#Türkler gibi fes ve çarık giydiler... #...aynı yiyeceği yediler... #...birlikte sıkıntı çektiler... #...yük işlerinde, ulaşımda eşekleri kullandılar. | Open Subtitles | كانوا يرتدون نفس الملابس التي يرتديها الأتراك الطربوش و الصندل يأكلون من نفس الطعام و يعانون من الحرارة معاً |
Bu kadar çok çeşit yiyeceği yemeyi istemekten başka bir şey düşünemezdim. | Open Subtitles | لا يمكننى تخيل متعة تعادل تناول مثل تلك الأصناف المختلفة من الطعام |
Bu ülkede her gün, bir ton yiyeceği çöpe atıyoruz. | Open Subtitles | نحن نرمي الأطنان من الطعام في هذه الدولة كل يوم |
Sabah taşıyabileceğimiz kadar çok yiyeceği yanımıza alır ve ayrılırız. | Open Subtitles | بالصباح سنأخذ كل ما نستطيع حمله من طعام و نتحرك |
Yetişkin birinin yiyeceği yemeği çocuk yiyecekmiş gibi dilimleyen... ve doktor olduğunu iddia eden birinin Trent'i ziyaret ettiğini de biliyoruz. | Open Subtitles | ونعرف أيضا أن ترنت كان يزوره وبشكل شبه حصري رجل يدّعي أنه طبيب, رجل أنا أعتقد بأنه قطع طعام رجل راشد |
Bu fakirlik çizgisinin ne olduğudur -- Aile gelirlerinin % 80'i sadece enerji ihtiyaçlarını, günlük yiyeceği karşılar. | TED | هذا هو خط الفقر-- 80% من عائد تلك الأسرة يذهب إلى إحتياجهم للطاقة, وهو غذاء اليوم. |
Eğer bu yiyeceği bize gönderen ilahi bir kudret varsa,.. | Open Subtitles | وإذا كان هذا الطعام أتى كهدية من بعض الآلهة السريّة |
Yakıt yok. Balili yerel kadınlar testere talaşları üzerinde yiyeceği pişiriyorlar, ve sadece büyükannelerinin bildiği sırları kullanarak. | TED | تطبخ نساء بالي المحليات الطعام على مواقد نشارة الخشب بأستخدام أسرار لا يعرفها سوى جداتهن. |
Ve dedik ki, dinleyin, kurak mevsimde, yiyeceği alın. | TED | قلنا، حسناً، وقت الموسم الشحيح، سنقدم الطعام ونوزعه. |
Ayrıca yiyeceği daha iyi emmek için sıvı hâle getiren sindirim enzimleriyle dolu tükürük de salgılayabilir. | TED | بإمكانه أيضاً أن يفرز اللعاب مع إنزيمات هاضمة تحول الطعام إلى سائل لتسهيل امتصاصه. |
Farkedeceğiniz gibi, algımız her durumda biraz güvenilmezdir. Yiyeceğin kalitesiyle, o yiyeceği tükettiğimiz ortam arasındaki farkı | TED | كما ان ما تلاحظوه ايضاً انه في اي الاحوال من توقعاتنا هناك تسرب لانستطيع ان نحدد الفرق بين جودة الطعام |
yiyeceği tüm formlarında, renklerinde, aromalarında ve tatlarında konuşmak fazlasıyla moda ve doğru bir şey. | TED | يعد التحدث عن الطعام أمر لائق و طبيعي بجميع ألونه و أشكاله و بمختلف النكهات. |
yiyeceği pozitif pekiştireç olarak kullanan bilim insanları, güvercinlere Monet'nin eserlerini Picasso'nunkilere tercih etmelerini öğrettiler. | TED | باستخدام الطعام كمُعزز إيجابي قام العلماء بتدريب الحمام ليميز لوحات مونيه عن لوحات بيكاسو. |
Benim bisikletim vardı, onun ise çok az yiyeceği vardı. | TED | كان لديّ دراجة، وكان لديه بالكاد الطعام. |
- Ne yiyeceği vardı ne de hava alabiliyordu. - İçinde ölebilirdi. | Open Subtitles | حسنٌ، لم يكن لديها طعام أو هواء كان يمكن أن تموت بالداخل |
Bu annenin yavruları aç fakat onlara verecek yiyeceği yok. | Open Subtitles | ام الفراخ هذه جائعة، ولكن ليس لديها أي طعام لإعطائهم. |
Eğer hiç manyok olmazsa, milyonlarca insanın yiyeceği ve geliri de olmaz. | TED | وإن لم تكن الكسافا متوفرة، لن يكون هناك طعام متوفر أو دخل ثابت لملايين من الأفراد. |
Eğer çiftçi tarlasına bu virüs ve patojenlere dirençli olacak hangi tür manyok ekmesi gerektiğini bilseydi daha fazla yiyeceği olabilirdi. | TED | لو عرفت الفلّاحة أي تنوع من الكسافا لتزرعها في حقلها، والتي لديها المناعة ضد تلك الفيروسات والآفات، لكان لديها طعام أكثر. |
Yarın yolculuk için gerekli su ve yiyeceği alacağız. | Open Subtitles | نحن نرسو على جزيره غدا سنأخد طعام وماء لكى نكمل رحلتنا |
Cephanesi ve yiyeceği yetersiz olan bir avuç Apaçiye karşı başarılı sonuçlar alacak bir harekat icra edemiyoruz. | Open Subtitles | ... نحن لا نستطيع القيام بخاتمة ناجحة في حملة ضدّ حفنة من الاباتشي ... ليس لديهم غذاء ولا ذخيرة |
Tohumların bereketi sayesinde vahşi kediler gibi daha küçük yırtıcılar yeterli yiyeceği bulabiliyorlar. | Open Subtitles | لذا بعض المفترسين الأصغر، كالقطط البريّة لا تزال تجد طعاماً وفيراً |
Çok kötü konserve yiyeceği sevmem. | Open Subtitles | سيئ جداً أنا لا أَحْبُّ الأطعمة المعلّبَة. |
Bu yiyecek 2.0 dır, ürettiğiniz yiyeceği başkaları ile paylaşma amacınız vardır. | TED | هذا هو الغذاء 2.0 حيث يمكنك إنتاج الغذاء بهدف مشاركته مع الآخرين |
Oralarda yiyeceği bitene kadar beş ay dolandı durdu. | Open Subtitles | دارتْ حول الأرض طوال خمسة أشهر إلى أن نفد كيس طعامها |