Sadece tek bir insanın bile Bütün duvarları yıkabileceğini biliyorum. | Open Subtitles | اعرف ان كل انسان يمكنه المشاركة في تدمير هذا الحاجز |
Size söyleyebileceğim tek şey Bütün parkların bir sonraki bildiriye kadar kapalı kalacağı. | Open Subtitles | كل ما أستطيع ان اخبركم هو ان كل الحدائق ستقفل حتى آشعار آخر |
Bu konuda Bütün seyircileri çıplak düşünmekle ilgili meşhur bir çare var ama sen onları zanlı olarak düşünebilirsin. | Open Subtitles | حسنا,هناك الحل الواضح و هو التخيل ان كل الحشد عاري لكن يمكنك ان تتخيل ان الحشد مكون من الجناة |
Tüm hayal kırıklığı, korku ve yalnızlık, bir zamanlar hissettiğim ... | TED | اذ ان كل الإحباط والخوف والشعور بالوحدة والذي كنت أشعر به |
Sonra herşey düzeldi gibi, hemşireler geldi elektrik geldi kan geldi | Open Subtitles | و يبدو ان كل شيء كان رائعا بما فيها الممرضات والزهور |
Gerçek olan her şey oradaymış ve buradaki her şey zaman kaybıymış gibi geliyor. | Open Subtitles | تشعر ان كل شيء حقيقي هناك وكل شيء هنا مضيعة للوقت |
Bütün 7 yaşındakilerin bunu yaşadığını düşündüm. | TED | واعتقد ان كل فتاة عمرها 7 سنوات تسمع هذا الكلام |
Ve Bütün bunların hemen hemen hepsinin sebebinin araç hatası değil de insan hatası olduğunu ve bu yüzden de araçlar tarafından önlenebileceğinin farkında mısınız? | TED | وهل تعلمون ان كل تلك الحوادث مرجعها الى الاخطاء البشرية لا الآلية وبالتالي يمكن الحد منها بواسطة أتمتتها |
size çok içten gelen bir yakınlıkta muhtemelen sık sık düşünmediğiniz bir şey. Bu, Bütün hislerinizin, | TED | شيء أقرب إليك من منزلك وربما لا تفكر فيه على الاغلب معظم حياتك رغم ان كل المشاعر والاحساسيس |
Size şunu arzetmeliyim ki Bütün bunlar sadece mümkün değil aynı zamanda yapılıyorlar da ve bu son derece iyi bir şey. | TED | انا لا اقول لكم ان كل ما ذكرته هو أمرٌ ممكن .. بل هو حقيقي ويحدث في عدة مدن من حولنا وهو شيء رائع حقاً |
Araştırmak için sahip oldukları en iyi bilimadamları ile bir ekip görevlendirdiler ve Bütün bu bant sürücülerin havalandırma kanalının yakınında yer aldığını buldular. | TED | فجمعت خيرة علمائها لكي يتحروا عن الامر فوجدوا ان كل تلك الاقراص التي عُطبت كانت مخزنة بجانب وحدات تنقية الهواء |
Ama tüysüz olan Bütün hayvanların ya kendi varolduğu süre boyunca, ya da atalarından birinin varoluşu sırasında suyla biçimlendirilmiş olduğunu söyleyebiliyoruz. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. | TED | و لكن يمكن القول ان كل حيوان اصبح عارياً قد تكيف مع الماء في فترة حياته او في في فترة حياة اسلافهم. اظن ان هذا شيء هام |
Size ulaşabilecek Bütün bilgileri derhal... | Open Subtitles | ابقوا متأكدين ان كل المعلومات ستصلكم فورا |
Bence simdi jürinin Bütün ayrntlar ögrenmesi gerekiyor. | Open Subtitles | واظن ان كل التفاصيل يَجِبُ الآن أَنْ توضَحَ إلى هيئةِ المحلفين. |
Derler ki, Bütün aşık kadınlar kendilerine böyle eziyet eder durur... | Open Subtitles | يقولون ان كل النساء المحبات يتعذبن بنفس الطريقة |
Bana kalιrsa Bütün bu vaazlar, dükkan açmalar, dua etmeler... hiçbir işe yaramayacak. | Open Subtitles | في رأيي ان كل هذا النقاش مجرد خطاب اثناء الصلاة لايزيد عن بصاق في النهر |
Eğer Tüm bunlar doğruysa, böyle bir zımbırtıyla ne yapmayı düşünüyorsun? | Open Subtitles | لو ان كل ذلك حقيقى ماذا تتوقع ان تفعله هذه البدعة؟ |
Ekselansları, Bayan Frederiksen için, helikopterle ilgili Tüm ölçüler, alındı mı bilmek istiyor? | Open Subtitles | فخامتكم ربما ترغبون بمعرفة ان كل الاجراءات اتخذت فيما يتعلق بمروحية الآنسة فريدريكسن؟ |
Bu her atom aynı anda iki farklı yerde demektir, buda şu anlama gelir, küçük metal parçasının hepsi iki farklı yerde bulunur. | TED | وهذا يعني ان كل ذرة موجودة في مكانين مختلفين في وقت واحد وهذا يعني ان الجسيم المعدني موجود في مكانين في وقت واحد |
Biliyor musun, ben küçükken Hollywood'daki herkesin bir atı olduğunu zannederdim. | Open Subtitles | اتعلم,عندما كنت طفلاً ظننت ان كل شخص في هوليوود لدي خيل |
Sahip olduğumuz her şey aslında şirketin. | Open Subtitles | بالاضافة الى ان كل شئ نمكله يعود الى المؤسسة |