Böylesi en iyisi. Satıcıya yalan söylemek zorunda da kalmazsın. | Open Subtitles | ذلك سيكون الأفضل، ولكن سيكون عليك أن تكذب على البائع |
Doğru anladıysam, beyefendi; yalan söylemek, yalan söylenmesine izin vermekten daha iyidir. | Open Subtitles | فهمتك يا سيدي من الأفضل أن تكذب على أن نسمح بإنتشار الأكاذيب |
Benim için yalan söylemene daha sonra ihtiyacım olabilir. Bu sefer doğru söylesen daha iyi olur. | Open Subtitles | بقدر ما قد أحتاجك أن تكذب لأجلي في موعدٍ لاحق، ربّما من الأفضل أن تقول الحقيقة. |
Eskiden bana yalan söylemeden önce iki kere düşünürdün. | Open Subtitles | هناك وقت تفكر فيه مرتان قبل أن تكذب علىّ |
Yakın çekime yalan söyleyemezsin bebeğim. Sen de biliyorsun. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تكذب علي عدسة الكاميرا حينما تقترب من وجهك وأنت تعلم ذلك |
Kendi gözlerimle gördüğüm bir şey hakkında bana yalan söyleme. | Open Subtitles | كلارك لايمكنك أن تكذب علي في أمر رأيته بعيناي |
Baban, senden yalan söylemeni isteyecek tipte birine benzemiyor. | Open Subtitles | والدك لا يبدو من نوع الرجال الذي سيطلب منكَ أن تكذب |
yalan söyle. Ailesi sizi tanıyormuş. | Open Subtitles | لك أن تكذب من أجلى تقول إن أهلها يعرفونك |
Sevdiğin birine yalan söylemek hep bu kadar kolay mı? | Open Subtitles | هل من السهل دائماً أن تكذب هكذا على شخص تحبه؟ |
Bariz bir şekilde aklından yalan söylemek geçti. Ama sonradan böyle yapmamaya karar verdi. | Open Subtitles | حينئذ نوت بوضوح أن تكذب لكنها غيرت رأيها |
Girdiğin her dükkanda yalan söylemek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن تكذب على الناس في كل متجر تَدْخله |
yalan söylemek zorunda değilsin. Birlikte yaşadığınızı biliyorum. | Open Subtitles | ليس عليك أن تكذب, أعرف أنكما تسكنان معاً |
Bunlar bile seni efsane yapmaya yeter. Dilin konusunda yalan söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | هذه قصة أسطورية بم يكفي لا يجب أن تكذب بشأن لسانك |
yalan söylemene gerek yok. | Open Subtitles | عليك أن تقول ذلك لايجب أن تكذب -الكذب أكثر مرحاً |
yalan söylemeden önce hep ayaklarına bakıyorsun. | Open Subtitles | أنتَ دائماً تنظر إلى قَدميك قبل أن تكذب. |
Senin için dört yıl yatmış birine yalan söyleyemezsin. | Open Subtitles | لاتستطيع أن تكذب على شخص قد قضى أربع سنوات في السجن |
Evet, bana istediğin kadar yalan söyleyebilirsin, Charles, ama onlara yalan söyleme. | Open Subtitles | الآن ، تشالرز , يمكنك أن تكذب علي بقدر ما تشاء لكن لا تكذب عليهم |
Senden yalan söylemeni veya yasa dışı bir iş yapmanı istemiyor. | Open Subtitles | بالطبع هو مربض الفرس لا يطلب منك أن تكذب |
yalan söyle. Kadınlara yalan söylemekte bir şey yok. Onlar bizim gibi değiller. | Open Subtitles | اكذب عليها، لا بأس أن تكذب على النساء، هن ليسوا أناس مثلنا |
Bana bunun hakkında yalan söylemeye başlamadan, Kyle bilmen gerekir ki, ...Ashley'nin köpeğinin dişlerindeki ısırdığı insana ait doku elimde. | Open Subtitles | حسناً , قبل أن تكذب علي بشأنهذا"كايل" يجب أن تعلم بأنني وجدت على أسنان كلب " آشلي " لحم بشري |
Bu kadar zamandır nasıl bana yalan söylersin ? | Open Subtitles | كيف استطعت أن تكذب علي طوال هذه الفترة؟ |
Geri dönmek zorundaysan burada tüm olup biten hakkında yalan söylemelisin. | Open Subtitles | إذا كان عليك أن تذهب فعليك أن تكذب حيال كل شئ |
Eğer size böyle söylediyse yalan söylemesinin tek bir mantıklı açıklaması var... | Open Subtitles | إذا كان ذلك ما أخبرتك إياه ، فهُناك سبب واحد يُمكنها بسببه أن تكذب |
Merhaba. Korkulu gözler asla yalan söylemez. | Open Subtitles | العيون المذعوره لا يمكن أبدا أن تكذب |