"بفرصة" - Translation from Arabic to Turkish

    • şansım
        
    • şans
        
    • şansımız
        
    • şansın
        
    • fırsatı
        
    • fırsatım
        
    • fırsat
        
    • şansını
        
    • şansınız
        
    • fırsatını
        
    • fırsatımız
        
    • fırsatın
        
    • şansına
        
    • diye
        
    • şansa
        
    Bir keresinde beş yıldızlı lüks bir otelde kalma şansım olmuştu. TED وذات مرة حظيت بفرصة لأن أبيت في فندق فخم وخمس نجوم
    Güvende olduğuna emin ol, bu adama bi şans daha vermek istemem Open Subtitles و احرص أنها بامان لا أريد لهذا الشخص أن يحظى بفرصة ثانية
    Sen de katılsaydın barış için iyi bir şansımız olurdu. Open Subtitles لو كنت بجانبي، لحظينا بفرصة رائعة في الدعو إلى السلام.
    Kandırmaca, doğru soruyu sormaktan geçiyor çünkü başka bir şansın olmayabilir. Open Subtitles الحيلة كانت قول السؤال الصحيح لانك ربما لا تحظى بفرصة آخرى
    Böyle bir fırsatı yakalayamazdık ve Krallığımızda böyle farklı yerleri göremezdik. Open Subtitles لم نكن لنحظى بفرصة كهذه لرؤية العديد والعديد من الممالك المختلفة
    Kuzey Kutbu'nu ziyaret ettiğimde değişen koşulları bizzat görme fırsatım oldu. Open Subtitles حظيت بفرصة مشاهدة ظروف تغيير الجليد بنفسي، عندما زُرت القطب الشمالي
    Yemek yapmayı seviyorum ama fırsat olmuyor. Dick çok meşgul. Open Subtitles احب الطبخ لكننى لم احظ بفرصة ديك دائما يكون مشغول جدا
    Size çok şey borçluyum. Siz olmasanız, asla ikinci bir şansım olmazdı. Open Subtitles اسمعي، أنا مدين لكِ بمعروف كبير، ولمْ أكن لأحظى بفرصة ثانية لولاكِ.
    Grönland'da şu an büyük zorluklarla karşı karşıya olan birçok İnuit topluluğunu ziyaret etme şansım oldu. TED حظينا بفرصة زيارة العديد من مجتمعات الإسكيمو في جرينلاند الذين يواجهون تحديا كبيرا.
    Onunla konuşma şansım olmadı ve ben kendimi biraz... Open Subtitles لكن أبي قد تركنا عندما كنت مجرد طفل و أنا لم أحظ أبداً بفرصة للحديث معه
    Bize mücize türünden ikinci bir şans verildi. Heba etmeyeceğim. Open Subtitles نحن قد أنعم علينا بفرصة ثانيه. ولا أريد أن أهدرها.
    O ana dönebilmek için bir şans daha verilmesini isterdim. Open Subtitles أنا أحلم بأن يعود الزمن للخلف و نرجع لنفس اللحظة لأحظى بفرصة آخرى
    Bol şans, ve fırsatın olursa beni ara. Open Subtitles يجب أن أذهب , حظا سعيدا إتصل بي إذا حظيت بفرصة
    Gizemli Ada'ya gitmeyi başardık. Bu hayatta bir şansımız olabilirdi! Open Subtitles نجحنا بالوصول للجزيرة الغامضة وكان يمكن أنْ نحظى بفرصة للحياة
    Hislerimiz olmasa hayatta kalma şansımız daha yüksek olmaz mıydı? Open Subtitles ألن نحظى بفرصة أفضل للبقاء إن لم تكن لدينا مشاعر؟
    Kapatmak için gerekli yeteneklere sahip tek insan sensin ve sadece bir şansın var. TED أنت الشخص الوحيد الماهر بما فيه الكفاية لإيقافه، وستحظى فقط بفرصة واحدة.
    Sana mikro dalgadaki bir bifteğin ne hissetiğini öğrenme şansın olur diyebilirim. Open Subtitles أنا أقول أنك تتمتع بفرصة جيدة حال خروجك من هنا كإحساس الستيك الخارج من الميكرويف
    Ona ölmeden önce söylemek istediğim her şeyi söyleme fırsatı bulamadım. Open Subtitles لم أحظ بفرصة لأخبرها بكل ما أردتُ قوله لها قبل وفاتها
    Birkaç hafta önce, Suudi Arabistan'a gitme fırsatım oldu. TED منذ عدة اسابيع حظيت بفرصة الذهاب الى المملكة العربية السعودية
    Bu ülkede herkes bir fırsat peşinde. Open Subtitles هذه اعظم مقاطعة في العالم كل شخص يحضى بفرصة في هذه المقاطعة هذه اعظم مقاطعة في العالم كل شخص يحضى بفرصة في هذه المقاطعة
    Cameron'a bunun sorun olduğunu söylersem, bağlanmama izin vermeyecek, ve babam bu olaya bağlantılıysa onu bulma şansını riske atamam. Open Subtitles انظري ، إذا قمت بإخبار هذا الأمر ل كاميرون لن يدعني أقوم بالغرز أبدا ولا يمكنني أن أخاطر بفرصة اكتشاف
    İlk izlenim oluşturmak için sadece bir şansınız vardır ve bu insansanız da robotsanız da böyledir. TED لا تحظى سوى بفرصة واحدة لتترك الانطباع الأول، وينطبق عليك هذا الأمر سواء كنت روبوتًا أو إنسانًا.
    Kendimi savunma fırsatını vermelisiniz bana. Open Subtitles .. يجب أن تسمحي لي بفرصة للدفاع عن نفسي الآن.
    Seninle dükkan ve diğer konular hakkında konuşma fırsatımız hiç olmadı gerçekten. Open Subtitles أنا وأنتِ لم نحظَ بفرصة الحديث بخصوص المتجر. وكل تلك الأشياء، و..
    558 kişi, sonsuz bir karanlık denizinde süzülen gezegenimize huşu ve hayretle bakma şansına sahip oldu. TED حظى 558 فقط بفرصة رؤية هذا المنظر المهيب، والتعجب من هذا الكوكب عائمين فوق بحر من الظلمات.
    Onu geri kazanmak için bir şansı ne diye bu kadar süre bekledim sanıyorsun? Open Subtitles لما تعتقد أنني انتظرت طوال تلك المدة حتى أحظى بفرصة استعادتها ثانية؟
    Ve bahsettiğim şansa neredeyse hiç kimse sahip olmaz. Open Subtitles و بالكاد يستطيع أحدٌ في مثل هذه الحالة أن يحظى بأي بفرصة , هذا ما أعنيه

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more