لذلك لا نعمل في مختبري على آلية عمل الارتجاج الدماغي فقط، ولكننا نود أن نفهم كيف لنا أن نحصل على معايير اختبار أفضل؟ |
Sonuç olarak ya ben çabuk öğrendim ya da kulüplerin standartları yerlerde. | TED | وفي نهاية المطاف، إما أنني تعلمت سريعًا، أو أن معايير النوادي قد تدهورت حقًا. |
Bütüncül yaklaşımı benimseyen su kalitesi standartları belirleyebiliriz ki suyun iyiliği bizim ihtiyaçlarımızdan önce gelsin. | TED | يمكننا أيضا تطوير معايير نوعيّة الماء وفق مقاربة كليّة، التي تؤكد كون الماء جيّدا قبل الاستعمال البشري. |
Buradan yola çıkarak, şehirleri bu daha yüksek çizgiye çekecek Ekolojik Performans standartları adlı çalışmayı hazırladık. | TED | لذلك نحن خلق ما يسمى معايير الأداء البيئي، لإنقاء المدن ضمن هذه المعايير العالية. |
İthal edilen oyuncaklara güvenlik standartları getirilmesini öngören bir yasa önerisini destekliyoruz. | Open Subtitles | نحن نتبنى مشروع قانون تطبيق معايير السلامة على الألعاب المستوردة هذا عظيم، أكره الألعاب المستوردة جداً |
standartları benimkinden farklı olabilir. | Open Subtitles | نعم، حَسناً، ربما عِنْدَهُمْ مختلفونُ معايير مِنْ عِنْدي. |
Hastanenizi yüksek güvenlik standartları yüzünden seçtim. | Open Subtitles | الآن، إخترت مستشفاك ل معايير أمنها العالية. |
Ailem kütüphane standartları hakkında hiç konuşmaz. | Open Subtitles | عائلتي لا يتحدثون إطلاقاً عن المعايير المكتبية |
Chilton, Amerika'daki okullar arasında akademik standartları çok yüksek olan okullardan biridir. | Open Subtitles | تشيلن لديها أعلى المعايير الأكاديمية على كل مدارس أمريكا |
Bayan Fulsom, Bay Darling'e aşırı erdemlik taslamada kendi için bile standartları aşan bir hakaret mektubu gönderdi. | Open Subtitles | الآنسة فولسوم بعثت رسالة غاضبة إلى السّيد دارلنج الذي وضع المعايير الجديدة من التزمت، حتى لها |
Beni bu kadar çabuk kenara atarak bu standartları ciddi ölçüde düşürdünüz. | Open Subtitles | لقد اخفضتم تلك المعايير بعد أن القيتم بي جانباً |
Birkaç yıl önce, Donna gelen yeni standartları en önce uygulamaya karar verdi ve beslenme standartlarını revize etti. | TED | قبل بضع سنوات، قررت دونا الخروج قدمًا بمعايير جديدة التي كانت قادمة، وقامت بإصلاح وتعديل معاييرها للتغذية. |
- Bu da, Adil Çalışma standartları Yasası'nı açıkça ihlal etmiş... | Open Subtitles | أنه أنتهاك واضح للمعايير القانونية الفدرالية للعمل |
Güzel ve düşük standartları olan bir kızla tanışacaksın. Başka seçeneğin veya koku alma duygun kalmayacak. | Open Subtitles | ستلتقي بفتاة لطيفة بمقاييس صغيرة بدون خيارات حقيقية وبدون حاسة الشم |
- standartları toplum koyamaz mı? | Open Subtitles | لكن ألا يمكن للمجتمع أن يضع معاييره الخاصة؟ |