Tıpkı sizlerle benim aynı odada olmamız gibi, kilometrelerce uzakta olsa bile. | TED | كأنني وأنت في نفس الغرفة علي الرغم من كوننا علي بعد أميال. |
Orada evinden 90 km uzakta yaşayan kararlı bir öğrenci var. | TED | بداخلها كان يقبع طالب مجدّ على بعد 60 ميلاً عن وطنه. |
O zaman da, Voss, Mayport Donanma Üssü'ndeymiş. 16 kilometre uzakta. | Open Subtitles | عندما كان في محطة طيران بحرية مايبورت والتي تبعد عشرة أميال |
Seni 12 km. uzakta bir araba mezarlığında bulduktan sonra buna inanmam zor. | Open Subtitles | أن أجدك بسوق خردة تبعد 8 أميال من المكان تجعلني أشك في هذا |
Yarın, yarın... Bunu seviyorsunuz çünkü yarın, hep 1 gün uzakta. | Open Subtitles | غداً, غداً أنتم تعشقون ذلك لأنه دائماً على بُعد يوم واحد |
Yani bu katilin daha uzakta olduğu anlamına mı geliyor? | Open Subtitles | أجل، مما يعني ماذا، ان القاتل كان أبعد من ذلك؟ |
Bu resmi sadece birkaç dakika önce buradan 10 blok uzakta çektim. | TED | إلتقطت هذه الصّورة منذ بضع دقائق على مسافة 10 مباني من هنا |
Nereye giderseniz gidin o adamlar sizden çok uzakta olmayacak. | Open Subtitles | هؤلاء الرجل لن يكونوا بعيدين جداً لا يهم أين ستذهبين |
Ada, şu an bulunduğumuz yerden 206 deniz mili uzakta. | Open Subtitles | إنها علي بعد 206 ميل بحري عن مكان وجودنا الاّن. |
Bizden bin isik yili uzakta, Lyra takimyildizi yakinlarinda oldugunu soyluyor. | Open Subtitles | إنه يقول انه على بعد آلاف السنوات الضوئية قرب البرج لايرا |
Bay Brice, güney İngiltere limanları, iki günden daha uzakta. | Open Subtitles | السّيد برايس، إنجليزي جنوبي الميناء سيصبح أكثر من بعد يومين. |
Finke 200 mil uzakta olduğundan, Todd"a gitmeyi tavsiye ederim. | Open Subtitles | منذ فينك على بعد 200 مائة ميلا، أميل إلى تود. |
Arama kurtarmanın süresini istemişti. 12 dakika uzakta olduklarını söyleyebilir misin? Tamam. | Open Subtitles | هل تبلغه ان فرق الانقاذ على بعد 12 دقيقة من موقع الحادث |
Duke sadece 400 kilometre uzakta. Kendime hep böyle söylüyorum. | Open Subtitles | دوك تبعد 262 ميلاً فقط هذا ما أظل أقوله لنفسي |
Ve bu yıldızdan çok daha uzakta bulunan gezegenler ise çok soğuk olacak ve işte yine, bizim yaşam formumuz asla tutunamayacaktır. | TED | وتلك الكواكب التي تبعد كثيراً عن الشمس تكون باردة جداً بنفس القدر الذي لا تتحمله شكل الحياة التي نحياها |
Bu kurumlarsa bu çocukların ailelerinden yüzlerce kilometre uzakta olabiliyor. | TED | قد تكون المؤسسة تبعد مئات الكيلومترات عن منزل العائلة. |
Diğer konularda ise kilise ofisi ilgileniyor. - Buradan 5 kilometre uzakta. | Open Subtitles | وإن أردتِ أي شيء فمكتب الكنيسة مفتوح على بُعد 3أميال من هنا |
Yay yapma fikri konusunda derinleştikçe, çevreden uzaklaşmaya, aradıklarımı uzakta aramaya başladım. | TED | و شعرت برغبة عميقة تجاه صنع قوس رماية لقد بدأت بالبحث في مناطق أبعد من الحي الذي أقطن فيه |
Bu topuklularla "uzakta değil", düz ayakkabılarla maraton yürümek gibi. | Open Subtitles | المسافة في هذا الكعب مثل مسافة سباق المارثون بالأحذية الرياضية |
O sözüm ona kafirler çok uzakta. Bizi nasıl etkilesinler? | Open Subtitles | هؤلاء الكفرة المزعومين بعيدين كثيرًا كيف يمكن أن يؤثروا بنا؟ |
Evet. Ama en azından katilin sokaklardan uzakta olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | لا، ولكن على الأقل نعلم أن القاتل بعيد عن الشوارع |
Her ne yaptıysa veya ona ne yapıldıysa şimdi onlardan uzakta. | Open Subtitles | مهما حصل لها فهي بعيده عنه الان ومن المحتمل انها افضل |
Karadan binlerce kilometre uzakta Güney Okyanusu'nda buzlu suya doğru battığınızı bir hayal edin. | TED | تخيل أنه وحيدٌ في المحيط الجنوبي محبوسٌ بين مياه متجمدة ، بعيدٌ عن اليابسة آلالاف الأميال. |
Tanrım, her şeyden bu kadar uzakta kim yaşamak ister ki? | Open Subtitles | يا الهي,من يريد أن يعيش بعيد كل البعد عن كل شيئ |
Fakat annesi çok uzakta olduğunu ve oraya gitmeye paralarının yetmeyeceğini söyler. | TED | لكن ترد أمها بأن المسافة بعيدة للغاية ولا تستطيع تحمل تكلفة الرحلة. |
Birincisi uzaylılar çok uzakta olabilirler. | TED | أولهما أنه ربما كان الفضائيون بعيدون جدا |
Şu arkada en uzakta gördüğünüz iki kamyon 12'şer tüp sıkıştırılmış helyum gazı taşır. | TED | تلك الشاحنتان التي ترون في النهاية البعيدة تحمل 12 خزانا من الهيليوم المضغوط. |
Eldeki tek bilgi, katilin şehir merkezinden çok çok uzakta olduğu | Open Subtitles | النمط الوحيد الظاهر أن الجريمة تبتعد كل مرة عن مركز المدينة |
Pekala, şey, buradan uzakta olman kafanın ısırılmaktan kurtulacağını göstermez. | Open Subtitles | أجل، وهذا لا يُبقيكِ بعيدةً عن الضرب هنا |