Vokal gelişimi engellemek olağanüstü bir müzikal çeşitlilik ortaya koysa da, doğal olarak gelişen seslerin zaten inanılmaz bir çeşitliliği vardır. | TED | مع أن إعاقة نمو الصوت يمكن أن ينتج مدى موسيقي استئنائي، الأصوات التي تتطور بشكل طبيعي قادرة بالفعل على تنوع مذهل. |
Birleşik Devletler ve Japonya da bu listede olacak ama onlara zaten baktık. | TED | بالتأكيد، ستكون الولايات المتحدة واليابان ضمن تلك القائمة، لكننا ألقينا نظرةً عليهم بالفعل. |
Ve bu yüzden, sadece büyük veriye güvenmek bir şeyleri kaçırma ihtimalini artırarak zaten her şeyi bildiğimizi düşündürerek bizi yanıltır. | TED | لذلك الاعتماد على البيانات الضخمة وحدها يزيد فرصة إغفال شيء ما، في الوقت الذي يتهيأ لنا أننا نعرف بالفعل كل شيء. |
Pekala, zaten bir kalp krizi geçirttin. Bu kadarı yeterli, şimdi sessiz ol. | Open Subtitles | حسـن ، سبق و سببت له نوبـة قلبيـة واحدة هـذا يكفي لـذا أصمت |
Bu zaten laboratuvar ortamında gerçekleştirildi ve ileride kuantum internetinin bir parçası olabilir. | TED | وهذا بالفعل مثبت في معامل البحث وقد يكون جزءًا من مستقبل الإنترنت الكمي. |
zaten günümüzde yapılabileciğini bildiğiniz birşey, kemik dokusu geliştirmek, ki bundan bir evlilik yüzüğü yapabilesiniz, sevdiğiniz insanın kemik dokusundan - gerçekten. | TED | شئ يمكن أن يصنع بالفعل هو أن تصنع أنسجة عظام لكي يمكنك صناعة خاتم للزواج من أنسجة عظام الشخص الذي تحبه نفسه |
Saldıran piyade istikrarla ilerler, filler zaten mevcut savunma hattını kırdılar. | TED | يتقدم جنود المشاة المهاجمين بثبات، وقد تخطت فيلهم بالفعل خطوط الدفاع. |
Bu değişimi başlatmamız için gerekli olan teknolojilerin çoğu zaten mevcut. | TED | أغلب التقنيات التي نحتاجها للشروع في هذا التغيير متواجدة اليوم بالفعل. |
Bu iş sadece bir formalite. Don Birnam zaten öldü. | Open Subtitles | أنا أضفي على الواقع شكلا رسميا دون بيرنام ميت بالفعل |
Hamburg'da onunla bir düğün töreni gerçekleştirdik. Ama zaten bir kocam vardı. | Open Subtitles | لقد خضت مراسم الزواج معه فى هامبورج و لكن لى زوج بالفعل |
zaten şu yaz saati yüzünden bir saat erken uyandım. | Open Subtitles | لقد فقدت ساعة بالفعل من وقت راحتي بسبب التوقيت الصيفي |
Dunya zaten kararını verdi ve ben de tümüyle razı oldum. | Open Subtitles | دونيا قررتْ بالفعل, وأنا أوافقها تمام الموافقة, لا بد أن تأتي |
Bu vücudumun bir kısmının zaten öldüğü anlamına mı geliyor? | Open Subtitles | هل يعني ذلك أن هناك جزءاً ميتاً بالفعل في جسدي؟ |
zaten hastayım. Eğer bunu yersem daha da hasta olurum. | Open Subtitles | أنا مريضه بالفعل واذا اكلت هذا سأعاني من المرض اكثر |
Rosa, buna gerek olmadığını söyledim. Ben Ramon'u zaten traş etmiştim. | Open Subtitles | روزا، قلت لك أنه لا داعي لذلك سبق و حلقت لريمون |
Oldukça eminim. Gitmek için zaten iyi bir sebep var. | Open Subtitles | نعم أنا متأكد هناك سبب جيد للذهاب على أية حال |
zaten bütün uğraşın beni öldürmeye çalışmak, değil mi Evelyn? | Open Subtitles | إن كنت تحبنى فعلاً لقتلت نفسك فى الثوانى 3 القادمة |
zaten her şeyi batırmışken batıracak başka bir şey kaldığını sanmıyorum. | Open Subtitles | لأنّني لا أظنّ أنّ هناك شيء لأخرّبه لم نقم بتخريبه سلفاً |
Valinin eş ziyaretini yasaklaması zaten yeterince kötüydü, şimdi de bu. | Open Subtitles | مِن السيء أصلاً أن يَمنعَ الحاكِم الزِيارات الزَوجية، و الآن هذا. |
Sokka, bana bir şeyler kanıtlamak zorunda değilsin. Seninle zaten gurur duyuyorum. | Open Subtitles | سوكا لا يجب عليك أن تثبت لي ذلك فأنا فعلا فخور بك |
Gelme o zaman. Çünkü ben zaten mahvolmuş bir adamım. | Open Subtitles | لا تذهبي إذن، لأني خائف من الآن على كل حال |
zaten 10 yıl sonra arabama binseniz de, sizi piskopos kıyafetinizle tanıyamam. | Open Subtitles | وحتى إن أوصلتك بعد 10 سنوات ،لم أكن لأعرفك مرتدياً زي الأسقف |
Sana belki de ilk kez zaten bilmediğin bir şeyi söylüyor olabilirim. | Open Subtitles | ربما تكون هذه هي المرة التي اخبرك فيها بشيء لا تعرفه سلفا |
Her neyse, zaten oturup bir şey izleyemeyecek kadar sabırsızdır. | Open Subtitles | على اية حال انه متململ جدا بالنسبة لمساهدة اي عرض |
Ben rahatım zaten. Geçen hafta postallarımı kendi başıma giyip bağladım. | Open Subtitles | انا اسيطر علي الامور فقد عقدت رباط حذائي بمفردي الاسبوع الماضي |
bunun hemen ardından zaten fakirleşmiş olan halkın su faturaları patladı. | Open Subtitles | ماإن حدث هذا, فاتورة الماء للسكّان المحليّين الفقراء أصلا إرتفعت كالصاروخ. |
zaten sana böyle davranan, bu şekilde konuşan bir çocuksa değmez... | Open Subtitles | على اي حال الشاب الذي يعاملك كذلك و يتحدث اليك بذلك |
Boşver, önemli değil zaten, seni çok iyi anladım ben, Nick. | Open Subtitles | على أيّة حال.. لا يهمّ ذلك.. لأنني أفهمك جيّداً يا نـك. |