bu durumda devlet okulları öğrencilerinin yaklaşık yüzde 86'sı Afrikalı Amerikalılardan oluşuyor. | TED | بهذا الطلاب في المدارس الحكومية هم ٨٦ في المائه من الأمريكان الأفارقة. |
bu nedenle, artık Bunu yapabilecek daha akıllı birşeye ihtiyacımız var. | TED | لذا علينا ان نقوم بأمر أكثر ذكاءاً فيما يتعلق بهذا الخصوص |
bu cok basit bir biyoteknoloji. Ve Bunu isterseni milyarlarca kere yapabilirsiniz. | TED | وهذه تكنولوجية حيوية في غاية البساطة. ويمكن أساسا القيام بهذا مليار مرة. |
Fakat Bunu günümüz dünyasında yapmanın şahane bir yolu var. | TED | ولكن هناك مجال ممتع يقوم بهذا في العالم الحديث .. |
bu konuyu ilk duyduğumda şöyle düşündüm: "Ötekiliği kucaklamak kendimi kucaklamaktır işte." | TED | عندما سمعت للمرة الأولى بهذا المحور، فكرت، تقبل الآخر هو تقبل نفسي. |
Sonra bu konudaki bakış açımızı gerçekten değiştiren bu adamla tanıştık. | TED | ثم إلتقينا بهذا الرجل، والذي غير من نظرتنا حول ذاك الأمر |
Ve eğer liderliği bu yönden anlayabilirsek, bana öyle geliyor ki liderliğin tanımını böyle değiştirebilirsek, bence her şeyi değiştirebiliriz. | TED | ولو فهمت القيادة بهذا المفهوم، أعتقد لو غيرنا مفهوم القيادة بهذا المفهوم، أعتقد أننا سنكون قادرين على تغيير كل شىء، |
Küçük fikrim şu, hepimiz bu konuya Jason'ın görselleştirdiği gibi yaklaşalım. | TED | الفكرة الصغيرة، جميعنا فل نرتبط أكثر بهذا بالطريقة التي شرحها جايسون. |
bu çekişmeden çok etkilendim, bir elde gizlilik diğerinde açık bir radyo, spektrum ihtiyacı arasında ki belli belirsiz bir anlaşmazlık. | TED | لذا أن مفتون بهذا التعارض ، تعارض غامض بين الخصوصية من ناحية وبين الحاجه إلى مجال إشارات نظيف من ناحية إخرى. |
bu yükseklikte dişlileri hayal edin binlerce ama binlerce üzerinde numaralar bulunmakta | TED | تخيلوا شيء بهذا العلو من المسننات، مئات ومئات منها، كتبت عليها أرقام. |
Tekrar belirteyim, Bunu dışarıda yapabilir ve açık havada kurumaya bırakabilirsiniz. | TED | ومرة أخرى، يمكن القيام بهذا خارجا وتتركها تنشف فقط في الهواء. |
Sadece bu konuya inanabilirim, kendimi bu fikre adayabilirim, Boyun eğip sessizliğe doğru inzivaya çekilmenin aklımı çelmesi yüzünden kesinlikle Bunu yapacağım. | TED | يمكنني فقط أن أؤمن به، ألزم نفسي، لفكرته، وأنا أقوم بهذا تحديدا بسبب اﻹغراء في رفع يدي في استسلام والتراجع في صمت. |
Nedir bu? Bunu yapmak istediğinizde, derin, çok derin duygularınız vardır. | TED | ما كان هذا؟ مشاعر عميقة، عميقة جدا، تجعلك تريد القيام بهذا. |
Aslında, Hazlitt de muhteşem denemesinde daha sonra Bunu kabulleniyor. | TED | وفي واقع الأمر، يعترف هازليت لاحقًا في مقالته الرائعة بهذا. |
Bunu genellikle limitler ve engeller dâhilinde yapmak zorunda kalıyorum. | TED | وكان غالبا يتوجب علي القيام بهذا في وجود معوقات وتحديات. |
Yaşlı bayan öldükten sonra burayı satmak istedim ama Frank Buna izin vermedi. | Open Subtitles | كنت اريد بيعه بعد موت السيده العجوز لكني لم استطع اقناع فرانك بهذا |
Ve bu Bill'in yapmakta olduğu şeylerden biri, bilim insanlarına Bunun gibi hayvanların ve yaşadıkları yerlerin ilk görüntülerini sağlıyor. | TED | وهذه إحدى الأمور التي كان يقوم بها بيل، وهو يقدم للعلماء بهذا العرض الأول لحيوانات مثل هذه التي تنتمي لعالمها. |
Düşünün: satış personelleri yaptıklarını unutup bize sayılarla gelmezlerse O zaman ne yaparız? | TED | فكر بهذا: عندما ينسى مندوبي المبيعات ما يفعلونه ولا يحققون أرقامهم، ماذا نفعل؟ |
Ve Bunu takvim resmi olarak yapmakta herzaman basarisizdim, ya da onun gibi bir sey, ve bundan kurtulamadim. | TED | وبقيت متعلقاً بهذا النوع من صور التقويم، او شيء ما من تلك الطبيعة، ولم اتمكن من الابتعاد عن ذلك. |
şu an tüm dünyada sadece yaklaşık 350 çocukta var. | TED | يوجد اليوم حول العالم 350 طفل فقط مصابون بهذا المرض. |
Tüm bunları daha önce de konuşmuştuk. Her yerde olabilirler. | Open Subtitles | لقد مررنا بهذا من قبل وقد يكونوا في أي مكان |
Nasıl bu kadar büyük birşey okyanuslarımızda yaşar da şimdiye dek kaydedilmemiş olabilir? | TED | كيف يمكن لشيء بهذا الكبر أن يعيش في محيطنا ولم يصوّر حتى الآن؟ |
En düşük değer aslında böyle bir kulenin en alt ksımıdır. | TED | أدنى قيمة هو في الواقع للجزء السفلي من برج بهذا التصميم. |
bununla ne yapabileceğinizi hayal edin. Dürüstçe söylemeliyim ki Bunun gerçekleşmesi henüz mümkün değil; çünkü çok uzun sürer. | TED | الآن, تخيل مايمكن أن يفعله ذلك. يجب أن أقول بصراحة أن المبنى لايستطيع القيام بهذا لأنه يستغرق وقتا طويلا. |
bu işi orada tek başına halledebilecek misin dersin patron? | Open Subtitles | أتعتقد انه يمكنك القيام بهذا العمل بمفردك, يا زعيم ؟ |