Bu durumda, yaşamın en büyük ödülü: uygun bir çiftleşme partneri. | TED | في هذه الحالة ، أعظم جائزة في الحياة: شريك مناسب للتزاوج. |
Peder, uygun bir zaman değil. Daha sonra gelin. Kızınızla konuşmalıyım. | Open Subtitles | أيها القس، أخشى أن الوقت غير مناسب ستضطر للعودة فيما بعد |
Sana Mona'nın numarasını veririm, onu daha uygun bir anında ararsın. | Open Subtitles | ويمكنك أن تتصل بها في الوقت الذي تكون فيه أكثر مناسبة |
Bodrum, onun bize yeniden dönebilmesi için oldukça uygun bir yer. | Open Subtitles | ذلك السرداب يمكن أن يكون مخبئاً مناسباً إذا أغاروا علينا مجدداً |
Sana, Oliver ile ilgili neler olduğunu sormak için uygun bir zaman mı? | Open Subtitles | السيد كونكلين، هل هذا هو الوقت المناسب أن أسألك ماذا يجري مع أوليفر؟ |
O adını Imran'dan daha uygun bir isimle değiştirmekten söz ediyor. | Open Subtitles | إنه يتحدث عن تغيير إسمك من عمران إلى شيء مناسب ؟ |
Sanırım Manhattan senin gibi bir delikanlıya uygun... bir yer olur. | Open Subtitles | بالفعل, لويس اعتقد ان, منهاتن تبدو مكان مناسب جداً لشاب مثلك |
Bunun için uygun bir zaman yok. Karın için çok üzüldüm. | Open Subtitles | لن يكون هناك وقت مناسب انظر , أنا آسفة بخصوص زوجتك |
Hoş değil demiyorum ama şuan uygun bir zaman değil. | Open Subtitles | إنه ليس بدون سحره و لكن هذا ليس وقت مناسب |
Doğumdan sonra, çocuğunuzun büyümesi için uygun bir ev bulurum. | Open Subtitles | وبعد الولادة سوف اجد للطفل منزل مناسب لكي يتربى به |
Yani, uygun bir ortamda Andy'i şarkı söylerken dinlemek, çok keyifli. | Open Subtitles | أعني إنه من الممتع سماع أندي يغني في مقاعد غير مناسبة |
Yine de, konuyu üstelemek için uygun bir zaman değil. | Open Subtitles | على أي حال، لن تكون هذه لحظة مناسبة لمناقشة المشكلة. |
Bana ziyaretini haber vermeliydin. Pek uygun bir zaman değil. | Open Subtitles | كان يجب أن تخبريني قبل حضورك هذا ليس وقتاً مناسباً |
Biraz oynayarak. uygun bir birliktelik olmasını istiyorum. | Open Subtitles | أريده أن يكون تحالفاً مناسباً أريد السعادة لكليكما |
Bu, kenara çekmek için uygun bir yer aradığınızı gösterir. | Open Subtitles | هذا سيجعله يعرف أنك تريد المخاطبة معه في المكان المناسب |
Bu ona, konuşmak için uygun bir yerde duracağınızı anlatır. | Open Subtitles | هذا سيجعله يعرف أنك تريد المخاطبة معه في المكان المناسب |
Fakat umarım başka şemsiyeler... şu sıralar uygun bir biçimde nehrin dibini boylamıştır. | Open Subtitles | لكني آمل أن مظلة أخرى جرى التخلص منها بشكل ملائم في أحد الأنهار |
Merak ettiği şey sadece uygun bir elbise giyip giyemeyeceğiniz. | Open Subtitles | فقط كانت تتسائل إذا كان يمكن أن ترتدي ثوبا مناسبا |
Yere inip yuvasını kurabilecek uygun bir yer arıyor. | TED | بهبوطها على الأرض، تسعى للبحث عن بقعة ملائمة لبناء خليتها. |
Sadece şu anda eve gelmek için uygun bir zaman olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | حسنا، لا أعتقد أن هذا الوقت المثالي فحسب لك للعوده الى البيت |
Onu öldürmekle tehdit ettim, ama hiç, nasıl demeli, uygun bir şekilde tanıştırılmadık. | Open Subtitles | أم.. لقد هددت بقتله.. لكن لم نكن ابدا, مثلما تقول, متعارفين بشكل لائق |
'Sana demiştim' diyebilmek için uygun bir zaman bekliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنتِ تنتظرين اللحظة المناسبة كي تقولي أنكِ أخبرتِني بذلك من قبل |
Ümit edelim ki bivaklayacak uygun bir yer bulabilsinler. | Open Subtitles | لكننيّآمـلوحسب.. بإنهم قدّ وجدوا مكاناً لائقاً للمكوث فيه. |
Bunlar çok güzeldi ama, uygun bir buluşma böyle olmamalı. | Open Subtitles | كان هذا جيداً و لكنها ليست طريقة لائقة لكي نلتقي |
uygun bir ortam hazırlayalım. | Open Subtitles | لندع هذا يحدث حالا يجب أن نجرى الإعدادات المناسبه |
Normalde ilişkinin bu aşamasında kurtulmak için uygun bir plan hazırlıyor olurdum. | Open Subtitles | عادتاً في هذه النقطةِ من العلاقة، أكون مشغول فى التُخطّيطُ للخروجِ الملائم. |
Bakın ne diyeceğim... en iyisi, duruma uygun bir şeyler söylemek. | Open Subtitles | أتعلموا شيئاً ؟ دعونا فقط نقول شيئاً ملائماً |