Çok bir şeye benzemiyor, ama bu oldukça uzun bir bisiklet. | TED | انظروا لا يبدو جيداً .. ها .. انها دراجة هوائية طويلة |
açık ağzılarına kurt bırakması için annelerine bağımlılar iki yıl kadar, ki bu bir kuşun hayatında çok uzun bir zaman. | TED | تعتمد على أمهاتها لتلقي بالديدان في أفواهها الصغيرة الفاغرة لفترة قد تصل إلى عامين، وهي فترة طويلة حقا في حياة طائر |
Aya iniş uzun bir dizi teknolojik zafer bağlamında gerçekleşti. | TED | ظهرالهبوط على القمر في سياق سلسلة طويلة من الانتصارات التكنولوجية. |
uzun bir süre benimle konuşmadı, çünkü ailemi küçük düşüreceğimi düşünüyordu. | TED | ولم تكلمني لوقت طويل جداً لأنها أعتقدت بأني سأخيب آمال عائلتي |
Erken yatması gerektiğini söyledi... çünkü ertesi sabah uzun bir y-y-y-yola,uh, çıkacakmış. | Open Subtitles | قالت انها لابد ان تنام باكرا لان لديها رحله طويله ستعود اليها |
Ayrıca tehlikenin geldiğine dair ipuçlarını hatırlayıp ayırt edebiliyorlar. Ve ziyaretlerinden çok uzun bir süre sonra bile mekânları hatırlayabiliyorlar. | TED | هي تتذكر وتستطيع أن تفرق بين السبل التي تنذر بالخطر وتستطيع أن تتذكر مواقع مهمة حتى بعد زيارتها لمدة طويلة. |
Önümüzde uzun bir ömür var. Bunun bir anlamı yok mu? | Open Subtitles | أمامنا حياة طويلة ومستقبل ألا يعنى هذا أى شئ لك ؟ |
Hayat, rüyalardan oluşan uzun bir zincirdir birini diğerine bağlayan. | Open Subtitles | الحياة سلسلة طويلة جدًا من الأحلام تنتقل من واحد لآخر |
Ve bu yüzden baylar, sanırım eve doğru uzun bir yürüyüşe çıkmamız gerekecek. | Open Subtitles | لنستفيد منها ضد الالمان و لذلك سنتعرض للخطر لأن طريق عودتنا للوطن طويلة |
Çıplak poz vermemi istiyorsan, daha uzun bir lens lazım. | Open Subtitles | اذا أردتني ان أعرض وانا عارية فانت بحاجة لعدسات طويلة |
Çıplak poz vermemi istiyorsan, daha uzun bir lens lazım. | Open Subtitles | اذا أردتني ان أعرض وانا عارية فانت بحاجة لعدسات طويلة |
Alacağın tek şey Shawshank Hapishanesinde uzun bir ceza olacak. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي ستحصل عليه هو حياة طويلة بسجن شاوشنك |
uzun bir gece olacaktı. MacKenzie malikanesinde dördümüz. Şunu dinle. | Open Subtitles | ستكون ليلة طويلة فقط نحن الأربعة في قصر ماكنزي القديم |
Altı yıl uzun bir zaman. Bu yıl geri dönmeliyim. | Open Subtitles | إن ستة سنوات فترة طويلة لابد أن أعود هذه السنة |
uzun bir seyahate çıkıyorum, hem artık burada faydam dokunmaz. | Open Subtitles | فأمـامي رحـــلة طويلة ولن يكن لي فائـدة هنا بعـد الآن |
dedi. 15 saat daha vardı, bu birçok yüzücü için uzun bir zamandır. | TED | كان قد تبقى 15 ساعة، مدة ستبدو وكأنها وقت طويل بالنسبة لمعظم السباحين. |
15 yaşında olmasına rağmen Muskan, 'iyi bir kızın' uzun bir tanımını verdi. | TED | موسكان أعطت تعريفا جد طويل للفتاة الجيدة وهي فقط في 15 من عمرها. |
ve çok uzun bir sürede değil. elimden geldiği sürece. | Open Subtitles | و ليس لفتره طويله جدا و إذا كان يمكننى مساعدتك |
Gel, atları eğerleyelim. Önümüzde uzun bir gün var. | Open Subtitles | هيا،يجب علينا سرج الخيول فلدينا يوم ركوب شاق لنا |
Yarın için dinlenmen gerek. Son gece uzun bir gecedir. | Open Subtitles | ألا تريدي ان تكوني مُرتاحة غدا الليلة الماضية كانت شاقة |
Aramızda bu kadar uzun bir İngilizce cümle yazabilecek kimse yok. | Open Subtitles | .. في منزلنا لا يستطيع أحد كتابة هذه الجملة الإنجليزية الطويلة |
uzun bir suç geçmişi var. Gasp, şüpheli kaçırma olayları. Bu adamla evli. | Open Subtitles | لديها تاريخ حافل بالعنف والإبتزاز ومشتبه بها بالإختطاف |
Doğru kişilerle Fransa'da çok uzun bir yol katedebilirsin | Open Subtitles | انتي يمكن ان تاتي من مكان بعيد في فرنسا تحتاجين للدعم الصحيح |
uzun bir yol katettin ama hiçbir şey için değildi, altıydı. | Open Subtitles | أنت تسلك طريقاً وعرة .. و بلا هدف لقد كنا ستة أشخاص |
147 sene bir gecede affetmek için uzun bir süre. | Open Subtitles | مدّة 147 عامًا أطول من أن يتم غفرانها خلال ليلة. |
Bunu, Stephen Lawler'in Sanal Dünya eserinin uzun bir kuyruğu gibi düşünün. | TED | فكروا في ذلك على أنه الذيل الطويل لعمل ستيفن لولر عن الأرض الافتراضية |
Evet uzun bir zaman olmuş olabilir ama nasıl yapıldığını unutmuyorsun. | Open Subtitles | وأعرف بأنه مر وقتاً طويلاً ولكن ولكن الامر ليس وكأنني نسيت |
Bunun yerine gördüğümüz şu oldu: Aşırı uzun bir zamanda -- 20 yılı aşkın bir zamanda -- tabandan başlayarak gelişiyorlar, ve yenileniyorlar. | TED | وكان ما وجدناه مع ذلك ، أنها أخذت وقتا طويلا للغاية، أكثر من 20 عاما، للتجديد، لتجديد، بدءا من القاع ، و النمو. |
uzun bir sorgulamanın ardından, Kelly'e cinsel saldırı yaptığını itiraf etmiş, fakat onu öldürdüğünü inkar etmiş çünkü Kelly'nin cesedi hiç bulunamamış. | Open Subtitles | بعد تحقيق مطول اعترف بالاعتداء عليها جنسيا لكنه انكر قتلها,لأن جثتها لم يعثر عليها |
Sanırım bir yatıştırıcı iyi olur. uzun bir gün oldu. | Open Subtitles | أظنني بحاجة لحبة مهدىء، لقد كان يوماً عصيباً |