Bu aynı zamanda şu demektir ki sansür gibi, adaletsiz olduğunu düşündüğümüz şeylere karşı da savaşabiliriz. | TED | وبالوقت ذاته نقف بوجه أفعال جائرة: كالرّقابة وانتهاك الحريّات. |
Titreyen ellerle son dört parçayı da yerine yerleştirdi ve korku dolu gözlerle, penceredeki delinin yüzüne baktı. | Open Subtitles | و بيد مرتجفة وضعت آخر أربع قطع و حدقت برعب بوجه رجل مجنون هائج في النافذة |
Johnny Favorite 12 yıl önce kliniği en iyi elbisesi, sargılı yüzü ve baş ağrısıyla terketmiş. | Open Subtitles | جونى فافوريت غادر المستشفى منذ 12 عاما مرتديا أفخم ملابسه.. بوجه جديد مغطى بالضمادات و المشاكل |
İnsan yüzündeki yaklaşık 40 kas ile farklı kombinasyonlarda binlerce değişik yüz ifadesi oluşturulabilir. | TED | العضلات الأربعون أو القريبة من ذلك بوجه الإنسان يمكن تحريكها ضمن توليفات مختلفة لخلق آلاف التعبيرات. |
Bu bacağımla ilişki kuran ve halınıza işeyen, köpek yüzlü bir şeytan. | Open Subtitles | هو شيطان بوجه كلب يقفز على قدمى, يتبول على السجاد |
Aslında, sen diğerlerinden farklısın. Yeni bir yüzle bana geldin. Bir süre daha burada kalacağız. | Open Subtitles | على كل حال أنت شخص مختلف الآن لقد أتيت إلي بوجه جديد |
Fare suratlı bir kadın var ama girmene izin verecektir. Tamam mı? | Open Subtitles | أنها أمراءة بوجه جرذ ولكنها ستسمح لك بالدخول. |
Son hayatında ne bok yedin de böyle bir suratla cezalandırıldın? | Open Subtitles | ما الأعمال البغيضة التي أرتكبتها في حياتك الماضية لتُعاقَبي بوجه كهذا؟ |
Annemin suratına soğuk su döktüm. Yılbaşı geldiğinde hâlâ hareket etmiyordu. | Open Subtitles | رميتُ ماءً باردةً بوجه امّي، يوم رأس السّنة، ومازالت لم تتحرّك. |
Ophelia'ya karşı özellikle acımasız. Prensin, dengesiz tavırlarıyla delirttiği talihsiz sevgilisi. | TED | إنه يقسو على أوفيليا بوجه الخصوص حبّه المحكوم بالفشل والتي دفعها سلوك الأمير الضال إلى الجنون |
Komünist saldırılara karşı dimdik, ayakta durabilme cesareti olan adamları. | Open Subtitles | رجال لديهم الجرأة للوقوف بوجه العدوان الشيوعي |
Stres yüzünden eşime vurduğum, iş arkadaşlarıma karşı kaba konuştuğum zamanlardı. | Open Subtitles | .. حيث كنت أثور بوجه زوجتي أو أتحدّث بفظاظة لزميل بالعمل وهذا بسبب التوتر |
Yani, Allah kulunun yüzüne tüm kapıları kapatmaz. | Open Subtitles | يعني أن الله تعالى لا يغلق أبوابه بوجه خلقه |
Seni kahrolası salak! Taşaklarımı annenin yüzüne sürteceğim! | Open Subtitles | أيها الداعره العاهره، سوف أفرك خصيتيك بوجه أمّك اللعين. |
Karının güzel bir yüzü, diri bir poposu ve büyük göğüsleri olması yeterli. | Open Subtitles | عل زوجتك التمتع بوجه جميل وحسب, وبمؤخرة مشدودة ونهدين كبيرين |
Ve heykellerin hepsinin yüzü Claudia'nınkine benziyordu. | Open Subtitles | و لكن كنت هذه التماثيل تذكرنى بوجه عزيزتى كلوديا |
Donuk bir yüz ifadesiyle ve bir çift korkunç kulakla... doğmuş olduğu gerçeğine rağmen... yangınla savaşmakla kalmayıp daha ünlü ve başarılı bir itfaiyecinin... yani benim yardımımla, onun pençesinden, tekme atıp bağıran... ve tırnaklarını kırdık diye... muhtemelen bize dava açacak olan bir sivili kurtardı. | Open Subtitles | بالرغم من أنه مولود بوجه ملامحه تدل على الغباء وآذان بارزة للخارج فإنه لم يكتفى بمحاربة النار |
Sadakat yemini ettiği için artık tek yüzlü olacağını sanıyorum. | Open Subtitles | وأمنت بأنه سيبقى فقط بوجه واحد والأن هو لديه إخلاص مؤكد |
Aslında, sen diğerlerinden farklısın. Yeni bir yüzle bana geldin. | Open Subtitles | على كل حال انت شخص جديد الان، وقد اتيت لي بوجه جديد |
Şirin suratlı sevimli bir adam ve müstakbel birleşik devletler başkanı-- ne? | Open Subtitles | رجل لطيف بوجه جميل ورئيسة الولايات المتحدة المستقبلية |
Eğer kaybedenin uçurtmasını Sultan üç dakika içinde kaparsa siyah suratla bütün köyü eşek sırtında dolaşırsın. | Open Subtitles | إن امسك سلطان بطائرة الخاسر الورقة خلال 3 دقائق ستركب حمارا بوجه مسود في جميع أنحاء القرية |
Baldrick, bu otlakçı haylazların suratına kapıyı çarpmazsan, ne yaparım demiştim ben sana? | Open Subtitles | بولدريك, ما الذي قلت بأني سأفعله... إن لم تصفق الباب بوجه هؤلاء الشحاتين؟ |
Projeyi tamamlamak için arkadaşımın yüzünü ödünç aldım, ödevimi sundum ve bu sorunu başkasının çözeceğini varsaydım. | TED | لكني استعنت بوجه زميلتي بالسكن لكي أنهي المشروع، وقدمت المَهًمّة، ووجدت أن شخصا آخر قد حل هذه المشكلة. |
Bu durum karşısında sadece şaşkınlığımı ifade edebilirim. | Open Subtitles | وإن كنت قاتل بوجه جديد ولديك بصمة اصبع في مكان جريمة ، مثلي |
Hiç bir zaman suratını asma, bu sadece kötü haberler getirir. | Open Subtitles | لا يمكنني تصديق هذا. لاتذهب بوجه حزين سيحمل فقط الأخبار السيئة. |
Bir yere yatırmak zorundaydım. Ve Polis surat'a pek güvenemedim. | Open Subtitles | احتجتُ أن أضعه بمكان ما لأنّي لم أثق بوجه الشرطيّ |
Ya güzel bir yüzün ama kocaman bir kıçın olur ya da sıkı bir kıçın ama İskeletor gibi bir suratın olur. | Open Subtitles | في الواقع يمكنك ان تحظي بوجه جميل ومؤخرة رائعه او ان تحظي بمؤخرة صغيره ووجه هيكل عظمي |
Parmak eklemleri birisinin yüzüyle temas kurduysa kesiklerden DNA'sını bulabiliriz. | Open Subtitles | الآن، إذا إتصلت قبضته بوجه شخص ما سنجد حمضه النووي في الجروح |