ويكيبيديا

    "yemekler" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • الطعام
        
    • طعام
        
    • الوجبات
        
    • عشاء
        
    • الأطعمة
        
    • الغذاء
        
    • الأكل
        
    • والطعام
        
    • غذاء
        
    • طعاماً
        
    • الطبخ
        
    • بالطعام
        
    • طعاما
        
    • غداء
        
    • الوجبة
        
    Herkes artık epey iyileştiğini söylüyor. Temiz hava, istirahat ve bolca güzel yemekler. Open Subtitles الجميع يقولون أنك أفضل كثيراً الآن الهواء النقى و الراحة و الطعام الجيد
    Eğer sesini kesmezsen, şikâyet ettiğin tek şey yemekler olmayacak. Open Subtitles إذا لم تصمت، فلن يكون الطعام هو ما تتذمر منه.
    Bu yemekler midenize iyi gelir. Yemenizin bir mahsuru yok. Open Subtitles هذا الطعام يساعد معدتك, العمة جي حضرته لك لا مشكلة
    Islak ve kirli havlular banyoda yerde, geceden kalan yemekler pis pis kokar. Open Subtitles و تترك الفوط المبللة القذرة على أرض الحمام و تركت طعام الأمس يتعفن
    Will, o yemekler benim ağzımdan direkt bebeğimizin karnına gidiyor. Open Subtitles ويل , ذلك الطعام يذهب من فمي مباشرة إلى الطفل
    Kocası altıdan önce arıyor ve yemekler altıyı iki geçe ısmarlanıyor. Open Subtitles يتّصل زوجها قبل السادسة. ولقد إستلمت الطعام في الـ 06: 02.
    yemekler reklamlardaki gibi değil ve yastığımda da nane şekeri yoktu. Open Subtitles الطعام ليس كما يظهر في الاعلانات وليس هناك نعناع في مخدتي
    Temizim, güzel gitar çalıyorum güzel yemek yaparım. Sürekli güzel yemekler yapıyorum. Open Subtitles أنا عازف جيتار مُحترم، وطبّاخ جيد، أعني أنني أطبخ الطعام على الدوام
    Eminim adadaki yemekler burada servis ettikleri yemeklerden çok daha iyidir. Open Subtitles اراهن أنّ الطعام على تلكّ الجزيرة أفضل مما يقدمونه هنا، صحيح؟
    Evde pişirdiğim bazı yemekler de var. TED هذه هي بعض وجبات الطعام التي كنت أقوم بطهيها في المنزل
    Ama asıl amaç şuydu, yemekler konusundaki lekeyi silmek istemiştim. TED كان المفهوم انني لردت ان انزع الوصمة من الطعام.
    Eve girerken ayakkabımızı çıkarırdık, bizden büyüklere hiçbir hataya mahal vermeden nezaket gösterirdik, elektrikli tencerede yavaş pişen baharatlı yemekler yerdik. TED نخلع أحذيتنا في المنزل، كنا وبدون كلل مؤدبين مع من يكبرنا سنا، نأكل الطعام المطهي ببطء،و الأكل الحار.
    Aile yemek odasına doğru geçiyor. yemekler servis ediliyor. TED الأسرة في طريقها إلى غرفة الطعام ويتم تقديم العشاء.
    Ve yemekler içerisinde bulunan su, günlük su ihtiyacımızın yarısını karşılar. TED الماء في الطعام يعطينا خمس حاجتنا اليومية من الماء
    Ama annem sizin kitaplarınızı okur, kitaplarınızda bol bol yemekler ve yemek malzemeleri oluyormuş, uzun yemek sahneleri anlatıyormuşsunuz TED ولكن أمي تقرأ كتابك، وتقول أن به الكثير من الطعام ومكوناته، وبه مشهد عشاء طويل.
    Islak ve kirli havlular banyoda yerde, geceden kalan yemekler pis pis kokar. Open Subtitles و تترك الفوط المبللة القذرة على أرض الحمام و تركت طعام الأمس يتعفن
    Tayland yemeği sipariş etmemiz gerek çünkü çok açım ve buradaki yemekler felaket. Open Subtitles يجب أن نطلب طعام تايلندي أو ماشابه لأنني أتضور جوعاً والطعام هنا سيء
    "Uçak ücreti, otel, yemekler, bahşişler, likör ve doktor masrafları. Open Subtitles يتضمن طائرة السفر ، الفندق ، الوجبات ، وفاتورة الطبيب
    Tüm yemekler üst sığınağa ya da Başkanlık eski yemek salonuna götürülecek. Open Subtitles جميع الأطعمة موجودة بأعلى القبو أو بمخزن الطعام القديم
    Fetüsler ayrıca kendi katılacakları kültür hakkında, kültürlerin en güçlü ifadesi olan yemekler aracılığıyla bilgi sahibi sahibi olmaktadır. TED كما يتم أيضا تدريس الأجنة عن ثقافة معينة سوف ينضمون إليها من خلال أكبر المميزات للثقافة، ألا وهو الغذاء.
    Gün sonunda, iyi insanlar ve iyi yemekler biraraya geldi. Open Subtitles . كانه غذاء جيد ، ناس جيدون . الأثنين سوياً
    Böyle yemekler de görmedim. Havyar hala var. Open Subtitles كما أنني لم أرى طعاماً كهذا من حينها الكافيار , انه لا يزال موجوداً
    Bu tür yemekler beni kendi yemeğimi pişirmeyi öğrenmeye itti. TED هذا النوع من الطبخ هو ما جعلني أتعلم الطبخ بنفسي.
    Hiç dışarı çıkmazdı, spor yapmazdı, donmuş yemekler, çikolatalar ve kırmızı şarapla beslenirdi. Open Subtitles لم تخرج للخارج لم تقم بالتمارين كانت تعيش بالطعام المجمد والحلوى والنبيذ الأحمر
    Polly bana baharatlı yemekler yediriyor... o yüzden son günlerde durmadan kusuyorum. Open Subtitles لا أعرف. بولي جعلتني آكل طعاما غريبا لذا كنت أتقيأ كثيرا مؤخرا
    Turistik bir şey sanmayın, yemekler harikadır. Open Subtitles يالها من خسارة يبدو أنه غداء عمل، لكن الطعام شهى
    Yalnızca hepimizi buraya toplaması ve bize lezzetli yemekler pişirmesi değil, ayrıca yeni bir gelenek başlattı. Open Subtitles ليس أنها أحضرتنا جميعاً هنا وطبخت لنا هذه الوجبة الرائعه لكنها بدأت تقليداً جديداً

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد